Diyalog Gazetesi
2016-08-30 09:22:28

Kritik 2 hafta

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 30 Ağustos 2016, 09:22

Kıbrıs sorununun çözümünü amaçlayan müzakerelerde en kritik aşamaya gelindi...
Önümüzde sadece 5 görüşme var...
Liderler; 14 Eylül’e kadar olan süre içinde garantiler dahil, tüm başlıkları tamamlamış olacak...
Garantilerde son sözü garantör ülkelerin söyleyeceği iddia edilebilir...
Ancak, öncesinde iki liderin tavrı ortaya çıkmış olacak...
Ve uzlaşı sağlanması halinde birlikte garantörlerin karşısına çıkarak “bizim önerimiz şudur” diyecekler...
Diğer tüm konularda uzlaşı sağlanması halinde, liderlerin garantilerle ilgili olarak ortaya koyacakları görüşlerin etkili olacağını bilerek hareket edilmesinde fayda vardır...
Neticede müzakere öncesinde her iki tarafın da Anavatanlara danışılıp, onay aldıklarını biliyoruz...
Öyleyse; 14 Eylül’e kadar olan süreçte tam olarak ne istediğimizi, özellikle toprak ve garantiler konusunda ne kadar gerileyebileceğimizi saptamak ve ortak bir siyaset yürütmek zorundayız...
İşin özeti ‘dönüşü olmayan bir yolda’ ilerliyoruz...
Bu kadar kritik ve hayati bir süreçte Cumhurbaşkanı ile hükümetin, hatta muhalefet partilerinin tam uyum içinde olmaları son derece önemlidir...
Ne var ki; Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında ciddi bir gerilimin olduğu görülüyor...
Bunun ana nedeni, müzakere heyetinde hükümetten herhangi bir temsilcinin olmaması...
Cumhurbaşkanı Akıncı, çok ciddi görüş ayrılıkları olan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nu heyete dahil etmiyor...
Türkiye Cuımhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeye giderken de Ertuğruloğlu’nu heyetine dahil etmemişti...
Ertuğruloğlu’nun ise, Başbakan Özgürgün ve Başbakan yardımcısı Denktaş ile aynı çizgide olduğu dünkü basın toplantısında daha da netleşmiş oldu...
Hükümet bir bütün olarak Cumhurbaşkanı’na “Ya sürece bizi de dahil edersiniz, ya da bizden destek görmezsiniz” mesajını veriyor...

Rum tarafının şartları

Rum tarafı ise, bu son kritik toplantılarda Türk tarafından daha çok taviz koparmak için çalışıyor...
Özellikle toprak konusundaki taleplerin, Annan Planı’nın ilerisinde olduğu iddia ediliyor...
Daha çok bölgenin iadesini isteyerek mülkiyet konusunun bu şekilde daha kolay çözümlenebileceğini ileri sürüyor...
Bu tez Rumlar açısından doğru olabilir...
Ama ‘daha çok toprak’ verecek olan Türk tarafında insanların çok ciddi anlamda mülkiyet sorunu yaşayacağını dikkatlerden kaçırmaya çalışıyor...
Annan Planı’na göre yaklaşık 60 bin Kıbrıslı Türk’ün yerinden oynayacağı hesap ediliyordu...
Verilecek bölgelerin artması halinde bu sayı 70 bin de olabilir, daha da artabilir...
Böylesi bir gelişme karşısında bu insanların nerelerde yaşayacaklarını ve ne iş yapacaklarını, hayatlarını nasıl idame ettireceklerini öğrenme hakkımız vardır...
Günü geldiği zaman Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı’nın halkı etraflıca aydınlatacağından kuşku duymuyoruz...
Toprak dışında bizler için en hayati sorun güvenliktir...
‘Uluslararası hukukla bütünleşeceğiz’ diye, yarım asırlık bir mücadelenin sonunda, 1974 öncesi koşullardan daha da tehlikeli bir oluşumu kabul edemeyiz...
Kıbrıslı Türklerin güvenebileceği tek devlet Türkiye’dir...
Türkiye’siz bir güvence olamaz...

Güzel haberler gelmiyor

Ayrıca, böylesi kritik bir süreçte dahi Rum tarafından bizlere güven verici haberler alamıyoruz...
Rum Ombudsmanı Savvidu’nun, sadece İngiliz okulunda yaşananlarla ilgili yaptığı açıklamalar, etrafımızdaki ateşe karşı uyanık olmamızı zorunlu kılıyor...
İki toplumlu bir okulda çoğunluğu elinde bulunduran Rumlar, mezuniyet balosunun tarihini bile Türk öğrencilerin sınav gününe denk getiriyor...
Peki niçin?..
Kendi çocuklarıyla kaynaşmalarını engellemek için...
Ve zaman zaman bizlere yaldızlı sözlerle hitap eden Rum lideri, bu ırkçı, faşist yaklaşımları bir türlü bertaraf edemiyor...
Geçtiğimiz yıl, bu okulun müdür muavini de, Türk ve Rum öğrencileri yakınlaştırmaya çalıştığı gerekçesiyle görevden alınmıştı...
“Ne demek Türklerle yakınlaşma” zihniyetinde olan faşist aile birliği galip gelirken, Rum lideri buna da engel olamamıştı...
Sadece bu örnek bile, kimlerle dans etmeye çalıştığımızı anlamak için yeterlidir...
Zivaniya veya bir şişe şarap sonrasında duygularımızı kontrol etmekte zorlanabilir ve kendimizi pistin ortasına atabiliriz...
Ama kolumuza girerek dansa eşlik edecek biri çıkmazsa tek başımıza kalacağımızı ve yüzümüzün kızaracağını da önceden hesap etmeliyiz...

Yorumlar (1)

Bayar Rahmi 9 Yıl Önce

Hocam halkimiz ses vermedikce KKTC sahip cikmadikca Rum ister hocam. Hakkimiza en hayirlisi olur insallah.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.