Elektriğe beklenen zam geldi. Öyle bir geldi ki herkes vay anam çekiyor. Bu beklenen idi. Fakat tepki daha ziyade, “yok da bu kadar” temelindedir. Bu zam miktarı hem tüm ekonomi için hem de hane halkı için gerçekten çok ağırdır. Ama bu ağır darbe, başımıza gelecek olanı kendi elimizle düşürmek meziyetimizin bir sonucudur. Kıb-Tek Yönetim Kurulu Başkanı bir açıklama yaptı. Sayın Başkan, Kurumun bir buçuk milyar TL’ye yakın borcu var. Bunu kim ödeyecek dedi. Bunu dedikten sonra da öneri yaptı. “Lüks tüketime vergi konsun”. Bu tek başına onun önerisi değil. Peki gerek dünkü gerekse bu günkü Başbakan, Sorumlu Bakanlar ve Kıb-Tek’in Yöneticileri Müdürleri, yatırım da yapmadan bu Kurumun 2 yıl gibi bir sürede borcunun 1,5 milyar TL'ye nasıl ve neden ulaştığının izahını yapmadan bu önerileri yapıyorlar.
Peki bunu kim ödeyecek diye soranlara; bu yöneteme başarısızlığı sonucu, enflasyon ve pahalılığın top yaptığı zamanda, bu ağır elektrik zammını, alım gücü yerlerde sürünen çalışanlar ile iş dünyasının tüm katmanları nasıl ödeyecek diye sormak gerekir. Üstelik bu ağır elektrik zammı, dövizin ve pandeminin azdırdığı enflasyonun ve pahalılığın daha da azmasına yol açacak. Bu ekonominin ve yaşamın tüm alanlarında yaşadığımız alt üstlük halini daha da derinleştirecek. Yani esas mesele bu elektrik zammının ekonomiye ve azan enflasyona yaratacağı olumsuz etki ve insan yaşamına, aile bütçelerine dönük yol açacağı ağır yıkımdır. Market alış verişinde dahi artık eski hükmü kalmayan 100 TL’yi düşündüğünüzde; yurttaşın 600 TL dolayında olan bakiye elektrik borcunu, 100 TL’ye düşürmek bir tek, “bir eli yağda, diğer eli balda” olan aklı evvellerin akıl fukaralığı ile izah edilir. Hele bunu da yapanlar, “lüks tüketime vergi konsun” lafazanlığı yapanlar olunca, insan olaya daha bir öfke ile bakar. Yurttaşın bakiyesini de düşürerek kendi zafiyetleri ile oluşan bu ağır borcu, “sinekten yağ çıkartarak” kapamaya çalışanlara insaf derim. Hiç olmazsa bakiyeyi 300-400 TL yapsaydınız da dar gelirlinin cebinde iki, üç yüz TL her ay başı kalsaydı.
Yatırım yapılmadan oluşan bu ağır borç, bir yandan ucuz yakıt deyip aldıkları evsafa uygun olmayan yakıtın, makinelere verdiği zararın sonucudur. Öte yandan sonuçlandırılmayan ihalelerle depolarını dolduramayan ve kısa süreli yakıt alımları ile dünya petrol fiyatlarında oluşan yükselişle her alımda da daha pahalı yakıt almak zorunda kalmanın ve bunları da yüksek faizle borçlanmanın maliyettir.
Üstelik bu konu, KTMMOB, Muhalefet Partileri, milletvekilleri, medya ve basın tarafından defalarca dillendirilmiş gerçeklerdir. Bu konuyu dile getirenlerden biri olan CTP Lefke Milletvekili Sayın Salahi Şahiner’e bunları konuşuyor diye yapılan itibar kırma saldırılarını. Eski Kıb-Tek Yönetim Kurulu üyesi Sayın Avcı’ya dönük itibar suikastı çabaları da var. Yani bu hale göz göre göre geldik. Kimse haberim yok diyemez. Bu nedenle herkes Nazım Hikmet’in, “Dünyanın En Tuhaf Mahluku” şiirini bir kez daha okusun. Bunları ve benzeri toplumsal sorunları çıkış yolları ile tartışmamız gereken bir seçim döneminden, en az bunları konuşarak çıkmışsak, Nazım Hikmet’in o şiirinin son dizelerinde ifade ettiği, “söylemeye dilim varmıyor, ama kabahatin çoğu senin kardeşim” dizeleri uygun olur. Eğer bu kesmiyorsa, birlikte, “kendim ettim, kendim buldum, gül gibi sararıp soldum” şarkısını dinleyelim.
Karanlık
Paylaş