Diyalog Gazetesi
2015-10-28 08:51:47

Rumların 3 zaferi!!!

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 28 Ekim 2015, 08:51

Güney Kıbrıs’ta ‘çıkar için’ siyaset yapan insan sayısı yok denecek kadar azdır...
Özellikle de ‘liderlik statüsüne’ yükselenlerin amaçları bellidir...
O da kendi halkına hizmet etmek, Kıbrıs konusunda Rum-Yunan tzlerini ileri götürmek, Türkiye’yi adadan çıkarmak için eylem yapmak ve Kıbrıslı Türkleri ‘etki altına’ alarak, nihai hedefe ulaşabilmektir...
Bunun en sonmut örneğini, Avrupa Birliği üyelik sürecinde gösterdiler...
Merhum lider Glafkos Klerides, Türkiye’yi siyasi baskı altına alabilmek için AB ile üyelik müzakerelerine büyük önem vermişti...
Daha sonra gelenler de bu yolda ilerlemeye devam etti...
En fanatik lider olarak tarihe geçen Tassos Papadopulos, Annan Planı’na şiddetle karşıydı...
Yorgo Vasiliu ise Annan Planı’nın hazırlanmasında aktif rol almıştı...
İki zıt görüşte olmalarına karşın, mesele Türk tarafına ‘gol atma’ noktasına geldiğinde, zıt görüşleri ortak bir noktada buluşturabiliyorlar...
Dilerseniz 2004 yılına dönelim...
Avrupa Birliği, Annan Planı’na “Hayır” diyen tarafın cezalandırılacağını “Evet” diyenin ödüllendirileceğini açıklamıştı...
Papadopulos inat ve ısrarla “Hayır” kampanyası yürütürken, özel görev verdiği eski Rum lideri Yorgo Vasiliu, AB yetkililerini “Evet” konusunda ikna etmiş ve üyelik başvurusunu artık ‘geri dönülmeyecek’ bir noktaya getirmişti...
Nitekim öyle oldu...
Referandumda “Hayır” diyen Rum tarafı bir hafta sonra AB üyesi oldu...
 Yani ödüllendirildi...
Yorgo Vasiliu, bu konuyla ilgili anılarında özetle şöyle diyor:
“Cumhurbaşkanı benden bu rolü oynamamı, yani Evet çıkacağı konusunda AB’yi ikna etmei, Hayır sonrasında ise cezalandırılmamızın önlenmesini istemişti... Bunu yapmaya mecburdum...”
Ve yeni itiraf
Gelelim şimdiki Rum lideri Nikos Anastasiadis’in, 3 gün önce Baf’ın Hloraka köyünde EOKA anıtını açarken yaptığı konuşmaya...
KKTC’deki siyasilerin bir tanesinin dahi, Anastasiadis’in bu açıklaması üzerinde durduğunu sanmıyorum...
Bizimkilerin gündeminde hayati sorunlar yoktur maalesef...
Bizde parti liderliği ve bakanlık için sürekli yarış var...
Aktif siyaset yapanlar genellikle yandaşlara menfaat sağlama gibi işlerle uğraşıyorlar...
Rum tarafının planlı bir şekilde ilerlemesi onları hiçbir şekilde rahatsız etmiyor...
Hatta bu gelişme bazılarını sevindiriyor...
Halkımızı bir süre sonra cehennem ateşine düşürecek gelişmeleri görmezden, duymazdan geliyorlar...
Hakaret noktasına gelen saldırılar karşısında dahi tepki göstermiyorlar...
Kendi içimizde basit sorunlara karşı gösterdikleri tepkiyi, geleceğimizi tehdit altına alan gelişmeler karşısında gösteremiyorlar...
EOKA, Kıbrıs’ı kana bulayan faşist bir örgüt değil midir?..
Hala bugün EOKA anıtı açan Rum lideri Anastasiadis; 3 gün önce 3 önemli ifşaatta bulundu,
“AB’ye katılım ilk zaferdi...”
“AB’nin Kıbrıs sorununa müdahil olması ikinci zaferdi...”
Üçüncüsü Kıbrıslı Türklerin de AB’nin, soruna müdahil olmasını reddetmemesidir...”
Bu tavizin sorumlusu kimdir?
Anastasiadis’in sözünü ettiği 3 zaferin sonuncusu çok önemlidir...
Kendi ‘evet’imizle, yarım asrı aşkın süre Birleşmiş Milletler gözetiminde ve temelinde yürütülen müzakerelere AB’nin de müdahil olmasına izin vermemiz, Rumlar açısından bir zaferdir...
