Diyalog Gazetesi
2015-12-11 08:32:38

Onlar çalışıyor, biz seyrediyoruz

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 11 Aralık 2015, 08:32

Kıbrıslı Rumlar son 41 yılda iki ağır kriz yaşadı...
İlk kriz 15 Temmuz 1974’te başladı, 20 Temmuz’da şiddetini artırdı...
İkinci ise 4 yıl kadar önce meydana geldi... 
Bundan 41 yıl öncesine dönelim...
Yaklaşık 180 bin Kıbrıslı Rum; Barış Harekâtı sonrasında ev ve işyerlerini terk etmek zorunda kaldı...
Aylarca çadırlarda yaşadılar...
Göçmen olmayan varlıklı Rumlar, göçmen olanların yardımına koştu...
Dış ülkelerdeki Rum ve Yunanlı zenginlerden büyük paralar geldi...
Yaralar bu şekilde sarıldı...
Narenciye bahçelerini kuzeyde bıraktıkları için 1980’e kadar limon ihtiyaçlarını kısmen ithalat, kısmen Pile üzerinden kaçak yollarla kuzeyden temin ettiler...
Bu arada planlı bir şekilde fidan dikerek, yeniden üretime geçtiler...
Güney Kıbrıs’ın şu anda birinci ihraç ürünü patates, ikincisi de narenciyedir...
Bizler; askeri zaferin sarhoşluğunda narenciyenin kıymetini pek bilemedik...
1980’li yıllarda Asil Nadir’in katkılarıyla üretimde önemli bir artış sağlanmış, üreticinin cebi para görmüştü...
Asil Nadir sıkıntıya girdikten sonra ise narenciyede gerileme dönemi başladı...
Çok sayıda bahçe bakımsızlıktan kurudu...
Üretim ve ihracat miktarı azaldı...
Narenciye üreticilerine göre; 1980’li yıllarda 260 bin ton olan üretim miktarı geçtiğimiz yıl 100 bin tonun da altına düştü...
Narenciye bahçeleri de 75 bin dönümden 35 bine geriledi... 
Aynı durum patateste de yaşandı...
Bunun sebebi tembellik mi, beceriksizlik mi?..
Yoksa politikasızlığın ve istikrarsızlığın bir sonucu mu?..
Siyaset böyle olmamalı
1980’li yıllarda ürün bedelini peşin alan üretici, daha sonraları teslim ettiği ürünün parasını almakta dahi zorlandı...
Bankalara olan borçlar ödenemedi...
Böylesi bir siyaset karşısında iflas kaçınılmazdı...
Küçük ülkemizin en önemli sorunu siyasetin başarısız olması ve güven yitirmesidir...
Siyasi partiler, seçim öncesinde verdikleri sözleri, iktidara geldikten sonra unutuyorlar...
Narenciye dâhil, tüm sektörlerin sorunlarını görmezden ve duymazdan geliyorlar...
Yeni fikirlere açık olmak yerine, eskimiş politikalarla ülke yönetmeye çalışıyorlar...
Üretim azalınca, ya da satışlar durunca ‘çaresizliği’ ön plana çıkarıyorlar...
KKTC’nin kendi ayakları üzerinde duramaması ve sürekli Türkiye’den para talep edilmesinin temelinde ‘çaresizliğe’ sarılmak ve üretkenlikten uzaklaşmak vardır... 
Bunun sorumlusu siyasettir...
Çocuğunuza “Sen çalışma evladım, ben sana para veririm” derseniz, onu tembelliğe alıştırmış olursunuz...
Çalışmaya teşvik eder, alın teriyle kazanmanın yollarını gösterirseniz, kimseye muhtaç olmadan yaşamaya başlar...
 Ne var ki; bizdeki siyaset anlayışı ‘oy beklentisine’ göre şekillendirildi...
Partisel ve kişisel çıkarlar her şeyden daha fazla önemsendi...
 Türkiye “Elimi çekiyorum” dediği gün, burası güneyden beş beter olur...
 Kıbrıs’ın geleceği şekillenirken, kuzeyde hala eski alışkanlıkların devam etmesi doğru değildir...
Bir sonraki seçimleri ve muhtemel oy kaybını düşünerek, basit sorunların çözümünü dahi ertelemek 
üzücüdür...
İstek varsa, parasız da yapılabilecek işler vardır... 
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.