Diyalog Gazetesi
2014-11-12 08:36:16

Kendi ayakları üzerinde durabilmek

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 12 Kasım 2014, 08:36

KKTC’nin 2015 yılı bütçesi Cumhuriyet Meclisi’nde görüşülüyor...
Maliye Bakanı Zeren Mungan’ın açıklamasına göre; 4 milyar 95 milyon TL olarak belirlenen 2015 bütçesi, 2013’e göre yüzde 8.4’lük bir artış öngörüyor...
Bütçe’nin detaylarına baktığımız zaman; iki önemli rakam dikkatimizi çekiyor...
Bir tanesi, toplam bütçenin yüzde 75’inin personel maaşlarına gidecek olması...
Bir diğeri de devletin 4.5 milyarlık iç borçları...
Önce maaşlardan başlayalım...
Toplam bütçenin yüzde 75’ini maaşlar için ayıran bir devletin, eğitim, kültür, sanat, sağlık, turizm ve diğer kesimlere doğru dürüst pay ayırması mümkün olabilir mi?..
Kesinlikle olmaz...
Eğitimi ele alalım...
Bütçenin yüzde 12.8’i eğitime ayrılmakla birlikte, bu paranın büyük bir kısmının üniversitelere aktarıldığı, devlet okullarına kalan payın ise yüzde 4.5’e düştüğü belirtiliyor...
Öyleyse devlet okulları bu bütçe ile hiçbir zaman ‘tam gün eğitime’ geçemeyecek...
Hüç kimse seçim zamanlarında halkın karşısına çıkarak ‘tam gün eğitimden’ söz etmesin...
Çünkü böylesi bir bütçe ile tam gün eğitime geçilemez...
Neden?..
Tam gün eğitim için altyapı yatırımı gerekiyor...
Yani öğrencilerin ders çalışacağı alanlar, yemek yiyebileceği kafeteryalar gerekiyor...
Okullar daha uzun süre açık kaldığı zaman elektrik, su ve diğer masrafları artıyor...
Daha çok kitaba, daha çok öğretmene ihtiyaç duyuluyor...
Dolayısıyla ‘en yüksek pay’ eğitime ayrılmakla birlikte, devlet okullarının bugünkü anlayışla gelişebilmesi mümkün değildir...
Borcu kim ödeyecek?..
Gelelim en hassas konuya...
Maliye Bakanı, devletin iç piyasaya 4.5 milyar TL borçlu olduğunu söylüyor...
Alacaklıların listesini açıklamamakla birlikte, en büyük borcun Kooperatif Merkez Bankası’na olduğu biliniyor...
Bankanın, yılda yüzde 10 oranında faiz uygulaması halinde geecek yılın sonunda borç miktarına 450 milyon TL daha eklenmiş olacak...
Peki bu paralar nereye harcandı?..
Yine Maliye Bakanı’na göre; Elektrik Kurumu’na, Sosyal Sigortalara, batmış KTHY’ye ve ETİ şirketine...
Bunların tümü devletin yönettiği kurumlar...
Her hükümet değişiminde bu kurumların başına ‘iş bilenler’ değil ‘partililer’ atandı...
Dolayısıyla ekonomik işletmeler kar edecek şekilde çalıştırılmadı...
Sürekli istihdam yapılarak, tümü iflas noktasına getirildi...
Birileri çıkıp da hesap soramadığı için ‘ayakta durmaya devam edenlere’ kredi desteği sürüyor...
En başta Sosyal Sigorta Kurumu’na...
Zaman zaman yakıt almak için Elektrik Kurumu’na...
Kısacası tam bir iflas politikası...
Ve bu politika ‘bazı kesimlerden tepki görmemek için’ inatla sürdürülüyor...
Borçları kim ödeyecek?...
Gelinen noktada, ana parayı dışta tutsak bile yılda 450 milyon TL faiz borcunu kimin, nasıl ödeyeceği bilinmiyor...
Türkiye, iki yıl önceki porotokol müzakerelerinde yılda 100 milyon TL olmak üzere, 3 yıllık süre için ‘fazladan’ 300 milyon TL ödemeyi kabul etmişti...
Yılda 100 milyon, toplam borç faizinin dörtte birini ancak karşılıyor...
Geriye kalan kısım ise ana paraya ekleniyor...
Alacaklı bankalar ve İhtiyat Sandığı Kurumu, kağıt üzerinde ‘faiz geliri’ göstererek, teknenin karaya vurmasını geciktirmeye çalışıyor...
Fakat nereye kadar?..
Bunun cevabını kimse bilmiyor...
Hükümet; sözü edilen borçları ne zaman ve şekilde ödeyebileceğini açıklamazken, diğer yandan “hedefimiz 4-5 yıl içinde kendi ayakları üstünde duran bir yapı oluşturmaktır” diyor...
Lafla peynir gemisi yürümez...
Şimdiki hükümet böyle diyor...
Muhalefete düştüklerinde “biz görevde kalsaydık, yapacaktık, edecektik, başaracaktık” diyecek...
Şu an muhalefette olanlar bu durumu eleştiriyor...
İktidara geldiklerinde “ne yapalım enkaz bulduk, kasa boştu” edebiyatıyla halkı avutma politikasını sürdürecek...
İşin özeti bu...
KKTC devletinin altın rezervleri yoktur...
Doğal gaz ve petrol yatakları da yok...
Burnei Sultanı, Şeyh Nazım’ın vefatından sonra Kıbrıs’ın adını unuttu...
Yoksa ondan para geleceğini söyleyerek, halk bir süre daha avutulabilirdi...
Öyleyse geriye ne kaldı?..
Ankara’nın taşına, gözlerimizin de yaşına bakmak...
Özelleştirme öngören ekonomik paket bugüne kadar uygulanmadığına göre...
Ankara’nın yılda bir milyar dolara ulaşan mali yardımlara ek 2 milyar dolarlık iç borcu karşılaması olası görünmüyor... 
Filmin sonu çok kişiyi ağlatacak...
Şimdiden ‘Allah sabırlar versin’ diyelim...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.