Güney Kıbrıs’a geçebilme hakkına sahip Kıbrıslı Türklerin sayısı, kuzeye geçebilen Rumların dörtte biri kadardır...
Güneye geçen Kıbrıslı Türklerin son 4 ayda Rum çarşısına ‘sadece kredi kartıyla’ akıttığı para miktarı ise 7,5 milyon Euro’dur...
Rumların aynı dönemde, Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’de harcadıklarının toplamı ise 3 milyon 300 bin Euro’dur...
Yani Türklerin harcadığı paranın yarısı bile değildir...
Sadece bu tablo bile bizlere önemli mesajlar veriyor...
Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklere para yedirmek istemediğini gösteriyor...
Bunun arkasında ırkçı düşünceler vardır...
Kıbrıslı Türkler; bu adada kalıcı bir çözüm olması için kendi devletlerine, kendi yöneticilerine, hatta yıllardır buraya para akıtan, askerlerini göndererek can güvenliğini sağlayan Türkiye’ye karşı en ağır eleştirileri yapabiliyor...
Kayıtsız, şartsız çözüme destek verenler de çıkıyor...
Hatta; Kıbrıslı Türk siyasilerle yakınlık kurmayıp, Rum kesimindeki ırkçı, faşist parti liderleriyle ‘îşbirliği’ yapanlar vardır...
Rumlar da bu gerçekleri en az bizim kadar biliyor...
Buna karşın; Kıbrıslı Türklerle yakınlaşma, dayanışma ve alış-veriş konularında siyasetleri değişmiyor...
Türkiye’ye gidenlerin büyük bir çoğunluğunun İstanbul’daki Patrikhane’yi görme amacıyla seyahat ettiklerini de gizlemiyorlar...
Onlarda bizim gibi ‘geçmişi unutma’ veya ‘ileriye umutla bakma, birleşme, kaynaşma’ gibi bir istek, bir arzu yoktur...
Kuzeye geçen Rumların, güneye dönerken sınır kapılarında araçları hala didik didik ediliyor...
Oğlu milletvekili olan bir Kıbrıslı Rum, kuzeydeki köyünden bir kilo hellim almıştı...
Ona bu hellimleri güneye geçirme izni vermediler...
Elinden alıp, çöpe attılar...
Tanınmış bir başka Kıbrıslı Rum’a 2 şişe Efes birası için izin vermediler...
“Senin hakkın sadece bir tanedir. Niye oradan bira alıyorsun” diyerek azarladıklarını ibretle dinledik...
İki tane Efes birası almışsa ne olacak?..
Oluyor işte...
Bizler kasayla Keo veya Carlsbeg alıyor, bunları kuzeye geçiriyoruz...
Onlara 2 tane bira hakkı verilmiyor...
Kuzeyi gezmeye gelen turistlere eşlik eden Rum rehberler, çay ve kahveyi termosla getirip, Türk lokantaklarına veya kahvehanelerine bir kuruş bırakılmasını engelliyorlar...
Çözümden sonrası mı?
Bazıları Rumların bu hareketlerini ‘işgale (!) karşı’ bir tepki olarak değerlendirebilir...
Ne var ki; bu inandırıcı bir gerekçe değildir...
Yaşlanmış işadamlarımızdan 1974 öncesindeki ‘alış-verişleri’ çok dinledik...
Bugün yaşananların, 1974 öncesinde de yaşandığını söylüyorlar...
Türke kuruş yok...
Türk’ten mal almak yok...
Türkün büyümesine izin yok...
Öyleyse; liderlerin söylediği gibi “2016 içinde bir çözüm olursa, Kıbrıs Türk çarşısının hali ne olacak?” diye merak edenimiz var mı?..
Lüks yaşam içindeki tüccarlarımız ve onların bağlı bulundukları Ticaret ve Sanayi Odaları bunları sorguluyor mu?..
Bu halkın nereye götürüldüğünü merak eden ve önlem almaya çalışan bir Allahın kulu yok mu?..
Çamlıbel olmazmış
Kuzeydeki köy isimlerinin değiştirilmesi doğru mu, yanlış mı tartışmasının zamanı değildir...
Nüfus mübadelesi anlaşması sonrasında kuzeyin Türklerde, güneyin de Rumlarda kalacağı düşüncesiyle köy isimleri değiştirilmiş olabilir...
Keşke Kıbrıs Cumhuriyeti 1963 saldırılarıyla bertaraf edilmeseydi de bu ülkede herşey olduğu gibi yerinde kalsaydı...
Keşke iki toplum arasındaki ilişkiler gelişebilse, ortak yaşam kuvvetlenseydi...
Ama bunu onlar istemedi...
Kıbrıs’ın, Yunanistan’a ilhakından başka hiçbirşey düşünmedikleri için bugünlere gelindi...
Şimdi Çamlıbel’in 1974 öncesindeki Rum muhtarı bu konuyu Avrupa Konseyi’ne şikayet ederek ‘Mirtu’ adının iade edilmesini istiyor...
Kalıcı bir çözüm olması ve bu köyün iade edilmesi halinde muhtarın istediği olacak...
Bunu biliyoruz...
Fakat çözüm olmadığı sürece Avrupa Konseyi’nin de, Avrupa Parlamentosu’nun da yapabileceği hiçbir şey yoktur...
Ayrıca; güneye geçtiğimizde trafik levhalarında neden Türkçe yazı göremediğimizi de izah etmelidirler...
Bırakın trafik levhalarını, milyonlarca Euro akıttığımız Rum marketlerinde, Rum alış-veriş mağazalarında bir tane Türkçe yazı göremezsiniz...
Türkçeyi de bırakın İngilizce izahat bile bulamazsınız...
Şimdi sorma sırası bizdedir:
Avrupa kör müdür?..
Yoksa bizim için kör bir kuyu mudur?..
Ziya Arnavut 9 Yıl Önce
Para nin oldugu yerde mulliyetcilik olmaz. Aciba Kibrisli Turklerin Rum kesiminde alisveris yaomalarnin nedeni ucuz ve kaliteli fiyatlari olmasin? Turkten Ali's veris yapacaklar diye insanlar kazik atmayalim. Oncelikle, kaliteli ve ucuz mal uretelim. Ondan sonra ever satamazsak soralim, niye Boyle diye. Ancak biz hic idevi yapmayio. Ikide birde talk mizi suclar. Boyle adalet olmaz, olsada yurumez.
Emine Hacı Musa 9 Yıl Önce
Evet Avrupa kör bir kuyudur; ne yazık ki bazıları bu kör kuyuyu görmüyor! Yarın birgün içine düştüğümüzde , eğer yöneticiler gerçek anlamda tedbir almazsa, işte bak o zaman nasıl taşlara vuracağız başımızı!