1960 Darbesinin yıl dönümü. Eskiden törenler düzenlenirdi. Şimdi tüm darbeler lanetleniyor. Dünya görüşümüz farklı olsa dahi, halk iradesine karşın darbe ile iktidardan uzaklaştırılan ve idam edilen Sayın Adnan Menderes, Sayın Fatin Rüştü Zorlu ve Sayın Hasan Polatkan’ı saygı ile anarım. Demokrasi, hukuk devleti ve özgürlüklere inanan biri olarak saygım sonsuz. Fakat onları en umutsuz durumda dahi, geleceğe dair hala “bizim”; içimizde olan, daha güzel ortama ulaşma umudunu canlı tutan, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşmasındaki emekleri ve politik liderlikleri ile de anarım.
Burada kullandığım “bizim” ifadesi, yalnız Kıbrıs Türk Toplumu ve Türkiye ile sınırlı değildir. Bu Kıbrıs Rum Toplumu ve Yunanistan’ı da kapsayan bir bütünlüğün ifadesidir. Çünkü Sayın Adnan Menderes ve Sayın Fatin Rüştü Zorlu, muhatapları olan Yunanlı devlet insanları, Sayın Karamanlis ve Sayın Averof’la birlikte, Ege ve Doğu Akdeniz’e huzur ve barışa da kapı açan, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmasını başardılar. Üstelik Türkiye kamuoyunun Taksim; Yunanistan kamuoyunun ENOSİS gibi dar milliyetçi tezlere kilitlendikleri bir ortamda; çok farklı bir sentez olan bağımsız, iki toplumun siyasi eşitlik içinde yer aldığı Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmasını gerçekleştirdiler.
Bu önemli bir liderlikti. Çünkü ne Kıbrıs Türk Toplumunda ne Kıbrıs Rum Toplumunda bu yeni senteze dönük bir istek Kıbrıs iç dinamiğinde de yoktu. Olmayı bir yere bırakın karşıydılar.
Rahmetli Sayın Adnan Menderes ve Sayın Fatin Rüştü Zorlu bu antlaşmayı idam edilerek canları ile ödediler. Sayın Karamanlis ve Sayın Averof’ta Yunanistan siyasi yaşamında bunun bedelini ödediler.
Bugün Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp eden Güneyin ve Yunanistan’ın siyasi elitleri, bu antlaşmayı yapan, kimisi canını, kimisi siyasi konumunu kaybeden Türkiyeli ve Yunanistanlı bu siyasi liderleri hatırlamazlar dahi. Aynı şey Kıbrıs Türk Toplumu ve Türkiye için de geçerlidir. Müdahale hakkından ve Doğu Akdeniz’deki ve Kıbrıs’taki haklardan söz eden ana dili Türkçe olan siyasiler, Kıbrıs Türk Toplumuna adanın geleceğinde söz sahipliğini siyasi eşit bir toplum olarak sunan; ayrıca Türkiye’ye Misak-ı Milli ve Lozan Antlaşması’nda bulunmayan konum vererek, günümüz siyasetinde Doğu Akdeniz’de etkin olmayı, uluslararası hukuk temelinde sağlayan 1960 Antlaşmasının mimarı Rahmetli Adanan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu’yu bu yanı ile de anmazlar.
Tıpkı, “Atatürk – Venizelos” dostluğunu bu üç ülkede hiç anmadıkları, unutturmaya çalıştıkları gibi. Günümüzde, Doğu Akdeniz’de ve Ege’de Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Türk ve Rum Toplumları arasında gelişen ve emperyal büyük güçlerin, “Tavşana kaç, tazıya tut” taktiği ile beslediği tehlikeli gerilimlere baktığımızda, Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu’nun Yunanlı mevkidaşları ile gerçekleştirdiği 1960 Antlaşmalarının önemi ortaya çıkar. “Atatürk- Venizelos” dostluğu gibi.
Üstelik de 1960 öyle önemli bir antlaşma idi ki darbe yapıp onları asan cuntacılar dahi, o antlaşmaya sahip çıkmıştı. Daha sonra gelen Sayın İsmet İnönü de Başbakanlığında bu antlaşmaya sahip çıkmıştı.
Birde şunu da hatırlayalım. 1960 darbesine kadar Kıbrıs’ta her yerde Adnan Menderes, Celal Bayar ve Zorlu’nun resimleri vardı. Lisenin adını dahi Celal Bayar koymuşlar, Gönyeli’nin ismi dahi, Menderes Köyü olarak değiştirilmişti. Darbe oldu. Resimler indi, isimler değişti ve Cemal Gürsel Posterleri her yeri tuttu. Bu topraklardaki yağcılık şimdikilere de ders olsun.
1960 Antlaşmasındaki liderlikleri; Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege’de hala ihtiyaç duyduğumuz karşılıklı kabul edilebilir bir antlaşma ve bunun üzerine dayanacak olan üç ülkenin halklarına barış inşa etme devinimine örnektir. Bunu unutmamak ve unutturmamak gerekir. Menderes’i, Zorlu’yu, Polatkan’ı saygı ile anarım.
Not: Protokolü gelecek yazımda değerlendireceğim. Toplumsal temel, para sesinden değerlidir.
Menderes, Zorlu, Polatkan
Paylaş