Diyalog Gazetesi
2017-06-27 09:58:31

Karar konferansı

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 27 Haziran 2017, 09:58

 İki yıldan bu yana Akıncı ile devam eden müzakerelerde Rum tarafı önemli başarılar elde etti...
 Bunlardan bir tanesi mülkiyettir...
 Zaten, onların başından beri 3 temel şartı vardır:
 *Mülkiyet (mülkleri geri almak)...
 *Türk askerinin gitmesi...
 *Garantörlüklerin sona erdirilmesi...
 Güney Kıbrıs’ın yanı sıra Rumların Anavatanı Yunanistan AB üyesidir...
 Dolayısıyla Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nın sonlandırılması halinde Yunanistan’ın kaybedeceği hiçbir şey yoktur...
 Çözüm olması durumunda AB şemsiyesi altında adanın garantör ülkelerinden biri olacağını biliyor...
 Ama Türkiye AB üyesi değildir ve 20 yıl sonra da olamayacak...
 Öyleyse; buradaki amaç Türkiye’yi söküp atmak ve zaman içerisinde adada yaşayan Türk nüfusunu da ‘bir şekilde’ silmektir...
 Bunun tersini iddia edenler, gerçekleri görmek istemeyenlerdir... 
 Üzücü olan şu ki; Kıbrıs Türk tarafında en ufak bir şeye kızanlar; ne getireceğini, ne götüreceğini düşünmeden “Çözümden başka şans yok” diyor...
 Bazıları geçmişte yaşanan acıları bildiği, hatta yaşadığı halde; gençlere doğruları anlatmak yerine “Bizi Anavatanlar veya Emperyalistler bu hale düşürdü” diyerek, bundan sonra AB içinde benzeri durumların yaşanmayacağını söyleyebiliyor...
 Hatta çok azınlıkta olsa bile bir kesim “Bütün bu olayları Denktaş ve TMT başlattı” diyecek kadar gerçekleri ters yüz edebiliyor...
 Geldiğimiz noktada en ciddi sorunumuz; gerçekleri tahlil edememek, boş konuşmak ve haklı olduğumuz bir davayı hem kendi gençlerimize, hem de dünyaya anlatamamaktır...
 Gençlerin işsizliğinden yararlananlar vardır...
 Devlette terfi edemediği için intikam peşinde koşanlar ve çözüm olması halinde tüm ekonomik sıkıntıların ortadan kalkacağı yalanına inandırılanlar da vardır...
 Yaşı ilerlemiş bazı insanlarımız dahi, Rum tarafında yaşananlardan habersiz, okuma alışkanlığını terk etmiş, sağlıklı düşünme özelliğini kaybetmiş vaziyette ‘Kıbrıslı Rumların artık değiştiğini’ söyleyebiliyor ve bu hayali düşüncelerle elindekileri de kaybedecek bir çizgide ilerleyebiliyor...
 Halbuki işin gerçekleri çok farklıdır...

Onlar propagandayı çok iyi beceriyor

İşin gerçeği, Kıbrıslı Rumlarda ‘ulusal davaya’ bağlılık tamdır...
 Kişisel kazanç kaybından, işsizlikten ve günlük yaşamında karşılaştığı sorunlardan dolayı, ulusal davaya bağlılıktan feragat edebilecek insan sayıları yok denecek kadar azdır...
 Tarihin sayfalarını gerilere doğru çevirelim...
 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 3 yıl sonra, Türklere saldıran EOKA’cıların silahları nereden gelmişti?..
 EOKA’cıların komutanı kimdi?..
 Grivas adını unutabilir misiniz?..
 Kıbrıs’ı kana bulayan bu Yunan generalinin ‘günlük not defterinde’ adaya silahların hangi gün, hangi saatlerde çıkarıldığına dair bilgiler vardır...
 Ancak bunları öğrenmek için okumak gerekiyor...
 Gelelim 15 Temmuz 1974’e...
 Kıbrıs’ta darbeyi başlatan Yunan Cuntası değil midir?..
 Kıbrıs’ta yasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye çalışan ve 20 Temmuz 1974’te Türk müdahalesini zorunlu kılan Yunanistan’dır...
 Dolayısıyla ‘son 43 yıldan bu yana’ felaket yaşadıklarını iddia ediyorlarsa, bunun tek sorumlusu Rumların Anavatanı Yunanistan’dır...
Yunanistan darbe yapmasaydı, Türk askeri adaya çıkmazdı...
O nedenle, Türkiye’yi işgalci olarak suçlamak inandırıcı değildir...
Gerçekten son konferans mı?

Cunta darbesinde yakınlarını kaybeden ve bugün hayatta bulunan Rumlar da, 20 Temmuz’un zorunlu olduğunu ve kendilerini de kurtardığını biliyor...
Hatta o dönemlerde Türk ordusuna teşekkür edenler de oldu...
Öyleyse; Türkiye’nin garantörlüğü Rumlar açısından bir tehdit değildir...
Burada tek amaç; nüfus açısından azınlıkta olan Kıbrıslı Türklerin güvenliğini sağlamak ve kötü niyetliler karşısında caydırıcılık yaratmaktır...
İsviçre’deki bu son toplantıya giderken, sıfır asker, sıfır garanti tezinin masaya konması halinde sonuca ulaşılamayacağını sık sık tekrarlayan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın dünkü açıklamasının altını çizmekte fayda vardır...
Crans Montana konferansını ‘karar toplantısı’ olarak nitelendirdi...
Ya uzlaşı ile anlaşma...
Ya da uzlaşı ile ayrılık kararı...
Mülkiyet konusunda alacaklı olana belirli bir takvim içinde parası ödenir ve bu sorun da kapanmış olur...
Başarı diliyoruz...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.