Diyalog Gazetesi
2015-12-28 08:43:53

Su ve entekrasyon

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 28 Aralık 2015, 08:43

Kuzey Kıbrıs’taki barajların bir kısmı bakımsızlıktan dolayı tamamen kurumuş vaziyette...
Faal olanlarda doluluk oranının yüzde kaç olduğunu bilen yok...
Rumlarda barajların doluluk oranı yüzde 22 dolayında...
Yağışların yetersiz olması nedeniyle denizden su artırma kapasitesini yaz aylarında olduğu gibi en yüksek düzeyde tutmaya devam ediyorlar...
Kuzey Kıbrıs’ta yeraltı kaynakları tamamen kurudu...
Güzelyurt’taki kuyulardan çekilen ve denizden gelen tuzlu su, Gazimağusa’ya kadar, tamamen kontrolsuz bir şekilde akıtılıyor...
Sağlıksız olmasına karşın, insanlar bu suyu kullanmak zorunda kalıyor...
Gazimağusa’nın birçok bölgesi haftada bir su alıyor...
İnsanlar huzursuz ve mutsuz...
Diğer yandan, Türkiye’den gelen içilebilir kalitedeki su önce Geçitköy göletine akıtılıyor, daha sonra denize boşaltılıyor...
Yaklaşık bir milyar 600 milyon Türk lirasına mal olan deniz altından borularla su taşıma projesini bir türlü mutlu sona ulaştıramadılar...
Türkiye; suyu ayağımıza kadar getirdikten sonra, bunun yönetimi konusunda yetkiyi eline almak istedi...
Bazı kesimler bunu ‘KKTC’nin iç işlerine müdahale’ olarak değerlendirebilirler...
İngiltere’de suyu ve elektriği yabancı şirketlerin yönettiğinden habersiz olanların, bu konuyu ‘teslimiyetçilik’ olarak değerlendirmeleri ilginçtir...
Belediyelerimiz gerçekten verimli olabilseydi...
Ve hızla düzenli hizmetler sunabilseydi...
Ankara, kesinlikle böylesi bir talepte bulunmazdı...
Bulunması halinde ise buna topluca tepki konması doğal karşılanabilirdi...
Ne varki; belediyelerimizin hizmetleri yetersizdir...
Bina içinde oturan memur sayısının fazla, teknik eleman sayısının ise ihtiyacın altında olduğu belediyelerimizde araç, gereç eksikleri de vardır...
Bunu bilen insanlar, suyun dağıtımı ve yönetimi konusunda belediyelerimizin başarılı olabileceklerine inanmıyorlar...
CTP aynı çizgide
Hükümetin büyük ortağı CTP, önceki akşam gerçekleştirdiği 5 saatlik toplantıda yine Evkaf’ın su meselesini ele aldı...
O toplantıda neler konuşuldu neler?..
Haritalar çizildi, birlikler alarm durumuna getirildi...
Uçaklara füzeler yüklendi...
Ve son söz söylendi:
“Tavrımızda bir değişiklik yok... Aynı çizgideyiz...”
Çizginin doğru olması çok önemlidir...
Cetveli koyarak düz çizgi çekerseniz başkadır...
Cetvelsiz, elle çekilen zikzaklı çizginin verdiği mesaj başkadır...
Ankara’ya verilen mesaj “Bize para yardımını kesseniz dahi suyu kendimiz yönetmek istiyoruz” anlamındadır...
Ama suyu buraya kadar taşıyan KKTC devleti değildir...
KKTC devleti ayağına kadar getirilen suyun dağıtımını ve paranın tahsilatını talep ediyor...
Ankara, bugün “Tamam kardeşim size bırakıyorum” dese bile, KKTC’deki belediyeler bu dağıtım ve yönetim işini yapamaz...
Neden?..
Gerekli yatırımlar yapılmadı da ondan...
Bu yatırımlar için çok büyük paraların gerektiğini kendileri açıkladı...
Öyleyse maaş ödemekte zorlanan belediyeler, altyapı masraflarını nereden karşılayacak?..
Hangi parayla yatırım yapacak?..
Yapabilir mi?..
Sorunun yanıtı çok basittir...
Tek kelime ile Y a p a m a z...
Öyleyse niye “Biz yöneteceğiz” deyip, cetvelsiz çizgiyi çekiyoruz...
Çizgiyi cetvel kullanarak çekmeyi neden küçüklük görüyoruz...
İnsanlık hali bu...
Cetveli siz çekerseniz eliniz biraz yukarı, biraz ağaşı oynayınca zikzaklı bir durum ortaya çıkıyor...
İstediğimiz bu mudur?..
Bunca zaman devam eden belirsizliğin daha da karmaşık bir hal almasını mı istiyoruz?..
Rumlar nasıl yorumluyor?..
Kıbrıslı Rumlar, ilk zamanlarda su meselesinden çok korkmuşlardı...
KKTC’de tarım üretiminin çok ucuzlayacağını ve Rum ekonomisine ağır darbe vuracağımızı düşünecek kadar aptallaşmışlardı...
Halbuki; bizleri çok iyi tanıyorlar...
Neyi başarabileceğimizi çok iyi biliyorlar...
Buna karşın ilk günlerde korkmuşlardı...
Sonrasında baktılar ki; bizdeki yetenek ve beceride 50 yıldan bu yana pek fazla bir değişiklik olmamış, korkuyu bir kenara bırakıp, bu kez ‘stratejik değerlendirmeler’yapmaya başlamışlar...
Rum Hükümet Sözcüsü Hritstodulidis’in dünkü açıklamasını dikkatlice okuyanlar, mesajın ne anlama geldiğini kavrayabilirler...
Hristodulidis şöyle diyor:
“Türkiye’den KKTC’ye su getirilmesi projesinin uygulanmasında gözlemlenen sorunlar, Kıbrıslı Türklere ilişkin çok önemli bir unsuru ortaya çıkarıyor... Kıbrıs sorununun çözülmemesi durumunda Kuzey’de ayrı bir devlet varlığının tanınması değil Türkiye’ye tam katılımın gerçekleşeceğini ortaya çıkıyor...”
Yani “Türkiye suyun idaresini dahi eline alarak, kuzeyi kendine bağlayacak” diyor...
Bunu yapmayacağını bildikleri halde ‘entekrasyon’ korkusu vermeye çalışıyorlar...
İşte bu gerçekler ışığında yapılması gereken, bir an önce Evkaf’ın şu su meselesini çözmek gerekiyor...
Bugün kimse başka bir işle uğraşmasın...
CTP MYK’sı 10 saat, UBP’nin MYK’sı da 15 saat süreli toplantılar yapsın...
Çizgiler ‘cetvel kullanarak’ çekilsin...
Ve Ankara ile uzlaşı noktasına gelinerek, bu basit sorun çözülsün...
Aksi halde, tarım alanında Rumlardan daha ucuza üretim yapmak bir tarafa, tüm sebze ihtiyaçlarımızı güneyden karşılamak zorunda kalırız...
Hele Gazimağusa’da yaşayanlar, Derinya’dan boru çekmeye başlarlar haberiniz olsun...
Borular çekilirse Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği kuzeye de yayılmış olur...
Bunun adına da kuzeyin, güneye entegrasyonu veya ‘yamalanması’ denir... 
Herkese iyi haftalar...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.