Diyalog Gazetesi
2014-07-06 08:13:08

Küçük ülkelerde siyaset

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 06 Temmuz 2014, 08:13

Önümüzdeki günlerde Barış Harekatı’nın 40’ıncı yılını kutlayacağız...
Harekat; Kıbrıslı Türklere can ve mal güvenliği getirdi...
Ayrıca demokrasi...
Harekat öncesinde, yönetimi eleştirilenler polis tarafından sorgulanır, bir şekilde susturulurdu...
Yeraltı hareketi de ‘gerektiğinde’ kendini gösterir, fikirlerin bastırılmasını sağlardı...
Harekat sonrasında yine Türkiye’nin katkılarıyla Kuzey Kıbrıs’ta çok partili demokratik yaşama geçildi...
Herkes düşüncelerini rahatlıkla söylemeye başladı...
Hatta öyle zamanlar oldu ki; ‘küfür edebiyatı’ demokratik bir hak olarak gösterildi...
Herhangi bir sınırlama olmayınca, küçük bir ülkede 10’dan fazla partinin faal olduğu dönemler yaşandı...
Başlangıçlta tek parti çatısı altında toplanan aynı görüş ve düşüncedeki insanlar, daha sonra 3, hatta 4 partiye dağıldı... 
Bölünmeler arttıkça, küçük ülkede siyaset ucuzlamaya başladı...
Siyasetin ucuzlaması, ülkenin her açıdan geriye gitmesi demektir...
Taviz üstüne taviz
İktidara gelen partiler taraftar kaybetme korkusuyla, devlet olanaklarını yasadışı bir şekilde dağıtmakta sakınca görmediler...
Evler, araziler, istihdamlar, usulsüz terfiler, taksi izinleri, kulüplere yardımlar, yandaşlara krediler ve ihaleler, hatta ihalesiz mal alımları...
Peki sonunda ne oldu?..
Gemi karaya oturdu...
Türkiye “benden bu kadar” dediği anda, kamu görevlileri ve emeklilere maaş ödenemez...
Sürekli gerileyen tarım ve hayvancılık tamamen iflas eder...
Ve zincirin halkaları her tarafa yayılır...
Toplu intihar gerçekleşmiş olur...
Ülkenin bugünkü hali gerçekten bu kadar kötüdür...
Dostlukları da öldürdü
“Demokrasi” adı altında çok sayıda partinin kurulması ve daha sonra çıkar çatışmaların başlaması, sadece ekonomik açıdan değil, sosyal açıdan da büyük yaralar açtı...
Nüfusu 120 olan küçük bir köyü düşünün...
Kapı komşuları veya kardeş çocukları ‘siyasilerin teşvikleri sonucunda’ farklı partilerden aday gösterilmiş...
Eyvahhhh...
İşte o anda köy de, aileler de otomatikman bölünmüş oluyor...
Kardeş çocukları, ya da komşular birbirlerine küsüyor, kötü laf söylüyor, hatta iftira atmaya başlıyor...
Seçim döneminde ne kadar testi varsa hepsi kırılıyor...
Ondan sonra testileri birleştirmek kolay olmuyor tabii ki...
Birleştirseniz de bir yerinden su akıtmaya devam ediyor...
Son örnek CTP
Şimdiki Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu, 1970 ve 80’li yıllarda, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın en yakın dostlarındandı...
Sonra araları açıldı...
Eroğlu ile İrsen Küçük, aynı parti saflarında uzun yıllar birlikte mücadele etti...
Sonra iki düşman gibi oldular...
Eski örnekleri bir kenara bırakıp, en yenisine bakalım...
Yani CTP’ye...
Neredeyse çeyrek asırlık süreçte aynı partide omuz omuza vermiş, birlikte mücadele etmiş arkadaşlar, şimdi birbirlerine karşı en ağır saldırıları yapıyorlar...
Belediye Başkanlığı seçimini kaybeden Oktay Kayalp, parti içindeki bazı kişilerin aleyhte çalıştıklarını söyledi, fakat açık isim vermedi...
Partinin eski genel başkanı ile eski bir bakanı, Kayalp’i otomatik tüfekle taradı...
Milletvekilliği seçimlerinde bazı partilileri karma oya yöneltmekle suçladı...
Kozların TV ekranlarında paylaşılması için ‘Hodri Meydan’lar çekildi...
Aynı kentte yaşayan, aynı parti binasında, bölge kulüplerinde ve kahvehanelerde karşılaşan arkadaşlar, dostlar, yoldaşlar, bir anda ikiye bölündü...
Ne kadar üzücü ve düşündürücü bir durum...
UBP geçmişte DP’yi, MAP’ı, YDP’yi doğurdu...
Bakalım CTP nasıl bir doğum gerçekleştirecek...
İlgiyle izlemeye devam edeceğiz...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.