Akaryakıt konusunda yine ayni filim vizyona girdi. İki özel şirket, benzincilere akaryakıt sevk etmedi. Benzin istasyonları satışı durdurdu. Bir panik, bir telaş kuyruklar oluştu, olay kamuoyuna saat 17 itibarıyla duyuruldu. Sonra petrol ürünlerine zam yapıldı ve satış konusu normale döndü.
Bunun üzerine Benzinciler Birliği açıklama yaptı. Tedarikçi şirketlerin bu oyunu oynadığı ve artık hükümetin onlara ceza vermesi gerektiğini ifade etti. Arkasından tedarikçiler bir açıklama yaptı. Onlar da petrol getiren geminin gecikmesi nedeni ile bunun yaşandığını ifade etti. Ama zam olayı bu olanların arkasından gelişince, bu açıklamanın inandırıcılığı olmadı. Burada akla sorular geliyor.
Çünkü hükümet bundan bir müddet evvel petrol fiyatının dolara endekslendiğini ve ithalat dönemindeki kur, İtalya’daki petrol fiyatının ve navlun fiyatının baz alınarak otomatik olarak belirleneceğini açıklamıştı. Ama otomatik işleyen tek şey, piyasaya yine petrol vermemekle doğan panik ve sonra zam ilanı oldu. İşte bu sorgulanmalıdır. Ne oldu da eski film yine vizyona girdi? Perde gerisinde otomatik fiyatlandırmada bir uzlaşmazlık mı oldu? Çünkü Benzinciler Birliği, tedarikçi firmaların benzin tankerlerine son haftada eksik petrol verdiğini ve en sonunda da hiç vermemesi nedeniyle kendilerinin de istasyonları kapattığını ifade etti. Bunun bir işareti de geçen haftalarda petrole yapılan büyük zam sonrasında Başbakan Sayın Sucuoğlu, iktidar mensubu vekiller ve örgüt temsilcileri, petrole dönük ciddi bir indirim olacağın ifade etmişlerdi. Arkasından da Başbakan Sucuoğlu kimi ürünlerde 1 TL’yi aşkın, kimisinde ise 2 TL dolayında indirim olması ile övündü. Şimdi bu petrol kuyrukları oluştuktan sonra gelen zam; o inenin, binmesi kadar oldu. Dolayısı ile bu yaşananlar otomatik fiyatlandırma açıklamasına karşın esasın, tedarikçiler ile hükümet arasındaki tartışma olduğunu gösteriyor… Burada en ilginç olan hususlardan biri de petrol fiyatında indirim olacağını açıklayan Sayın Başbakan’ın zam sonrası susmasıdır. Ne oldu da inen, misli ile bindi?
Şimdi petrol konusunda, “gemi gecikti” açıklamasına gelelim. Burada bir gariplik yok mu? Yani iki özel şirket, aynı gemi ile ve aynı yerden petrol alıp mı getiriyorlar? Bu gerçekten ilginç. İki ayağın bir pabuca sığma hali, yalnız petrol ürünleri ithalatında yaşanmıyor. Kıb-Tek’i yönetenlerde hep, “bir haftalık fuel oil kaldı” diyerek, ihalesiz ve kalitesiz yakıt işini son iki senedir kotarıyorlar.
Ama bu oyun üzerinde durulması gereken bir başka sorunu gündeme getiriyor… Bu ise şudur. Elektrik ve petrol gibi temel enerji alanlarında demek ki bizim stratejik stokumuz yok. Gemi gecikti diye ya da bir haftalık fuel oil kaldı diye yapılan açıklamalar, enerjinin bu iki temel alanında yakıt stokumuzun olmadığını göstermektedir. Bu çok ciddi bir sorundur. Hele Rusya-Ukrayna krizinin global anlamda yoğun bir siyasi, ekonomik ve askeri krizi davet ettiği bu dönemde, bir ada ülkesi olan ülkemizde enerjinin bu iki alanında, yakıt stoku olmaması çok büyük bir hatadır. Kıb-Tek kamudur. İki petrol şirketi özeldir. Ama kamunun ve devletin selameti için kamu özel demeden enerji alanının temel üreticileri ve tedarikçileri belli bir standartta stok bulundurmak zorundadır. Bu yalnız savaş için değil, her türlü doğal felaket ve diğer haller içinde gereklidir. Devlet bunu sağlamakla mükelleftir. Türkiye’nin bu yıl doğal gazda yaşadığı sorun bize bunu düşündürmeli ve bunu da zorunlu kılmalıdır.
Petrol ve stratejik stok
Paylaş