Kıbrıslı Rumlar; 43 yıldan beri ‘Ata yadigârı topraklarına’ dönmek için bıkmadan, usanmadan mücadele veriyor...
Kuzeyde mülk bırakanların büyük bir çoğunluğu hayatını kaybettiği halde onların çocukları, yakınları ve Rum liderliği ile kilisenin organize ettiği örgütler bu eylemleri hiç aksatmadan sürdürüyorlar...
Güzelyurt’a, Maraş’a, Karpaz’a dönüş etkinlikleri organize ediyorlar...
Bırakın büyük kentleri, en küçük köyler için dahi eylem üstüne eylem yapıyorlar...
Mumlar yakılıyor, dualar ediliyor, adaklar adanıyor...
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği yetkililerine mesajlar gönderiliyor...
ABD, İngiltere ve diğer ülkelerdeki Rum-Yunan lobisi devreye sokularak ‘işgal ve istila’ propagandasını aksatmadan devam ettiriyor...
Kıskanıyor muyuz?..
Evet kıskanıyoruz...
Katıldığımız tüm turizm fuarlarında, Kuzey Kıbrıs standını protesto ederek, turistlere “Otellerimizi çaldılar sakın o otellerde kalmayın suç işlemiş olursunuz” diyorlar...
Kısmen de etkili oluyorlar...
Kuzeydeki mülklerin tamamının kendilerine ait olduğunu söylerken güneydeki Türk mülklerinden hiç söz etmiyorlar...
KKTC’yi yönettiği iddiasında olanlar da onların bu etkili propagandası karşısında en ufak bir adım atmıyor, haklı davamızı anlatma becerisi gösteremiyorlar...
Tam 43 yıldır bir ganimet, vurgun ve Türkiye’yi yolma siyaseti uyguluyoruz...
Bunun dışında hiçbir derdimizin olmadığı gözler önündedir...
Nereden, nereye geldiğimizi...
Neden kuzeyde toplandığımızı...
Neden Türkiye’nin garantörlüğüne ihtiyaç duyduğumuzu anlatamıyoruz...
Anlatmak için de bir çaba göstermiyoruz...
Onlar açıklıyor biz siniyoruz
Güneydeki değerli mülklerimizin nasıl yağmalandığını Rum gazeteleri yazıyor da, KKTC’de kimse bu gerçekleri değerlendirme ihtiyacı duymuyor...
Larnaka ve Baf Havaalanları’nın, Türk arazisi üzerinde kurulduğunu dahi hiçbir zaman gündeme getirmiyoruz...
Ama onlar getiriyor...
En sonunda Baf’taki ‘Andreas Papandreu Havaalanı’nın gerçek sahibi olan Kıbrıslı Türklerin ‘iade’ talebiyle Rum makamlarına başvurduğunu açıkladılar...
Bunu açıklarken, havaalanı arazisinin istimlak dahi edilmediğini, keyfi bir kararla üzine konduklarını itiraf etmekten geri kalmadılar...
Ne var ki; bizim taraftakiler bu müthiş kozu dahi kullanamıyor...
Birleşmiş Milletler ve AB nezdinde konuyu gündeme getirmiyor, yaşananları delillerle gözlerinin içine sokamıyorlar...
Tekrar edelim...
Bunun birinci nedeni, ülke yönetiminde bulunanların; devlet ve millet menfaatlerinin ön planda tutmamasıdır...
Bir başka nedeni yönetim beceriksizliğidir...
Bunun bir başka nedeni, yağma, vurgun ve yolma anlayışının sürdürülmesidir...
Ama gün gele tüm bu ihmallerin bedelini toplumun tümüne ödeteceklerini birilerinin kafalara sokması lazım...
Hiç beklenmedik bir zamanda, hayal bile edilmeyen sıkıntıların içine sürüklenirsek; karşımıza sadece 2 seçenek koyacaklar:
Ya 1963 koşullarında olduğu gibi çadırlarda, azınlık olarak yaşamak...
Ya da göç etmek...
İsteyen Londra’ya, isteyen Avustralya’ya...
Tehlike bu kadar büyüktür...