Diyalog Gazetesi
2016-04-27 09:08:03

Siyasette bilgi ve beceri

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 27 Nisan 2016, 09:08

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş 15 kasım 1983’te KKTC’yi ilan ettikten sonra, özellikle yurt dışındaki Kıbrıslı Türklere ‘yatırım’ çağrısında bulunmuştu...
Artık bir devletiniz var...
Türk ordusu burada, her türlü saldırıya karşı bizleri koruyacak en büyük güç...
Ve yanı başımızda kocaman Türkiye...
Ülkenize geri dönüş yapınız...
Denktaş’ın bu çağrısından sonra özellikle İngiltere’den çok sayıda insan geldi...
Huzur ve güven içinde bir yaşam sürmek isteyen bu insanlar, büyük paralar harcayarak ev ve işyeri inşa etmeye başladı...
Bir kısmı bu inşaatları tamamlayabildi...
Bir kısmı işin yarısında kazıklanarak, ülkeyi terk etti...
En büyük sıkıntı ise devlet dairelerinde yaşandı...
Dosya elde, bir daireden, ötekine koşacak, işinin olması için yalvaracaksın...
Adam isterse yardımcı olacak, istemezse seni aylarca oyalayacak...
Hükümetlerin ve üst kademe yöneticilerinin sürekli değiştirilmesi de yaşanan acıların üstüne tuz biber ekti...
İkinci dalga 24 Nisan 2004 referandumundan sonra geldi...
Bu kez binlerce İngiliz ve Alman KKTC’ye gelerek konut satın aldı...
Bazıları kendilerini yargıç yakınlarına teslim etti...
Yatırımlarını ‘garantiye alacak şekilde’ danışmanlık paraları ödedi...
Buna karşın kimisi evin tapusunu alamadı, kimisi yurt dışına kaçan müteahhidin yarım bıraktığı konutuna giremedi...
Halbuki bu insanlar; hem yatırım, hem de KKTC’nin tanıtımı açısından çok önemliydi...
İtiraf etmeliyiz ki; merhum Cumhurbaşkanı Denktaş’ın dışında hiçbir siyasetçi bu insanların sorunlarıyla ilgilenmedi...
Sonuçta silah geri tepti ve İngilizlerin büyük bir kısmı adayı terk ederek, KKTC aleyhtarı propaganda yapmaya başladı...

Kendi ayağına kurşun sıkmak

Maaşını alırken, seçimlerde aday olurken, sağlık hizmetlerinden yararlanırken ‘devleti’ tanıyan...
Fakat iş hizmet etmeye gelince devletini çökertmek için elinden geleni yapan insanlar ve örgütler görüyoruz bu ülkede...
Bunlar; son yıllarda dikkat çekici bir şekilde kendi devletlerine zarar vermek, hatta yok etmek için çalışırken, farklı görüşte olduğunu iddia edenler de ‘sırf tepki almamak için’ yapmaları gerekenleri yapmadılar...
Bundan 10-15 yıl öncesine kadar bu ülkeye Türkiye’den yatırımcı getirmek imkansızdı...
Tanınmamış, nüfusu az olan, üstelik ambargo altındaki bir ülkeye yatırım yapmak, büyük riskleri omuzlamak demektir...
Yine de 3-5 kişi bu riskleri omuzlayarak adaya geldi...
Onların cesareti, başkalarına da cesaret verdi...
İşin bu noktasında “vay siz bu ülkeyi yutuyorsunuz’” sesleri yükselmeye başladı...
Onları koruması gereken devletin üst makamları sessiz kaldı...
Devlet dairelerinde işler ‘Topal Hasan’ misali yürüdü...
Peki neden?..
KKTC güçlenmesin, insanlar hep mutsuz olsun diye mi?..
Bunun nedenini bizlere kimler izah edecek?..
 
