Doğruyu bulmak isterseniz ne yapacaksınız bilir misiniz?..
Mutlaka bir güç olduğuna inanacaksınız...
Camiye gitmeyebilirsiniz...
Ama her yanlış adım öncesinde mutlaka ‘yukarıda bir güç olduğunu’ düşünecek ve yanlıştan vazgeçeceksiniz...
Birisine kötülük mü yapacaksınız?..
İftira mı atıyorsunuz?..
Ekmeğiyle, ailesiyle mi oynuyorsunuz?..
Hak etmeden para kazanmanın yollarını mı arıyorsunuz?..
Ekmeğini yediğiniz insanlara ihanet mi ediyorsunuz?..
Hırsızlık mı yapacaksınız?..
Komşuyu, patronu, bakkalı, kasabı mı dolandıracaksınız?..
Sakın yapmayın...
Yukarıda mutlaka bir gücün olduğunu düşünürseniz, bunların tümünden vazgeçersiniz...
Doğruyu bulmak ve doğru yolda ilerlemek şarttır...
Aileniz için de, dost ve arkadaşlarınız için de öyle...
Hele devlet işleri, tüm halkın geleceği söz konusu ise...
Daha çok çalışacak, daha doğru işler yapacaksınız...
Bırakın dedi koduyu
Kıbrıs Türk halkı son 41 yılı ağırlıklı olarak ‘ganimet düzeniyle’ geçirdi...
Siyaset sanatı ve demokrasi yanlış bir şekilde yorumlandı...
Hizmet etmemeyi, hatta halkına ve devletine zarar vermeyi ‘demokratik hak olarak’ görenler yüzünden, bu ülkede hemen her şey geriye gitti...
İnsanlar arasında sevgi ve saygı kalmadı...
Eğitimde, sağlıkta, kamu hizmetinde, hemen her alanda ülke geriye gitti...
Bu ülkenin bir zamanlar 3-5 araçlı Karayolları Dairesi vardı...
Belirli dönemlerde ülke çapında denetimler yapılır, tehlike arz eden ağaçlar budanır, çukur yollar asfaltlanırdı...
Peki, bir de bugünkü halimize bakalım...
Binlerce turisti taşıdığımız Lefkoşa-Girne anayolu üzerindeki otları dahi temizleyemedik bu yıl...
Otlar ağaç olmuş, yolun içine eğilmiş, tehlike arz eder duruma gelmiş...
Ne var ki kimse bunları göremiyor...
Geçmiş yıllarda bir şirketin sponsor olması sonrasında temizlenen Lefkoşa-Girne ana yolundaki otlar bu yıl kendi kaderine terk edildi...
Yaz bitti, kış geliyor, ama otlar ağaç halini almış olduğu yerde duruyor...
Yine birçok ana yolda bariyerler eğrilmiş, kırılmış vaziyette...
Kimse görmüyor...
Yol güvenliği sıfıra inmiş vaziyette...
Bunları artık görmemiz gerekiyor...
Yağma yağmur yağma
Çocukluk yıllarımızda eğitimi gerçekten meslek edinmiş öğretmenlerimiz bizlere bir şarkı öğretirdi:
Yağ yağmurum yağ...
Eve gidemeyelim...
Bir sokum ekmek yiyemeyelim...
Bu sözlerin ne anlama geldiğini hep birlikte düşünelim...
Yeter ki yağmur yağsın, eve gitmesek, yemek yemesek de olur...
Çünkü yağmur berekettir...
Yağmur yağmayınca şimdiki gibi su sıkıntısı çekilir ve hayatın bir anlamı da olmaz...
Küçük ülkemizde 30 yıl öncesine kadar pınarlar vardı...
Hiç durmadan akan pınarları kuruttuk...
Dere yataklarına inşaat izni vererek, tabiata karşı savaş açtık...
Şimdi bir saatlik yağmur yağdı mı, korkuya kapılıyoruz...
Gidecek yer bulamayan yağmur suları, yollarda birikiyor, ev ve işyerlerimize yöneliyor...
Yazık ve günah değil mi?..
Bir belediye başkanımız, yağmur drenaj kanallarının temizliği konusunda ‘sıkıntıdan’ söz etti...
Ne sıkıntısı kardeşim?..
Bir hafta öncesinden yağmurun geleceği duyuruldu...
Gazeteler yazdı, TV’ler uyardı...
Aklınız neredeydi?..
Nerede 800 kişilik belediye ordusu?..
Onlara iş yaptıramıyorsanız, siz ne yapıyorsunuz?..
Lefkoşa’nın birçok bölgesi ve Yenikent dün yine ciddi sıkıntılar yaşadı...
Bazı bölgelerde yine kanalizasyon boruları patladı...
İnsan dışkıları evlere kadar girdi...
Yazık ve günah değil mi?..
Hayat tamamen duruyor
Bir saatlik yağmur sırasında başka neler olsun?..
Elektrikler gitti...
Neden?..
Geçitkale ile Kalecik santrali arasına yıldırım düşmüş...
Bazı bölgelerde yer altındaki iletişim hatları patlamış...
Allah Allah...
Bundan 3-4 yıl önce milyonlarca Euro harcamadınız mı iletişim hatları için?..
Peki nasıl bir hat döşediler ki yağmur yağdığı zaman bunlar patlama noktasına geliyor?..
Bunun hesabını soracak bir kurum yok mudur?..
Sayıştay, Başbakanlık Denetleme Kurulu, Ombudsman, Savcılık...
Seksen milyonluk Türkiye’de ne varsa, burada da var...
Bu kurumlar, birilerine makam yaratmak için mi kuruldu?..
Değilse hangisi iş yapıyor?..
Ne tür işlerle ilgileniyorlar?..
Na garip bir durum böyle?..
Yağmur başladıktan 20 dakika sonra radyo ve TV’ler de sustu...
Alkışlar demokratik ve şeffaf devletimize...
Bu ülkede 60’dan fazla FM var...
Yani radyo kanalı...
Galiba 9 tane de TV kanalı...
Yağmur yağdığı zaman bunların tümü susuyor...
Tarih elbette yazacak?..
Şimdi tarihçilerin ileride bizimle ilgili olarak ne yazacaklarını daha iyi anlayabiliyoruz...
Barış hemen şimdi...
Kıbrıs’ta barış engellenemez...
İleri, daha da ileri...
Kendi bölgemizde yine kanalizasyon atıklarının içinde boğulacağız...
Yorgacis’in gelip de bizleri kurtaracağını mı düşünüyoruz?..
Yorgacis; çok daha az bir kadro ile çok daha büyük bir Lefkoşa’yı başarıyla yönetiyor...
Yağmur yağdığında evler ve işyerleri su altında kalmıyor...
Kanalizasyon boruları patlamıyor...
Elektrikler kesilmiyor...
Bizim tarafta ise bir ordu ile bunlar yapılamıyor...
Becerebildiğimiz tek şey barış nutukları atmak...
Barış hemen şimdi...
Haydi, arkadaşlar ileri...
Daha da ileri...
Bugün yağmur yağarsa göreceğiz halimizi...
Yağmur yağmasın, barış ıslatsın yüreklerimizi...
İleri, daha da ileri...
Tarih işte bunları yazacak....