Diyalog Gazetesi
2016-08-09 09:10:36

Tarihini bilmeyenler, sağlam bir gelecek kuramazlar

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 09 Ağustos 2016, 09:10

Geçtiğimiz hafta sonu, ikiye bölünmüş adanın bir tarafında bizlere karşı öfke ve kin dolu protesto eylemleri vardı...
Bundan 20 yıl önce sınır eylemleri sırasında yaşanan gerginlikler yüzünden 2 Kıbrıslı Rum hayatını kaybetmişti...
Keşke bunlar yaşanmasa ve kimse hayatını kaybetmeseydi...
Ama aşırı gerginlik sırasında ve Türk bayrağını direkten indirme eylemi karşısında 2 Kıbrıslı Rum hayatını kaybetti...
Unutulmasın ki; benzeri acıları 1963-74 yıllarında bizler fazlasıyla yaşadık...
Çok sayıda insanımızı genç yaşlarda toprağa verdik...
Kaçırılan ve bir daha dönmeyen insanlarımızın bir kısmını hala toplu mezarlarda aramaya devam ediyoruz...
Rumlar da 15 Temmuz 1974 darbesi ve 20 temmuz harekatında kaybettiklerini arıyor...
Büyük acıların yaşandığını inkar edemeyiz...
Ne var ki; Rumlar sadece 1974 sonrasından söz ediyorlar...
Onlara göre 1974 öncesinde bu adada hiçbir sorun yaşanmadı...
Hatta iki toplum barış içinde yaşıyordu...
Ve Türkiye 20 temmuz 1974’te adaya çıkarma yaparak bu iki toplumu birbirinden ayırmış oldu!!!
Tarihi bu kadar ters yüz etmeyi bizler beceremiyoruz...
Ama onlar beceriyor...
Hatta başka ülkeleri de bu yalan propaganda ile kandırabiliyorlar...
KKTC’nin yalana dayalı propagandaya ihtiyacı yoktur...
Ama bizler, gerçekleri dahi anlatamıyoruz...
Dün Erenköy Direnişi’nin yıldönümüydü...
Bırakın yabancıları; Kıbrıslı Türk gençleri arasında Erenköy direnişini bilen kaç kişi vardır?..
“Reddediyoruz” pankartlarıyla yollara dökülen ve tek destekçimiz olan Türkiye’yi üzecek hareketlerde bulunan gençlerimize Erenköy’ü, 1963’te Tahtakale saldırısını, Küçük Kaymaklı’daki kanlı olayları, Taşkent’i, Ayvasıl’ı, Atlılar, Muratağa ve Sandalları anlatamaz duruma gelmemizin tek sebebi, yetersiz ve başarısız siyasetimizdir...
Ciddiyetsiz duruşumuz, umursamazlığımız, sorumsuz davranışlarımızdır...
Tarihi bilmeyenler veya saptıranlar, Lefkoşa’nın ‘Göçmenköy’ diye bilinen bölgesine gitsinler...
O dönemin koşullarına göre yapılmış küçük göçmen evlerini görmelerinde fayda vardır...
Aradan 52 yıl geçtikten sonra halen o evlerde oturan insanlar vardır...
Yaşı ilerlemiş olanlara “Neden buradasınız?” diye sorsunlar...
Hangi köyden, hangi kentten, hangi şartlarda buraya gelmişler...
Gelirken geride kimleri bırakmışlar...
Bilmeyenlerin sorup, öğerenmeleri zor değildir...

İçimizde kin yoktuır

Herkesin geçmişi bilmesi, geleceğin sağlam olması açısından şarttır...
Bizler tarihi gerçekleri hiçbir zaman saklamadık...
1963’ü de, 1974’te olanları da en doğru şekilde anlatmaya çalıştık...
Çünkü içimizde kin ve nefret yoktur...
Yaşadığımız bunca acıya karşın; Kıbrıslı Rumlarla ‘sağlam temellere dayalı’ ve ‘Türkiye’nin garantörlüğünün devamını öngören’ bir anlaşmaya hazırız...
Ama onlardaki düşünce ve tarihi olaylara bakış açıları bizden çok farklıdır...
Onlar çocuklarına, torunlarına, adayı ziyaret eden yabancılara Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974’te ‘Türk işgali (!)’ ile başladığını söylüyorlar...
Faşist Yunan Cuntası’nın 15 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiği darbeyi dahi tarih kitaplarından kaldırdılar...
Hâlbuki bu adada kalıcı bir barışın sağlanabilmesi için çocuklarımıza ve ondan sonra gelecek nesillere tarihin doğru öğretilmesi gerekiyor...
Faşist Yunan Cuntası 15 Temmuz 1974’te Makarios’u devirip, ENOSIS yolunda silahlı harekâtı başlatmasaydı; Türkiye buraya çıkarma yapmazdı...
Türkiye’yi adaya getiren 15 Temmuz kanlı Yunan darbesidir...
Türkiye’nin adaya gelmesi, sadece Kıbrıslı Türklere değil, aynı zamanda Kıbrıslı Rumlara ve Yunanistan’a da demokrasi getirdi...
Makarios’un adaya dönüşünü sağlayan Türkiye’nin askeri müdahalesidir...
Yunanistan’da Albaylar cuntasını iktidardan götüren de Kıbrıs Barış Harekâtı’dır...

