Diyalog Gazetesi
2017-07-04 09:07:51

İsviçre olmamızı engelleyen kim?

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 04 Temmuz 2017, 09:07

Kıbrıs’ın kaderini belirleyecek Crans Montana konferansı devam ederken, değişik görüşler ve iddialar da vatandaşlar arasında tartışılıyor...
Belirli bir kesim “Battık, bittik” edebiyatıyla, tüm umudunu çözüme bağlamış görünüyor...
Çözüm olması halinde, bugün yaşamakta olduğumuz sıkıntıların ortadan kalkacağını iddia ederek, destek bulmaya çalışıyor...
Çözüm olması halinde AB kurallarının adanın her tarafında geçerli olacağını biliyoruz...
Mesela; halen 65 civarında olan ve büyük bir kısmı veteriner kontrolü olmadan kesim yapan mezbahalar kapanacak, belki sadece bir tanesi faaliyet gösterecek...
Peki, çözümsüz geçen yıllarda mezbaha sayısını bire düşürmemizi ve halkımıza veteriner kontrolünde, güvenilir et yedirmemizi kim engelledi?..
Buna bir yanıtımız var mı?..
Amerikan ambargosu mu elimizi tuttu, Rus silahları mı korkuttu?..
Bir başka konuya geçelim...
Dünya ile bütünleşeceğimiz söyleniyor...
Mesela?..
Gençlerimiz yabancı takımlarla maç yapabilecek!!!
Peki hangi takım buna hazır?..
Bunca zaman futbol kulüplerinin birleşerek, güçlenmesini kim engelledi?..
Almanlar mı, Fransızlar mı?..

Atıyoruz gitsin

Mazeret üretmede üstümüze yoktur...
Bazıları gayet cesurca düşündüğünü açık açık söylüyor; bazıları kapalı kapılar ardında konuşuyor:
“Kimlikle gelenlerden kurtulacağız!..
Halen güneyde kimlikle yaşayan 200 binin üzerinde insan var...
Yani senin nüfusundan daha fazla...
Üç milyonun üzerindeki turistin tamamına yakını Larnaka ve Baf Havaalanları’ndan kimlikle giriş, çıkış yapıyor...
Onlara da mı “go home” diyeceksiniz?..
Sizi konuşturacaklarını mı sanıyorsunuz?..
Bir başka örnek...
Kamu hizmetlerinin düzeleceğini söyleyenler var...
İki bölgeli bir federasyonda, Türk’ün kamu hizmetleri yine Türklerden sorumlu olmayacak mı?..
Öyleyse kimlik dairesinde, hastanelerde, sigorta işlemlerinde ‘daha iyi hizmet’ alabilmek için, daha iyi memurlar ve yöneticiler seçeceksin...
Şimdiki durumda bunu yapmayan sen değil misin?..
Bir de kendi kendimize şu soruları sormamız gerekmiyor mu:
Bunca yıl acaba bizler ne yaptık?..
Her 8-10 ayda bir hükümet değiştirmeyi becerdik...
Her değişimde üst kademeye yeni atamalar yapmayı, 150 civarında müşavir yaratmayı da becerdik...
İhtiyaca göre adam almak yerine, adama göre iş yaratmayı tercih ettik...
Önemli bir kesimi ‘avanta yaşamaya’ alıştırdık...
Kırmızı ışıkta durmamaya, kapımızın önünü dahi temizlememeye, çöpleri bidon yerine bakkal poşetlerine yerleştirmeye başladık...
Bunları düzeltmemizi kim engelledi?..
Çekler mi, Slovaklar mı?..

İzinleri kim veriyor?

Sabah saat 04.00’lere, 05.00’le kadar müzik izinlerini Macarlar mı veriyor, Sırplar mı?..
Hangi AB üyesi ülke yapıyor bunları?..
Bir tane doğru dürüst parkımızın olmadığını ve çözüm halinde bu sorunun ortadan kalkacağını söylüyoruz...
Duyanlar da bizimle dalga geçiyor...
Bunca zaman bir tane yeşil park yaratamamışsak bunun sorumlusu istihdam patlaması yaratan Cemallar, Cemiller, Mehmetler, Mustafalar mı; Londra Belediye Başkanı Sadık Han mı?..
Çekinmeden söyleyelim...
Hazır bulduğumuz her şeyi berbat eden bizleriz...
Kötü yönetici seçen de bizleriz...
Hem bizden toplanan vergiler, hem de Anadolu insanının gönderdikleriyle her fırsatta Avrupa ülkelerine giden bu yöneticilerin, Kıbrıs’a neden hizmet etmediklerini sorgulamayan da bizleriz...
Rüşvet, suistimal, kayırmacılık ve partizanlığın; ahtapotun kolları gibi yayılmasını ‘belki bize de şans düşer’ beklentisiyle görmezden gelen kimlerdir?..
Fransa Cumhurbaşkanı Macron mu, Almanya Başbakanı Merkel mi?..