Hep kazık sistemi

KKTC’de iş yapmanın ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz...
Devletin bir zamanlar bedava dağıttığı sanayi bölgesinde yatırım yapmak için şimdilerde büyük paralar ödüyoruz...
Yatırıma teşvik böyle mi olur?..
Konuyu yüzlerce kez gündeme getirmemize karlşın hiç kimse önlem almıyor...
Zamanında ‘birilerine verilen’ araziler 10 yıl 20 yıl boş tutulmuş ama, kimse bunu görmüyor, elinden alıp, yatırım yapacak olanlara vermiyor...
Durum böyle olunca, gerçek yatırımcı ‘hava parası ödeyerek’ kazıklanıyor...
Memleketi seviyorsan, kazığa katlanacaksın...
Yatırım sonrasında sürekli elektrik kesintileri, pahalı ücretler, su sıkıntısı ve çevre rezaleti ortaya çıkıyor...
Peki ne yapmalı?..
Maliyetleri ucuzlatacak önlemler almalı...
Limanlarda ‘ek mesailer’, stopajlar, KDV’ler devam ettiği sürece ucuzluk olabilir mi?..
Kesinlikle olamaz...
Türkiye’den 3 bin TL tutarında tükenmez kalem getiriyorsunuz, önünüze 2 bin 90 liralık masraf, KDV, Stopaj faturası koyuyorlar...
Daha ilk adımda satın aldığınız malın fiyatı ikiye katlanıyor...
Böylesi bir uygulama ile Rumlarla yarışamayacağımızı herkes biliyor...
Buna rağmen hiç kimse cesaretli önlemler almaya yanaşmıyor...
Ne sağı, ne de solu yatırımcıların, esnafın, genelde halkın isyanlarını duymuyor...
Bırakın kazıklansınlar...
Elektrikte farklı görüşler ortaya kondu...
Türkiye’den gelmesi halinde fiyatların yarı yarıya ucuzlayacağı söylendi...
Aman efendim...
Hem suyun, hem de elektriğin Türkiye’den gelmesi halinde Kıbrıslı Türklerin sonu gelirmiş!..
Böylesi bir hareket ‘teslim olmak’ demekmiş...
Birisi çıkıp da bu tür görüşleri çürütmedi...
Tam tersi; sağı da, solu da KIB-TEK’in özelleşmesinden değil ‘ Özerkleşmesinden’ veya 3’e, 4’e bölünmesinden söz etti...
Bunun anlamı kulağı tersinden tutmak değil mi...
Kulak seninse, niye tersinden tutuyorsun?..
Doğru bildiğini yaparsın, halkı hem elektrik kesintilerinden, hem de kazıklanmaktan kuratarırsın...
Ama şu küçük ülkede popülizm buna izin vermiyor...

Mağusa bizde, Limasol kimde?

Rum tarafının öteden beri ‘Güven Yaratıcı Önlem’ teklifi vardır...
Sadece bir teklif...
“Verin Maraş’ı, Mağusa limanını AB yönetiminde ortaklaşa çalıştıralım” diyorlar...
Maraş’ı verdik...
Avrupalıyı da limanın başına getirdik...
Burada her 10 Rum’a karşılık 3 de Türk çalışacak...
Halbuki şu anda biz bu limanı zaten tek başımıza çalıştırıyoruz...
Öyleyse; Maraş’ı neyin karşılığında vereceğiz?..
KKTC’nin bazı siyasileri ‘devrimcilik adına’ Rum tarafının bu kurnazca önerisine tepki göstermedi...
Hatta alkışlayanlar oldu...
Ama ne zaman “burasını özelleştirelim ve AB standartlarında bir liman haline getirelim” diyenler çıktı...
İşte o zaman ‘vatana ihanet’ suçlamaları başladı...
Güney’deki Limasol Limanı 25 yıllığına özelleştirildi...
Önceki gün imzaların atılmasının ardından 10 milyon Euro peşinat alındı...
Toplamda bir milyar 900 milyon liralık gelir elde edilecek...
Öyleyse Anastasiadis, vatanı satmış mı oluyor?..
Buna da tepki koyabilir misiniz?..
Koyamazsınız...
Çünkü Rum tarafının yaptığı herşey, içimizdeki bazı kesimlere bal gibi tatlı geliyor...
Kendi kalkınmamıza söz konusu olduğunda ‘öcülerden’ söz ediliyor...

Amerikan tuzağı mı?

Rum tarafı son bir hafta içinde, Limasol Limanı’nın yanı sıra, elektrikte güneş enerjisine dönüş amacıyla 375 milyon Euro’luk bir başka dev yatırım teklifiyle karşılaştı...
Teklifi yapan ABD’nin Dışişleri eski Bakanı Albright...
Anastasiadis, bu teklife de sıcak baktı...
Albright’a anında ‘yeşil ışık’ yaktı...
Peki bu durumda Anastasiadis, Güney Kıbrıs’ın stratejik bir kurumunu yabancılara mı teslim ediyor?..
Amerikan tuzağı mı bu?..
Ne diyorsunuz?..
Güneyde doğal gaz yönetimi Amerikan, İngliz, İsrail ve İtalyan şirketlerinde...
En büyük Liman’ı 25 yıllığına uluslararası şirket aldı...
Güneş enerjisini Albright yönetecek...
En sağdaki Anastasiadis karar alıyor, en soldaki AKEL destekliyor...
Siyaset kültürü ve becerisinden dolayı mı?..
Yoksa tüm Rum siyasileri yabancılara mı satıldı?..
Sizce hangisi?..
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.