Bayramda, Larnaka’ya 5-6 saatlik kısa bir ziyaret yaptım. Hava çok sıcak olduğu için bir alış veriş merkezine girdik. İyi oldu, oh serin hava. Bir kahve içip, biraz serinde oturalım diye düşündüm. Ama pek çok Kıbrıslı Türk’ü gördüm. Üstelik her görüşten insanı. Hali ile sohbet ettik. Biri, Bayram tatili için bir küçük Hotelde yer ayırdığından, fiyatın da bizim taraftan ucuz olduğundan, ama hizmetin bizdeki gibi iyi olmadığından söz etti. Pek çok Kıbrıslı Türk’e selam vererek dolaşmaya ve fiyatlara bakmaya başladım. Hayretler içinde kaldım. EURO bazında pek çok mal bizden ucuz. Temel gıdalar ucuz. Ayrıca konfeksiyon, ayakkabı ve diğer giyim çeşitleri. Alkolsüz içecekler ucuz. Dolaşırken iki genç kız ve bir delikanlı “ Ferdi abi” diye seslenerek yanıma geldi. Onlar bana giyim ve aldıkları ayakkabıların, bizim taraftan çok daha ucuz olduğunu söylediler. Bir yazlık ayakkabı gösterdi, 600 TL’ye denk geldiğini ve o markanın bizde, 1200 TL olduğundan söz etti.
Zaten her zaman gittiğim Mağusa’daki bir markette, son zamanlarda eskisinden daha az sayıda Kıbrıslı Rum görüyordum. Pek çok tüketim malında, EURO bazlı daha pahalı olduysak niye gelsinler? Peki bu durum, Kuzey Kıbrıs’ı yönettiğini iddia eden Hükümetin, iş dünyasının ilgisini çekmiyor mu? Baksanıza Dünya Bankası,2024’ün ilk yarısında yayınladığı raporda, Kuzey Kıbrıs ekonomisinin; 2023 yılında Pandemi öncesi durumu yakalayıp geçtiğini ve toparlandığını ifade etti. TL enflasyonuna karşın, Yeşil Hat Tüzüğü ile artan ticaretin, toparlanmadaki rolüne vurgu yaptı. Ama bu tersine dönüyor.
Çünkü bu enflasyonist ortamda, akan pınardan testimi doldurayım fırsatçılığı, Kuzeyde ağır bastı. Bundan yalnız fırsatçı bazı iş insanları değil, bizzat devlet yönetimi de yararlandı. Çünkü akan bu alış veriş pınarı, devletin Dolaylı Vergi, Fon, Gümrük Vergileri ve KDV gelirlerini de artırdı. Böylece aklı fikri Dolaylı Vergi ile Hazine kasasını doldurmak olan Hükümet; FİF ve Dolaylı Vergilere bastı zammı. Günlük döviz kuru üzerinden ithalat vergilerini almaya devam etti. Bu laubali durum, zaten denetim özürlü olan Kuzeyde, enflasyon ortamında, Açık Göz Enflasyonunu da besledi. Böylece mal ve hizmetlerin fiyatları, enflasyonun üzerinde kat be kat arttı. Düşünün ki Kuzey, 1 Euro’nun 35 TL olduğu zamanda, Güneyden EURO bazında daha pahalı oldu.
Daha fazla kazanma kör duygusu; her kesimi, altın yumurtlayan tavuğu ortaklaşa kesmeye sevk etti. Şimdi Güneyden gelişler azaldı, Kuzeyden Güneye gidiş arttı. Hazine kasasını, ” altın döken” tefeci mantığı gibi yöneten hükümet ise, artan Dolaylı Vergi Geliriyle gelecek UBP Kurultayı için istihdam ve partizan destekler savurganlığını doruğa taşıdı. Ayrıca bu Hükümet, Kurultaya kadar, toplumsal huzursuzluğun artmaması için, kısa sürede eriyip giden ve enflasyonu da tetikleyen Asgari Ücret ve HP ödeneği vermeyi de tek amaç biliyor. Ama her verdiği de elektrik ve dolaylı vergilere yapmak zorunda kaldığı zamlarla alım gücünü; eski alım gücünün altına çekiyor. Kardeşim, TL’nin enflasyonunda neden EURO bazında pek çok mal ve hizmette Güneyden pahalı oluyoruz sorusu, öncelikle ele alınması gerekmez mi? Bu halin ne kadarı bizden, vergi ve benzeri giderlerindendir? Ne kadarı Açık Göz Enflasyonundandır? Bunu Hükümet, Muhalefet, Sivil Toplum ve İş Dünyası öncelikle ele almazsa, bilin ki UBP Kurultayından sonra grak grak edeceğiz. Devlet bırakın artış vermeyi, ödemelerde zorlanacak. Ayrıca Kurultay sonrası, “tasarruf tedbirleri” denen Kemer Sıkma söylemleri, hamaset nutukları eşliğinde atılacak. Turizmde Güneye göre rekabet gücümüzü, pahalı elektrik, gıda enflasyonunda Avrupa’da lider olma hali ile zora sokmakla kalmıyor. Aynı zamanda verimsiz kamu yönetimi ve keşmekeşin de buna eklenmesiyle, Kuzey Kıbrıs’ta yaşamayı seçen yabancıların geri dönüşü de tetikleniyor. Bu nedenle enflasyonu dizginlemek ve mücadele politikası öne çıkmalıdır.
Tavuğu kesmek
Paylaş
M yahi 5 Ay Önce
malesesef durum kötü.