KKTC ilanın yıl dönümü kutlanıyor. Bu yıl dönümü ağır ekonomik, siyasi ve sağlık krizlerinin olduğu bir dönemde kutlanıyor. Böyle ortamda erk sahiplerinin; “Yıllardır süren Federasyon görüşmelerinde bir arpa boyu yol kat etmedik, bu nedenle iki ayrı egemen devlet tezine geçtik” söylemi nedeni ile bu tezde ne mesafe kat edildiğini de değerlendirmek gerekir.
Bu aşamada İstanbul’da Türkiye’nin ev sahipliğinde Türk Devletleri Teşkilatı toplantısı yapıldı. Her biri bir değer olan bu devletlerin toplantısında KKTC yoktu. Bu Kuzey Kıbrıs’ta birçok açıdan tartışıldı. Bu alanda “Rum Yunan ikilisinin” etkisi herhalde çok azdır. Bu nedenle çok kolaycı yaklaşımlarla KKTC’nin bu teşkilata davet edilmemesini, bu devletler üzerinde Rusya’nın etkisine bağlayan yorumlarla olaya mazeret arama çabaları gelişti. Bu yorum, Türkçemizde var olan “Kaş yapayım derken göz çıkartmak” demektir. Çünkü bu yorum, söz konusu Teşkilata üye ülkeleri mazeret aramak için değersiz kılmak sonucu doğurur. Bu nedenle konuyu, Rusya’nın Bosna Hersek’te teşvik ettiği söylenen tutumla değerlendirmek gerekir.
90’lı yılların başında 100 binlerce insanın ölmesine, milyonlarca insanın yerini yurdunu terk etmesine, Serebnica gibi binlerce Bosnalı Müslümanın soykırıma uğraması yaşandı. Bu acılardan sonra, Bosna Hersek’te Dayton Barış Antlaşması ile barış yolunda ilk adım atıldı. Boşnak, Hırvat ve Sırplar Federal ilkelere benzer bir antlaşma ile özerk yönetimlerine ve ortak bir idareye sahip oldular. Şimdi Sırp Özerk Yönetiminin ve Bosna Hersek Başkanlar Konseyinin üyesi, Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik; ayrılıkçı söylem ve tavırlar ile Bosna Hersek’in bütünlüğü ile barışı tehdit ediyor. Son tavırları ordu, vergi ve yargıdaki ortaklığı tek başına değiştirip ayrı devlet olgusunu gündeme getirmek oldu... Bu adımlara başta Türkiye olmak üzere, aklı başında herkes karşı çıkıyor. Ayrılıkçılığın sorun çözmeyeceğine, aksine gerginlik ve çatışma yaratacağına işaret ediliyor. Bu adımı atan Bosnalı Sırpların Rusya’dan cesaret aldıkları ifade ediliyor. Peki, o zaman neden Rusya etkisi altında olduğu ifade edilen “Türki devletlere” KKTC için baskı yapsın? Ama Rusya ve Türkiye’nin Suriye konusunda Toprak Bütünlüğü ilkesi ortak tutumdur. Bu nedenle 1960 Antlaşmalarında Kıbrıs’ın Toprak Bütünlüğünün Garantörü olan Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk Toplumunun ortak çıkarı haklarını korumak ve mağduriyetleri gidermek için dayanmaları gereken ilke budur. Dünyanın güç sahibi kimi odaklarının, işlerine geldiği zaman toprak bütünlüğü ilkesini ileri sürmeleri ama işlerine başka türlü geldiğinde ise ayrılıkçılığı açıktan veya gizliden desteklemeleri söz konusudur. Fakat biz bu değer oynaklığına gelmemeliyiz. Eğer bu ilkeyi duygusal olgular temelinde kendi lehimize saydığımız konularda kendi elimiz ile sarsarsak, ne Suriye, Irak ne de Bosna Hersek konusunda etkin olamayız. Ayrıca o güç odaklarının Kıbrıs ve Türkiye ile ilgili çeşitli oyunlarını kendi elimizle besleriz. Üstelik Rusya’nın Bosna Hersek’te başka Kıbrıs’ta başka olduğu ifade edilen tutumuna dönük etkisiz kalırız.
Gelelim Türk Devletleri Teşkilatının sonuç bildirgesine. Söz konusu bildirgede, “Kıbrıs sorununda Ada’daki gerçekler temelinde, adil kalıcı, sürdürülebilir ve karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme varılması gerektiği ve eşit haklarını güvence altına alma arzusunda olan Kıbrıs Türk halkıyla dayanışmalarını. Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının Türk Devletleri Teşkilatının ilgili faaliyetlerine katılımına davet edilmesi talebini tanıdıkları” ifade edildi.
Bu bildirgede can alıcı iki nokta var. Kıbrıs sorunun karşılıklı kabul edilecek bir antlaşma ile çözümü ve Kıbrıs Türk halkı ifadesi. Kıbrıs Türk halkı ifadesi zaten Kıbrıs sorunun çözümü ve Kıbrıs adasında bugüne gelinmesinin temelidir. KKTC’nin ilanın yıl dönümünde esasın, Kıbrıs Türk halkının iradesi; kendi kendini demokratik hukuk devleti ilkeleri temelinde yönetmesi ve ekonomik olarak da kendi ayakları üzerinde sosyal adalet ilkeleri temelinde durmak olduğunu bir kez daha hatırlamalıyız.
KKTC, Bosna ve Türk Devletleri
Paylaş