Diyalog Gazetesi
2015-12-08 08:51:05

Nüfus sınırlaması ve garantiler

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 08 Aralık 2015, 08:51

Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili girişimlerin hız kazandığı bir dönemdeyiz...
Hiç kimse “bunları çok gördük, çok geçirdik” demesin ve gelişmeleri küçümsemesin...
Son 51 yıl içinde, ilk kez bu denli gelişmeler yaşanıyor ve perde gerisinde gizli senaryolar konuşuluyor...
Son bir ay içerisinde Almanya, İngiltere, Rusya ve ABD Dışişleri Bakanları Kıbrıs’ı ziyaret etti...
Yakında Çin Dışişleri Bakanı gelecek...
Tümünün hedefi, Kıbrıs sorununun çözümüne katkıda bulunmak ve buradan bir şeyler koparabilmektir...
Çıkacak doğal gaz ve askeri üslerden yararlanma onlar için çok önemlidir...
İşin ilginç yanı, bizlerle hiçbir bağı ve bağlantısı olmayan bu ülkeler bir şeyler koparabilmek için girişim yaparken, Kıbrıs’la kopmaz bağları bulunan Türkiye’yi adadan tamamen dışlama senaryoları yapılıyor...
Bunun karşılığında Türkiye’ye ‘inşallah, maşşallah’ sözleriyle belkide hiç gerçekleşmeyecek olan AB üyeliği sözü veriliyor...
“Kıbrıs sizin için en önemli sorundur... Bunu halledin gerisi kolay” diyorlar...
Ama gerçekler öyle değildir...
AB üyesi ülkeler 80 milyonluk Türkiye’yi içlerine almak istemiyorlar...
Sadece başka taraflara kaymasını önlemek için oyalıyorlar...
Aslında şimdiki durumda Türkiye’nin kayabileceği bir taraf da kalmadı...
Batı’ya rest çekip de Doğu’ya mı dönecek?..
Rusya ile neredeyse savaşın eşiğine getirilen Türkiye’nin çok sayıda Arap ülkesiyle sıkıntıları vardır...
Mısır, Rum ve Yunan tarafına kaydı...
Suriye düşman ülke oldu...
Ürdün, yakında Rum-Yunan ortak strateji planlarına dahil edilecek...
İran, Rusya’nın yanında...
Geriye kim kaldı?..
Aylar içinde çözüm
Gelelim Kıbrıs meselesine...
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı başından beri ‘aylar içinde çözümden’ söz ediyor...
Rum tarafı ise her zaman takvimlere karşı çıktı...
Ne var ki Anastasiadis, geçtiğimiz Cuma günü toplanan Rum Ulusal Konseyi’ne, Mayıs ayındaki seçimlerin ertelenebileceğini söyledi...
Yani ‘takvimi’ benimsedi...
Öyleyse, her iki tarafın da yakın bir gelecekte çözüm beklentisi vardır...
Anastasiadis; Annan Planı’na göre kendileri açısından daha iyi koşulların oluştuğunu söyledi...
Olası bir çözümde her 4 Rum’a bir Türk dengesinin kabul edildiğini açıkladı...
Böylece daha şimdiden Türklerin yatak odasına girmiş oldu...
“Sakın çocuk yapmayın” diyor bizlere...
Yurt dışındaki Kıbrıslı Türkleri de adaya getirmeyin...
“Kıbrıs adası var oldukça Rumlar çoğunlukta olacak” diyor...
Bir AB ülkesinde bu kadar katı bir şartı kabul etmek kolay olmayacak herhalde...
Fakat bundan daha önemli iki ciddi sorun var...
Biri mülkiyet, diğeri garantiler...
Mülkiyette, ilk söz mal sahibine verildiği takdirde, Kıbrıslı Türklerin tamamına yakını kesinlikle evsiz kalacak...
Ya da nerede inşa edileceğini bilemediğimiz yeni konutlara taşınacak...
Böylesi bir durumda kendine yeni bir hayat kurması gerekecek...
Güzelyurt’tan göç eden bir narenciyeci, Mesarya ovasına gönderildiği takdirde, bu kez arpa üretimine mi geçecek?..
Girne’de elektrikli eşya satan adama “Git Limasol!’daki evinde yaşa” denildiğinde, bu adam oralarda nüfus açısından çoğunlukta olan Rumların mağazalarıyla nasıl yarışacak?..
Bunlar düşündüren sorulardır...
Türkiye çekilebilir mi?
Ve en önemlisine geçelim...
Yani Türkiye’nin garantörlüğüne...
Bu konu, Kıbrıslı Türkler için ‘hayati derecede’ önemlidir...
Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğu, Türkiye’ninn garantörlüğünü sonlandıracak bir çözüme şiddetle karşıdır...
Anastasiadis ve ona destek verenler bu kez kuzeyden ‘hayır’ çıkmasını istiyorlarsa, garantilerle ilgili ısrarlarını südürebilirler...
Yok, niyet bu ülkede her iki tarafın da haklarına saygı duyan bir çözüm ise o zaman güvenlik endişemize saygı duyarak garantileri ortadan kaldırma ısrarından vazgeçerler...
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın son zamanlarda bu konuyu gündeme getirerek, halkımızın endişelerini Rum tarafına aktarması sevindiricidir...
Bunu daha yüksek bir sesle sürdürmesi ve Rum tarafına ikna etmesi dileğimizdir...
Kıbrıs sorunu çözülecek diye, geleceğimizi tehlikeye atamayız...
Bizler Yunanistan’ın garantörlüğüne karşı çıkmıyorsak...
Onlar da Türkiye’nin garantörlüğüne karşı çıkmamalıdır...
Türkiye’nin; uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan bu hakkını terk etmesi veya zayıflatması halinde, bırakın buradaki 220 bin insanı, Torosların tehlike altına girmiş olacağını düşünemeyecek kadar hastalandığımızı sanıyorlarsa, aldanıyorlardır...
Başımızı dik tutmak zorundayız...

Yorumlar (2)

okur 9 Yıl Önce

reşat bey çook haklısınız tüm dünya ülkeleri hatta çin yani bize tek kuruşluk yardımı ve faydası olmayan çin dahi bi şeyler koparmak için buraya gelirken canımız ciğerimiz dert ortağımız türkiyeyi rumdan önce bizim içimizden birileri koparmaya çalışıyorlar.bu kadar nankörlük görmedim.

Mustafa Kazım 9 Yıl Önce

kıbrı türk halkının ezici çogunlugu turkiyenin garantisi olmayan vir anlaşmaya kesinlikle onay vermez imzalamaz, bu şekilde hazırlanan bir anlaşma metni ile de referanduma gidilmez, yeter ki biz dik duralım.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.