Geçtiğimiz perşembe günü Türkiye ve KKTC açısından çok büyük bir tehlike atlatıldı...
Atlasglobal Hava Yolları’nın İstanbul-Ercan seferini yapan Airbus uçağı şiddetli dolu yağışından dolayı ağır hasar gördü...
Kokpit camı çatladığı için, bu kadar kötü hava koşulları altında bu uçağı kazasız bir şekilde piste indirmek kolay bir iş değildi...
Ama Ukraynalı kaptan pilot Oleksandr Akopov bunu başardı...
Uçağı yan yatırıp, müthiş bir beceri ile içinde 127 kişinin bulunduğu uçağı, hiç kimsenin burnu kanamadan piste indirdi...
Kaptan Akopov yolcuları facianın eşiğinden döndürdü...
Tanınmaya muhtaç KKTC’nin ilgilileri, yaşanan bu olay sonrasında Atlasglobal yetkililerini, özellikle de kaptan Akopov’u adaya davet ederek ödüllendirme becerisini göstermiş olsaydı, bunun büyük etkisi olurdu...
Birçok yabancı ajans ödüllendirmeyi haber konusu yapardı...
Ancak; böylesi ince düşüncelerin, üstün yönetme becerilerimizin yanında hiçbir önemi yoktur...
Ekonomisi büyük ölçüde turizme bağlı olan bir ülkede bu tür meselelerle uğraşan insan bulamazsınız...
Mağaza veya plaj açılışları, arsa dağıtımları çok daha önemlidir...
Ne var ki; KKTC’nin akıl edemediği ödüllendirme olayını Kaptan Akopov’un ülkesi gerçekleştiriyor...
Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ona ‘cesaret nişanı’ veriyor...
Buradan hem Kaptan Akopov’a, hem de Devlet Başkanı Poroşenko’ya sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz...
Su meselesine dönelim
Nüfusu az olan, küçük devletleri yönetmenin kolay olmadığını çeşitli vesilelerle öğrenmiş oluyoruz...
Asbestli su borularının 43 yıldan beri değiştirilmemesi, barajların ve pınarların kurutulması KKTC’nin bunca zaman ne şekilde yönetildiğini anlamak için yeterli değil midir?..
Değilse, o zaman su meselesine geçelim...
Türkiye; adanın kurak olduğunu dikkate alarak ‘Asrın projesini’ hayata geçirdi...
Bunun için bir milyar 600 milyon lira harcadı...
Dağları, denizleri aşarak Anamur suyunu ayağımıza kadar getirdi...
Fakat biz bu suyun dağıtımını dahi beceremedik...
Yazın kavurucu sıcağında birçok bölgede insanlarımız ciddi anlamda susuzluk çekiyor...
Muhatap olabilecekleri bir makam bulamayınca umutsuzluğa kapılıyor...
Ayrıca insanlar kadar hayvanlar da susuzluktan perişan oluyor...
Kısa bir süre önce Kozanköy, Alaniçi, Akçay’daki hayvan üreticilerinin sıkıntılarını yansıtmıştık...
Bugün de Hamitköy’deki üreticilerin tepkisini aktarıyoruz...
Yaşananlar kabul edilebilecek gibi değildir...
Günde 120 bin ton su denize dökülürken, insanların ve hayvanların susuzluktan kırılması bir utanç meselesidir...
Bundan kurtulmadığımız sürece Maraş’ın açılması gibi büyük projelerden söz etme hakkımız yoktur...
Önce suda boğulmaktan kurtulalım...
Yüzmeyi öğrenip karaya çıkalım...
Büyük meseleleri sonraya bırakalım...