Gerçekleri bilelim ve şükredelim

Kıbrıs sorununun çözümü için son 42 yılın en kritik sürecinden geçiyoruz...
Rumların hedefi; Türkiye’nin buradan tamamen çekilmesidir...
Askerleri ve ‘yerleşik’ dedikleri tüm vatandaşlarıyla adadan gitmesini istiyorlar...
Olası bir çözümde Türkiye’nin garantörlüğünün ortadan kalkmasını da şart koşuyorlar...
“Garantörlük çağ dışıdır” diyerek, Avrupalı dostlarını ikna etmeye çalışıyorlar...
Bizlere de ne düşündüğümüzü sormuyorlar...
Hâlbuki Kıbrıslı Türklerin tamamına yakını, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devamından yanadır...
Kıbrıslı Türkler bunu talep ettiği sürece, Türkiye garantörlükten vezgeçemez...
Hem bizleri, hem de Doğu Akdeniz’in güvenliğini tehlikeye atamaz...
Türkiye’nin garantörlükten çekilmesi demek, her 100 ELAM mensubunun karşısında 20 masum Türkün bulunması demektir...
Bunun sonrasında nelerin olacağını kestirmek hiç de zor değildir...
Güneş çarpmasının etkisi altında kalan bazı kimseler “AB üyesi bir ülkede artık terör faaliyetleri olmaz, kimse, kimseye zarar vermez” diyebilir...
Ne var ki; şimdiki şartlarda dahi bu zararı veriyorlar...
AB ise kılını oynatmıyor...
Türkiye’nin buradan çekilmesi durumunda nelerin yaşanabileceğini kestirmek hiç de zor değildir...
Garantörlüğün devamını savunmak bir insan hakkıdır...
Yeni acılarla yüzleşmek istemeyen herkes, bu konuda sesini yükseltmeli ve Cumhurbaşkanı Akıncı’nın müzakere masasındaki pozisyonunu güçlendirmelidir...
Türkiye’siz ayakta durmamız mümkün değildir...

Yorumlar (3)

Ileris Yemenicioglu 9 Yıl Önce

Sn.Akar,ben Erenköyde yaşananları ,Kıbrıs Türkünün esarete ve haksızlığa karşı başkaldırarak canını ortaya koyduğu o mücadeleyi kaleme alarak "Erenköy Destanı"adı altında;Rahmetli Denktaş'ın aracılığı ile basım masrafları "TAN Şti. Ltd."tarafından ödenerek,bir kitap olarak yayınlandı. (ERGENEKON YAYINLARI:5, AĞUSTOS 1973)Bütün kütüphanelere,Elçilik ve Dış temsilciliklerimize vs.gönderildi. Annan Planı öncesinde CTP'li Belediye Başkanı başa geçer geçmez,Televizyon kameralarını da davet ederek;Milliyetçilik ve rum düşmanlığı yaptığımız gerekçesiyle benim kitabım gibi birçok kitabımızı kütüphaneden alarak çöpe attı.Bazı televizyonlar da bunları haber yapıp gösterdi .Destan tipinde yazılmış olan bu nazım eser,yaşanmış gerçekleri açıklıyor ve yeni nesillere aktarılmasını sağlıyordu ama hepinizin gözleri önünde bu kitaplar yokedilirken kimse bir tepki göstermedi.Yeni nesil de bu yazılanları okumadığı için neyin gerçek neyin yanlış olduğunu tabii ki bilmiyor. Biliyorsunuz,destan türünde yazılan şiir biraz abartılı olur .Nazım da "İstiklal Savaşı Destanı"nda aynı uslubu kullanmıştı.E işte 42 yıl sonra Erenköy'ün değeri şimdi anlaşılıyor.Yüksek Tahsil gençlerinin orada destan yazdığından,bu direnmenin KKTC'nin temel harcıdır deyorlar.Ama ben 197ı'de bunu söylediğim için ,günah keçisi oldum.Kitabım çöpe atıldı ve kimseniz tepki göstermediniz.Şimdi çocuklarımıza geçmişte yaşananları anlatamadık demeye de hakkınız olmamalıdır diye düşünüyorum.

Nermin mehmet 9 Yıl Önce

Durumu çok güzel özetlemişsiniz sayın Akar. Sayın Yemenicioğlu dediğiniz gibi Erenköyün değeri şimdi anlaşılıyorsa bu iyi bir gelişmedir ama ben genç neslin bunu anladığını sanmıyorum, Sayın Akar'a hak veriyor ve çocuklarımıza yakın tarihimizde neler yaşandığını şöyle ya da böyle iyi anlatamadığımızı düşünüyorum

M M M 9 Yıl Önce

Sayın Yemenicioğlu Ç T P Nin bu topluluğa yapmadığı kötülükler saymakla bitmez senin kitabın da bunlardan biridir. Koalisyon zamanında eğitim bakanlığnı sayın Talata vermek en büyük hataydı inancıydsyım

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.