Tam bir politik ayıpla yüz yüzeyiz. Çok partili siyasi yaşama girdiğimiz 1975 yılından beri ilk defa KKTC Meclisi, yaz tatiline Meclis iradesi ile girmedi. Memleketi yönettiği iddiasında olan “ilaveli” Azınlık Hükümetinin; Meclisi üç oturum üst üste, nisap sorunu nedeni ile toplayamaması sonucunda Meclis, İç Tüzüğünün ve Anayasa’nın amir kuralları yüzünden kendi iradesi dışında, 1 Ekim’deki Olağan Meclis oturumuna kadar tatile çıktı. Zira o irade ve akıl artık “siyasi ego ve ikbal” zehri ile tarumar oldu. Tıpkı alzheimer hastası gibi tüm politik hafıza, etik değerler ve kimlik silindi gitti.
Acı ama gerçek, durum budur. Cumhurbaşkanı Tatar ortaya çıkan bu durum üzerine şunları ifade etti. Erken Seçimin Nisan’da olmasını, çünkü Hükümetin halka bir şeyler vermesi gerektiğini. Ayrıca, Hükümetin Meclisteki 27 sayısına dayalı milletvekili çoğunluğuna seslenerek, “şahsi çıkarlar ve egolar için nisap meselesi yaratmanın doğru olmadığını” ifade etti. Birinci olarak Hükümeti ve kendini destekleyen 27 vekilin tümünü, sırf kurulan bu hükümetin temellerinin yapaylığını ve sakatlığını gizlemek için aynı potaya koymak yanlışını yaptı.
İşte burada akla, Sayın Hüseyin Özgürgün’ün son günlerde yaptığı açıklamalar geliyor. Sayın Özgürgün bu olan bitenlerin sorumlusunun Sayın Tatar olduğunu ifade etti. Üstelik de Erken Seçim zorunluluğunun daha önce üç kez ortaya çıktığından ve bunun artık zorunluluk olduğundan söz etti.
Bu aşamada, Meclisin Anayasal zorunlulukla nisap sorunu nedeni ile yaz tatiline, kendi iradesi dışında sürüklene sürüklene gitmesi nedeni ile CB Tatar’ın Erken Seçimi Nisan ayına sarkıtma çabası, onu Sayın Özgürgün’ün açıkladığı gibi yaşananların esas ve asıl sorumlusu kılar.
Evet, bir nevi “sürgün” hayatına itilen Sayın Özgürgün’ün ifadelerini, yaşadığı hatalarına karşın yok sayamayız. Her insan, siyasi, hatalı ve yanlış işler yapabilir. O hata ve yanlışlar yargı veya toplumsal vicdanda tartılır. Ceremesini bir şekilde öder. Ama ne isterse olsun, bu nedenlerle hiçbir insanın üzeri kara boya ile kapatılıp yok sayılamaz. Nitekim Sedat Peker olayı bunun son örneğidir. İster sağcı, ister solcu olsun hiçbir kesim onun söylediklerini, o dedi diye kulak arkası etmedi. Hatta pek çok olay bizzat devlet, kamu ile medya tarafından “dibine darı ekilerek” didiklenmeye başlandı.
Yani Sayın Özgürgün ile ilgili şu veya bu şekilde bir değerlendirmeniz olabilir. Ama onun ifade ettikleri arasında yer alan sağduyulu tespit ve önerileri göz ardı edemezsiniz. Bu nedenle bu Azınlık Hükümetinin esas dayanağı olan UBP’liler bu sağduyulu sese de kulak vermelidir. O zaman “ego ve şahsi çıkar” yaftası yapışmaz.
Ne olur yani UBP Kurultayını Eylül ayının ikinci yarısına alsa ve Erken Seçim de Ocak 2022 itibarı ile gerçekleşirse, bundan kim kaybeder? Bir kere 2022’yi toplumun kazanması ihtimali artar. Düşünün ki Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu dahi, Nisan 2022’de gerçekleşecek bir Erken Seçimin toplumun zararına olduğunu ifade etti. Buna karşın CB Tatar hala Nisan 2022’yi işaret ediyor. O zaman sormak lazım nisap sorunu için ifade ettiği “ego ve kişisel çıkar” tanımlaması “bumerang” gibi dönüp onu vurmaz mı?
Artık bu yapıyı zoraki sürdürmek en zor iç ve dış koşulların içinde olduğumuz bu zamanda, topluma karşı suç işlemek demektir.
Özgürgün, Tatar ve Sürüklenen Meclis
Paylaş
Öz 3 Yıl Önce
Seçim sonrası, halk tercihini yapmış,başbakanı işaret etmişti. Normali Özgürgün başkanlığında UBP-CTP hükumeti idi.CTP seçim sonrası ileriyi göremedi.Özersay'ın hırsının kurbanı oldu.Başbakanlık yüzünden Özersay'a her istediğini verdi.AKP-MHP iktidarının HP ve UBP'ye operasyon yapmasına yardımcı oldu.Önce Özersay'a Cumhurbaşkanlığı havucu göstererek koalisyonu bozdurdu.Özgürgün'ü kaçırttı.Tatarı parti başkanı yaptırdı.Sonra Özersay'a kazık atılarak silkeleyip, bir tarafa atılması sağlandı. Partisi bölündü. Ubpe darmadağın edildi. Bunda maalesef CTP nin de basiretsizliği ve öngörüsüzlüğü büyük rol oynadı