Hadi bitirin artık

Crans Montana’da ‘liderimizi cesaretlendirmeye’ giden en büyük örgütlerimizin, en büyük başkanları çok duygulandırıcı barış mesajları veriyorlar...
“Hadi bitirin bu kez” diyorlar...
Orada aynı ifadeleri kullanan bir sürü insan var...
Özenle seçilip, götürüldüler!..
Brundi Sultanı’nın değil, KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın bütçesinden davetli...
Uçak biletleri kişi başı 2’şer binden başlıyor...
Otellerin geceliği (yemek hariç) yine 2’şer binden başlıyor...
Dağıt gitsin, yeter ki barış gelsin...
İyi, güzel de 500 yıllık Gönendere köyünde insanlarla, hayvanlar birlikte yaşıyor...
Hayvanları köy dışına çıkaracak kaynak bulunmuyor...
Birçok köyün asbestli su boruları değiştirilemiyor...
Ama bütün suç statükoda!!!
Allah kahretsin şu ambargoları!..
Görüyorsunuz; yöneticilerimizin ellerine, ayaklarına kelepçe vurulmuş, iş yapmaları engelleniyor!..
Öyle mi?..
Gezmelere, yandaşları beslemeye, ağız kapatma operasyonlarına, 5 bin tane Resmi Hizmet Aracı’na kaynak yaratılıyor ama hayvancının süt parası aylarca geciktiriliyor... 
Yarın anlaşma olursa

Hayırlısıyla yarın bir anlaşma olduğunu ve 2 ay sonra referanduma gidildiğini düşünelim...
Ticaret Odası üyelerinin, çözüm sonrasındaki faaliyet alanlarıyla ilgili herhangi bir rapor var mıdır?..
Hele ‘kimlikle gelenleri gemilere doldurup göndermekten’ söz edenler, sonrasında ne iş yapacağımızı söyleyebiliyorlar mı?..
Crans Montana’da en güzel şarapları içmeleri en doğal haklarıdır...
Afiyet olsun...
Ancak kafayı bulduktan sonra, Kıbrıslı Türklerin geleceğini ‘Enosis kararının gölgesinde’ devam eden müzakerelere bağlayarak, insanları umutsuzluğa düşürmesinler...
Ticaret Odası Başkanı Sayın Toros’un, sosyal medya paylaşımına çok güzel bir yanıt veren Büyükelçi Sayın Kanbay’ın ifade ettiklerini de okusunlar...
İzninizle aktarıyorum:
“Sayın Toros, orada trafik kurallarını sürekli ihlal eden insanlar, egzozlarından gürültü ve duman çıkaran maçolar, yediği çipsin paketini yere atan cahiller, devletin kaynaklarını yandaşlarına, akrabalarına peşkeş çeken insanlar görüyor musunuz acaba?.. İsviçre, AB normlarının ötesine geçmiş bir ülkedir. Şu güzelim Kıbrıs için oradan ibret ve güzel örnekler alabilseniz ne güzel olurdu...”

Elçiler de konuşur

Büyükelçi Kanbay, deneyimli bir diplomattır...
Kıbrıs’ın iç işlerine karışmayı sevmiyor...
Geçmişte yaşananlardan farklı olarak, KKTC yöneticileriyle iyi ilişkiler kurmaya özen gösteriyor...
Siyasilerimizle birlikte meyhanelerde boy göstermiyor...
Yazılanları, söylenenleri sabırla izliyor...
Ama sabrın da bir sonu vardır...
İçinden geçenleri yazması doğru bir adımdır...
Kısaca bir ders kitabına bedeldir...
Kutluyorum... 
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.