Diyalog Gazetesi
2017-07-22 08:45:54

Net mesaj: Hemen çözüm yok

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 22 Temmuz 2017, 08:45

Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz... 
Kıbrıs adasının son sahipleri; yani Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar bu ülkenin güzelliklerini ve nimetlerini paylaşamadılar...
Bunun nedeni, Rumların ‘ırkçı’, ‘faşist’ saldırılarıdır...
Bunun nedeni ENOSIS hayalidir...
Bir din adamının Cumhurbaşkanı olduğu ülkede dostluk ve kardeşlik ruhunun gelişmesi gerekirken, iki toplumun 1963’te silahlı çatışmaya yönlendirilmesi çok anlamlıdır...
Silahlı çatışmaların başlaması sonrasında yeni kurulmuş bir devlet 3 yıl gibi kısa bir sürede dağılma noktasına geldi...
Kıbrıslı Türkler devlet yönetiminden uzaklaştırıldı...
On binlerce insan; aile yakınlarını ve mülklerini geride bırakarak başka ülkelere göç etti...
İnanılmaz acılar yaşandı bu ülkede...
Çocukluk yıllarımız hep korku içinde geçti...
Analarımız ve babalarımız, evlatlarının canlarını koruyabilmek için büyük fedakârlıklara katlandı...
Kim ne derse desin; 1974’te bu adada kanlı çatışmaları durduran bir askeri harekât gerçekleştirildi...
Bunun adına ‘Barış Harekâtı’ denmesinin nedeni, adaya gerçekten barışı getirmiş olmasıdır...
Son 41 yılda iki toplum arasında herhangi bir çatışmanın yaşanmamış olmasının sebebi, 20 Temmuz’un yarattığı bugünkü güvenlik ortamıdır...
Yani Türk askerinin burada olmasıdır...
Harekâtın mesajını herkesin doğru okuması gerekir...

Düşmanlık yerine dostluk
 
Vicdan sahibi hiç kimse silahlı çatışma yöntemini tercih etmez...
 Irkçı düşüncelerle hareket ederek, insanların bir kısmını yok etmeye çalışmak kabul edilebilir bir yöntem değildir...
 Nitekim Rum siyasi liderliğinin 1960’lı yıllarda uyguladığı bu yöntem, 1970’li yıllarda bertaraf edildi...
 Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar; çok uzun yıllar ayrı bölgelerde yaşamak zorunda kaldı...
 Özellikle 1974 ile 2003 yılları arasında iki toplum arasında hiçbir temas olmadı...
 23 Nisan 2003 sabahı uyandığımızda sınır kapılarının kademeli olarak açıldığını ve iki toplum arasında serbest dolaşımın başladığını öğrendiğimiz zaman çok sevinmiştik...
 Sınır kapılarının açılmasından sonraki ilk günlerin heyecanını unutmak mümkün değildir...
 Kuzeydeki mülklerini görmeye gelen Kıbrıslı Rumlar, beklemedikleri bir ilgiyle karşılandılar...
 En güzel şekilde ağırlanırken, karşılarında ‘dostluktan yana’ insanlar buldular...
 Sonra yine araya birileri girdi...
 Yine etrafa düşmanlık tohumları saçanlar oldu...
 Bugünkü Rum Lideri Nikos Anastasiadis de, düşmanca kışkırtmalardan nasibini alan bir muhalefet lideriydi...
 Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumlar arasında ortak toplantılar düzenlediği için, hem kendisine, hem de partisine mensup kişilere tehdit mesajları gönderildi...
 Birçoğunun araçlarına zarar verildi...
 Bunları yaşayan bir lider olarak Anastasiadis’in şimdiki pozisyonu elbette çok önemlidir...
 Ne var ki; kendi toplumundaki ırkçılara yönelik ciddi önlemler alması gerekirken bunun tam tersini yaptı...
 AB ilkelerine aykırı olduğu halde faşist ELAM’ın hareketlerine destek verdi, ayrıca parlamentoya girmesine göz yumdu...
 ELAM’ın bir tek saldırısını dahi cezalandırmadı...
 Kalıcı bir çözüm için Birleşmiş Milletler parametrelerine uymadı...
 Kıbrıslı Türklerin güvenlik endişelerini dikkate almadan sıfır asker, sıfır garanti şartını ortaya koydu...
 Ve hala bu şartında ısrar ediyor...
 Türkiye ve KKTC liderliğinin ‘teslim fermanını’ kabul etmesi halinde masaya geri döneceğini söylüyor...
 Yunanistan Dışişleri Bakanı Kocas da kendisine destek veriyor...
 Erken zamanda bir çözüm beklemediğini itiraf ederek, hedefe varmak için uluslararası toplumun harekete geçmesini istiyor...
 Bunun anlamı birilerinin baskı ve şantaj ile Türkiye’yi adadan çıkarmasıdır..
 Yani hayal...
 Uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan bir hakkı kullanan Türkiye’yi zorla buradan çıkarmayı denemek, felaketle yüzleşmek demektir...
 Hiç kimse buna cesaret edemez...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.