Bizim için de bir nevi intihardır...
Böylesi bir hatanın yapılması sonrasında, Rum tarafının mülkiyet, özgürlükler ve garantiler konusundaki taleplerinin çok daha ileriye götürüldüğünü net bir şekilde görebiliyoruz...
 Bir taraftan AB’nin sürece müdahil olmasını, dolayısıyla AB müktesebatını kabul ediyorsanız; diğer yandan AB’nin temel ilkeleri konusunda sizi köşeye sıkıştırmaları karşısında çaresiz kalırsınız...
Bizim taraf çaresizlik içinde müzakere saatini beklerken, onlar özellikle de Avrupa’ya şu mesajı veriyorlar:
“AB üyesi bir ülkeye, üye olmayan bir ülkenin garantör olmasını nasıl kabul edebiliriz?..”
Adamlar bu kozu çok etkili bir şekilde kullanıyorlar...
Bir ikincisi de, mülkiyetle ilgili AB kriterleridir...
Bunda öncelik mülk sahibinindir...
Hâlbuki bizim açımızdan önemli olan AB kriterleri değildir...
AB kriterleri, halen ‘tek devlet’ olarak tanınan Rumların çıkarlarını koruyor...
Yani, Limasol, Larnaka ve Baf’taki mülklerimizi 1975 koşullarına göre istimlak edenlere yetki veriyor...
Bizi silah zoruyla evlerimizden ve köylerimizden atanlara ceza içermiyor...
O kriterler; sadece ve sadece Kıbrıslı Türklerin elindekileri alma özelliğini taşıyor...
Hâlbuki bir mülkte 30 yılı aşkın süre ikamet edenlere öncelik veren AİHM kararları vardır...
‘Dimopulos’ olarak bilinen AİHM kararı sonrasında, 30 yılı aşkın bir süre mülkü kullanan şahsın, mal sahibinin önüne geçtiğini eski Rum Başsavcısı Alekos Markidis de itiraf etmişti...
Nitekim, Rum Dışişleri eski bakanlarından Nikos Rolandis de Cyprus Mail’deki yazısında Markidis’i teyit ediyor...
Ve bizim taraf, Rumların dahi itiraf ettiği bu gerçekleri ele alıp, halkımızın çıkarlarını korumak için etkili bir mücadele başlatmak yerine, devlet kuruluşlarına ‘Barış Dili’ talimatı veriyor...
Barış Dili’ni kullanmak elbette sanat ister...
Bu ayrı bir uzmanlık sanatıdır...
Ne var ki; bizim tarafın ‘Barış Dili’ adı altında verdiği mesaj şudur:
“Onlar saldıracak, siz susacaksınız...”
“Arada bir haklılığımızı kabul edenler çıktığı zaman, söylenenleri görmezden gelecek, bunları kendi halkınıza aktarmayacaksınız...”
Bu son derece tehlikeli değişim konusunda 7’den 70’e herkesin uyanık olması gerekiyor...
Siyasette bazı ufak, tefek hatalar yapabilirsiniz...
Ancak ‘Barış Dili’ adı altında, halkınızı zehirleyemezsiniz...
Gerçekleri halkınızdan gizleyemezsiniz...
Yarım asırlık bir mücadeleyi bir anda yerle bir edemezsiniz...
Yaklaşık 300 bin kişiyi bir anda evsiz, barksız bırakacak, işinden, gücünden edecek oluşumlara izin veremezsiniz...
Barışın sağlam olması ve halkınızı koruması için dik durmak zorundasınız...
Ayrıca halkınızın taleplerini ve endişelerini de dikkate almak zorundasınız...
Bundan 11 yıl önce “oturduğum kenti terk etmeyi kabul ediyorum” diyen yüzde 65’lik kesim, şimdi tam tersini söylüyorsa, onu dikkate alacaksınız...
Bakınız Yeni Erenköy sakinleri yüzde 92 gibi ezici bir çoğunlukla “Bir daha göçmen olmayı kabul etmiyoruz” diyor...
Mesaj çok açık ve nettir Sayın Akıncı...
Bunu ilk fırsatta Anastasiadis’e aktarmalısınız...
Halkımız göçlerden, iflaslardan, silahlı saldırılardan bıkmış durumdadır...
‘Barış’ adı altında yeniden yok oluşa izin vermeyeceğini lütfen ona söyleyiniz...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.