Yaşadığımız onca sorundan çıkışı bir yere bıraktım; ama oluşan şiddetli ateşin insan, ekonomi ve toplumu kavurmaması için hiç olmazsa bu ateşin ısısını düşürecek bir çare tartışmaya giriyor mu?
Toplumun siyasi tarihinde çok önemli bir yeri olan Rahmetli Sayın Necati Özkan’ın, İngiliz Sömürge Yönetimi altında yapılan seçimlerde dillere destan olan ve toplumsal hafızaya kazınmış bir sloganı vardı. “Bağrımız Yanıktır, Su Ver Necati”. Bu slogan o dönem, her açıdan ciddi ekonomik, siyasi ve toplumsal varlık sorunu olan Kıbrıs Türk Toplumunun demokratik enerjisini tetiklemişti. Şimdi yüksek enflasyon, pahalılık, döviz krizi ile insanlar ve işletmelerin içine girdiği ateş çemberi daralıp; insanları daha fazla yakarken, toplumun derdinden birinci derecede sorumlu olanlar ne haldedirler? Böyle bir ortamda Sayın Necati Özkan’ın sloganından esinlenip, “yandık kavrulduk, bir yelpaze, bir serinlik” diye haykırmak gerekmez mi?
Ama bu halde iken Cumhurbaşkanı Sayın Tatar, döviz krizi ve enflasyonla yanan insanlara; “su akar, yolunu bulur” diye sesleniyor. Evet “su akar ve yolunu bulur”. Su bilinen akış yönünde ise akar ve yolunu bulur. Ama eğer yağış şiddetli ise su, sel olarak akar. Ama su, sel olursa; yolunda olan her şeyi, binaları, ağaçları, araçları, insanları söker, sürükler. Sonra yolunu bulup gittiği yerde durur. Ama geride bıraktığı enkaz ve yaşamını yitiren canlıların bedeni olur.
Bu nedenle döviz krizi ve yüksek enflasyon altında iken yönetimde olanların, kurmaması gereken tek cümle işte bu idi. Çünkü ekonomide meydana gelen bozulma, dış ve iç faktörler bileşkesi ile insan eseridir. İnsanların uyguladığı iç ve dış siyasetteki hatalar ve tercihlerle ilgilidir. Yani doğa güçlerinin veya doğaüstü varlıkların bir sonucu değildir yıkım. Enflasyon, döviz krizi yaşayan toplumlarda, bu ateşin kavurucu etkisini azaltmak veya yangını bitirmek için arayış içinde olmak elzemdir. Bunu yok etmeye çalışmak, toplumu insanı yakıp kavurmakla eş değerdir. Hele bu konuyu gündemde tutmaya çalışanları suçlamak, onları devlet karşıtı göstermek veya felaket tellalı olarak suçlamak kabul edilemez. Bu mantık; şiddetli yağış, fırtına veya Tsunami uyarısı yapıp, tedbir alınması için veri ortaya koyan metrolojiyi sorumlu tutmak veya suçlamakla aynı mantıktır.
İşin gerçeği; toplum olarak, ekonomik ve toplumsal anlamda ciddi bir sorunla yüz yüzeyiz. Yangın çemberi daralıyor. Böyle bir ortamda ateşin ısısını hiç olmazsa düşürmek ve sonrada onu söndürmek için fikirlerin havada uçuşması lazım. Esas olan dert, bu fikirlerin ele alınması değildir. Aksine bu konuda yeterince konuşmamaktır. Sorun, UBP Kurultayındaki Başkan adaylarının memleket meselesi haline döndürülen Kurultayları ile ilgili bir birlerini suçlarken, yangına dair tek kelam etmemeleridir. Üstelik bu, CB Sayın Tatar’ın “Su akar yolunu bulur” mantığı ile birleştiğinde tam kabul edilmez olur.
İsrail’de olana bakın. Uzun süren bir Netenyahu döneminden sonra orada sağ, orta sol ve Arap Partileri bir ortak payda bulabilmişler. Başarabilirler mi? Ama ilk anda ateş çemberinin ısısını düşürdüler. Şimdi bu anda, Sayın Necati Özkan’ın, bağrı yanık insanlara, “su ver” diye seslenişi akla gelir. Yanan insanlarımız için, “bir yelpaze, bir serinlik” tutmaya herkes kendini odaklamalıdır.
Necati Özkan, Tatar ve İsrail
Paylaş
Hasan Nuri 3 Yıl Önce
Su Akar Yolunu Bulur dediğimiz KKTC de suyun akacağı yer mi bıraktık ! Tüm derelerimizi kapattık betonlaştırdık, KKTC de artık sular da akmıyor en az bir yağmur neticesinde arabalarımız Evlerimiz Yollarımız sular altında kalıyor ortalık göl oluyor Lağım suları ile karışıp sokağa çıkamaz oluyoruz ! Keşke KKTC de Su akabilse ve de yerini bulabilse ! KKTC gibi bir Ülkede bu mümkün olabilir mi acaba !!!