Yaşamın her alanında ciddi sorunlar içindeyiz. Ancak bunları aşmak için harcamamız gereken düşünsel enerjiyi, yüzeysel siyasi çekişmeler, polemiklerle tüketiyoruz. Bunun son örneği YDP Genel Başkanı ve Azınlık Hükümetinin Bakanı Sayın Arıklı’nın UBP Kurultayı ile ilgili olarak söyledikleridir.
Çünkü KKTC ile Türkiye’nin ilişkilerinde var olan ve geliştirilmesi gereken kurumsal zemin, erozyona uğramıştır. Artık bu ilişki, şahıslar veya iki tarafta yer alan çeşitli gruplar üzerinden gidiyor. Evet geçmişte de bu ilişkilerde sorun vardı. Ancak kurumsal bir temel vardı. Siyasi ve sivil ilişki Dışişleri ve Türkiye Büyükelçiliği temelinde oluyordu. Güvenlik yanı ise askeri temelde oluyordu. Evet, Türkiye siyasi yaşamında askeri bürokrasinin, sivil siyaset üzerinde baskın olduğu dönemlerde, Dışişleri Bakanlığındaki kimi bürokratlar, bir nevi kalkan görevi de görüyordu.
Ama artık Kıbrıs ile Türkiye ilişkileri çok farklılaştı. Kuzey Kıbrıs’ta artık siyaset alanına yeni bir kavram girdi. “Türkiye beni ve partimi ister, bu olmazsa para da vermez.” Bunu siyasi yaşam içinde avantaj sayanlar kısa vade de ikballerine erdiler. Ancak diyalektik işler. Buradan hem yeni çelişkiler çıkar hem de zararlar gelişir. Nitekim şimdi, bu yeni durumun ortaya çıkardığı “galipler”; bunun üzerinden birbirlerine girdiler. YDP Başkanı ve UBP Başkan adayları kendilerini Türkiye’nin, kimi isteyip kimi istemediğini bilen konumuna getirdi. Yani, Türkiye UBP’yi ister diye övünenler; kendi içlerindeki bir Kurultay yarışında dahi Türkiye, “onu değil, beni ister” kavgasına girdiler.
Tarihimizde bunun acı örnekleri var. Ama ben en eski bir örneğe değineceğim. 1958 yıllarında Türkiye’den Celal Hordan diye bir genç geldi. Bu hemen Kıbrıs Türk Milli Gençlik Teşkilatı diye bir kuruluşun başkanı oldu. Fırtına gibi estiler, Rumca kelime kullananlara 2 şilin para cezası vermekten tutun, başını eşarp, yemeni ile örten veya çarşaf takan kadınlara dönük yolda sokakta yüzüne boya fırlatmaya kadar işi götürdüler. İlkel bir laiklik anlayışını bu topluma benimsetmeye kalktılar, Aynı zamanda, sendikalara üye olan, sol fikirler üreten insanlara dönük şiddet içeren davranışlar içine girdiler. Celal Hordan ve ekibine yönelik İngiliz Sömürge Yönetimi de alabildiğine tavizkar davrandı.
Bu iş 1959 yılına denk devam etti, Neden? Çünkü artık Türkiye, Kıbrıs’ta Taksim siyasetinden, sorunu çözmek için Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmasına gitmek kararına ulaşmıştı. Nitekim Rahmetli Rauf Raif Denktaş, “Kıbrıs’ta Vizyon” kitabında bu konuya şöyle değinir: Atina’da gerçekleşen KC Anayasa görüşmeleri için İstanbul üzerinden Atina’ya gitmek için oraya vardığında, rahmetli Fatin Rüştü Zorlu’nun onu beklediğini ve kendisine; “Denktaş akademik kariyer istiyorsan gel İstanbul Üniversitesinde yap. Ama artık bunu bitirmen gerekir” dediğini ve bu nedenle moralinin bozulduğunu söyler. Ancak Atina’ya gittikten sonra, bu konuşmayı rahmetli Nihat Erim, Kemal Yavuz ve Turgut Sunalp’tan oluşan Türkiye heyetine anlattığında ona, “Sen ona bakma, Karabelen Paşa’nın sana dediklerine bak” demeleri üzerine rahatladığını ve o doğrultuda davrandığını anlatır.
Ama geri Kıbrıs’a geldiğinde rahmetli Dr. Fazıl Küçük’ün ona, “Ne yaptın ama acele Ankara’ya gitmemiz gerekiyor” dediğini ve apar topar uçak alanına gittiklerini anlatır. Ama uçağa bindiklerinde Celal Hordan’ın, yanında biri ile kendilerine de selam vermeden uçağa bindiğini ve Ankara’ya vardıklarında da o kişi ile ilk önce uçaktan indiğini ve “onu son görüşümüzdü” diye de ekler.
Yani artık o misyonunu bitirmişti. Ancak o dönemde o sanki Türkiye’nin temsilcisi imiş gibi davranırdı.
Dolayısı ile Kıbrıs Türk Toplumunun Türkiye ile ilişkisi kurumsal olmaz ve değişen siyasi konjonktüre göre şahıslar, gruplar üzerinden olursa, bunun kimseye faydası olmadığı gibi kırılma ve çatışmalara da yol açar. Bu nedenle günümüzde gelişen bu ilişki biçimi sağlıklı değildir. Bakın gelecekte de siyasi yaşamımızda, Celal Hordan gibi adı sanı unutulacak çok “yerli” insan olacak.
Türkiye ile ilişki
Paylaş
Turkish power 3 Yıl Önce
Eeee 50 yıldır ver ver ortada bir şey yok iş böyle olunca olaylar değişti çünkü 50 yıldır gelen yardımlarla 3 5 gölet temizliyemiyorsan günes ve rüzgar enerjisine geçip mazotlu santralden kurtulamiyorsan böyle olur
Turkish power 3 Yıl Önce
Mantıklısı iki devlet diyorsak ana yavru değil kişilikli 2 devlet olmali
Turkish power 3 Yıl Önce
Hoca nasrettin:parayı veren düdüğü calar
Turkish power 3 Yıl Önce
And the emmy goes to king reis
Turkish power 3 Yıl Önce
Ne demişler sen beceremiyorsan tc toki karayolları lefkoşa büyükelçiliği gelir becerir