Türkiye- Yunanistan arasında gerilim tırmanmaktadır. . Aynı zamanda Güneydeki Başkanlık seçimleri nedeniyle Kıbrıs’ın NATO üyeliği meselesi de ifade ediliyor. NATO üyesi olan Türkiye ile Yunanistan’ın aralarındaki gerilimin artması ve savaş olabileceği kendi kamuoylarında konuşuluyor. Bunun konuşuluyor olması dahi NATO’yu, bu nasıl ittifak diye sorgulamayı gerektirir. Günümüzde ABD, Yunanistan’da pek çok askeri üs açtı. Bu, komşusu Türkiye’de Yunanistan’a dönük güvensizliği ve endişeyi besliyor. Ama ABD üsleri aralarındaki sorunlar nedeni ile Yunanistan’daki dar milliyetçi bakışı ve bağnazlığı besliyor. Türkiye kendine dönük güvensizlik noktasında hassaslaşırken, Yunanistan‘ın Türkiye’ye karşı saldırgan tutumunu artırıyor. Böylece ortam geriliyor.
Türkiye ve Yunanistan NATO üyesidir. Soğuk Savaş yıllarında ABD, Türkiye ve Yunanistan arasındaki siyasi çelişkileri bildiği için, iki tarafın belli bir denge de olmasına dikkat ederdi. Silah satımı veya yardımında iki tarafa da denge içinde olmaya özen gösterirdi. Ama, “tavşana kaç, tazıya tut” geçerli idi. Varşova Paktına karşı kutsal ittifakı ise Kıbrıs sorunu sarsıyordu. Yani denge önemli idi.
Soğuk Savaş sonrası ise değişen şartlarda bu farklılaştı. Artık, birini koparmak istemezken, ötekine daha fazla mavi boncuk vermek noktası gelişti. Şimdi Yunanistan daha fazla mavi boncuk almaya başladı. Bu nedenle onlar Türkiye’ye karşı daha iddialı, Türkiye ise daha endişeli oldu. Ortam karıştı ve katılaştı. Bu hali ile iç siyasete de sirayet etti. İki tarafın hakim siyasi yapıları, dünden farklı olarak, kendi kamu oylarına birbirlerine dönük daha sert söylem ve demeçlerle sesleniyor. Bu sertleşme sonuçta, hızla giden kamyonun, frene bastığında olağan hızının getirdiği durma mesafesinin ötesinde; üzerindeki yükün o hızdan aldığı ivmenin iteklemesi ile durma noktasını aşması gibi, frene basılsa bile, oluşan manevi ağır yük ile durma noktasını aşabilir. Çarpma gündeme gelebilir. Kendi üyelerinin arasındaki gerilimi düşürmeyen, aksine aradaki gerilimi artıran politika, sorgulanmayı hak eder.
Kıbrıs’ın NATO üyeliğini ise bu olumsuz dünya ortamında, “ Kıbrıs sorunun çözümünü sağlar” toz şekeri ile kaplayıp, Güney Kıbrıs’ta gündeme getiren bağnaz çevrelere karşı da söyleyecek sözümüz olmalıdır. Unutmayalım ki gayet doğru bir adım olan, Kıbrıs’ın AB üyeliği meselesi, çözüme dair olumlu bir atmosfer yaratmasına karşın, pozitif bir sonuç getirmedi. Aksine, Kıbrıs’ın bugün, dünden daha fazla çözümsüzlük girdabının odağına itilmesine yol açtı. Çünkü AB üyeliği, çözüm olmadan gerçekleşti. Bu nedenle çözümsüzlüğün besleyicisi oldu. Şimdi Çözümsüzlük şartlarında Kıbrıs’ın NATO üyeliği demek, adanın Ortak Yurt olmasını tamamen darbelemek ve Türkiye ile Yunanistan’ı daha fazla karşı karşıya getirmek demektir. Adayı yangın alanı ilan etmek demektir. Çözüm sonrasında ise adayı cephanelik haline ve Kıbrıs’ın dünyanın diğer odakları ile bağını sarsmak demek olur.
Esas olan, Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme odaklanmaktır. Bu yalnız Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında değil, ama Türkiye ve Yunanistan arasındaki barış ve dostluğun gelişmesini sağlar. Biz Kıbrıslı Türkler, adada yaşayan ve burayı vatan bilen herkes, yıllarca savunulan ve 1960 Antlaşmalarına dayalı iddialı tez olan; “Kıbrıs Üç Garantörün üye olmadığı uluslararası örgütlere üye olamaz” kuralını, 1999 AB Helsinki Zirvesinde alınan, “ Kıbrıs çözüm olmadan da AB üyesi olabilir” kararının; ” Türk Tarafının”, ekonomik ve siyasi nedenlerle kabul etmek zorunda kaldığı gerçeğini de unutmamalıyız. Çözümsüzlük şartlarının derinleştiği ve uluslararası ilişkilerin vahşi Amazon ormanı haline geldiği günümüzde, atılan bu NATO üyeliği meselesini daha dikkatli bir şekilde takip etmeliyiz.
NATO, Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan
Paylaş
Turkish power 2 Yıl Önce
İsveç Finlandiya bile üye olamayacak ne güney kibrisi