Sayın Hritodulidis’in NATO üyeliği çabası, Kıbrıs sorunun çözümüne katkı sağlamak için mi? Bu soruya olumlu cevap vermekte zorlanıyorum. Çünkü Sayın Hristodulidis bunu, “ Kıbrıs’ın jeostratejik konumunu güçlendirmek” için attığını ifade ediyor. Burada ilk soru, kimin jeostratejik hesabına göre Kıbrıs’ın konumunu güçlendirecek? İkinci soru ise, hangi Kıbrıs’ın? Hala kendi iç sorununu çözemeyen iki toplumlu Kıbrıs’ın mı? Yoksa 1964’e yapılan darbe ile gasp edilen ve Anayasasına karşın, tek toplumun, yani Elen Toplumunun yönetimine giren Kıbrıs Cumhuriyetinin mi? Üstelik yakın geçmişte yaşanan bir başka gerçek var. Karşılıklı kabul edilen bir antlaşma olmadan; Kıbrıs, AB üyesi oldu. Ama kuruluş ilkelerinde farklılıkların siyasi eşitlik prensibine dayalı demokratik birliktenliğini öngören bu uluslararası kuruluşa dönük gerçekleşen, tek yanlı üyelik; Kıbrıs sorunun çözümüne katkı sağlayamadı. Aksine bu gelişme, süreç içinde; tarihimizde hiç yaşamadığımız kadar adayı bölünme tehlikesinin eşiğine getirdi. Üstelik geçmişte yaşadığımız tüm acılara karşın, hep yeniden başlayan toplumlararası görüşme süreçleri; tek yanlı AB üyeliğinin, Güneyin Federal Çözüme karşı olan bağnazlarına, Kıbrıs Türk Toplumuna karşı hakimiyetçi, şöven güveni besledi.
Bu, en nihayetinde, Sayın Hristodulidis’in ve Sayın Tatar’ın başkanlık dönemleri, Sayın Papadopullos’un dönemi gibi, Toplumlarası görüşmeler için sıfır, artı, sıfır olduğu dönem oldu. Böyle bir dönemi ne Küçük, Denktaş, Talat, Eroğlu, Akıncı ve ne Makarios, Kibrianu, Kleridis, Vasiliu, Hristofyas ve Anastasiadis dönemlerinde adanın iki toplumu yaşamadı. Üstelik adanın Toprak Bütünlüğünü siyaseten sağlayacak olan Federal Çözüm yerine, İki Ayrı Devlet tezi ile adanın Toprak Bütünlüğünü siyaseten temelli sarsacak olan bir siyasetin de ortaya çıkması; Hristodulidis - Tatar döneminde gerçekleşti. Yani, her olaydan sonra, yeniden başlayan çözüm arayışları, tek yanlı AB üyeliği giderek, adanın Toprak Bütünlüğünü, uçurumun kenarına getiren gelişmelere yol açtı.
Bu nedenle çözüm olmadan atılan bu NATO üyeliği meselesi, çözüm olmadan gerçekleşen AB üyeliği gibi, adanın İki Toplumuna ve Türkiye ile Yunanistan halklarına da fayda getirmez. Aksine, dünyanın ve Orta Doğu’nun bu karmaşık ortamında, oluşan bölünme tehlikesi gibi, Kıbrıs’ı büyük devletlerin çatışma odağı haline getirir. Demokratik bir çok uluslu kurum olan AB’ye, çözüm olmadan gerçekleşen üyelik, nasıl ki süreç içinde ada sakinlerini bölünmenin eşiğine getirmişse; çözümsüzlük şartlarınde bir askeri, çok uluslu organizasyon olan NATO’ya üyelik ise bu adayı, tehlikeli bilinmezliklere sürükler.
Bu nedenle Rahmetli İsmet İnönü’nün Türkiye için ifade ettiği söz, bizim içinde geçerlidir. Sayın İsmet İnönü büyük devletlerle iç içe geçmeyi, “ ayı ile ayni yatağa girmek ” olarak tanımlamıştı. Aklımızı ve gönlümüzü, Kıbrıs’ta BM Parametreleri temelindeki çözüme odaklamalıyız,.
Selcuk genc 4 Gün Önce
Ukrayna-Rus savaşında Ingiletere-ABD Ukraynaya NATO sözü verildi ve ülke ciddi bir maceraya sürüklendi. Bu durum Ukrayna için bir bir özgürlük mücadelesi gibi görülürken Rusya için Carlik hayalleriydi. Peki İngilterenin hedefi neydi; Ukraynayi NATO beklentisi ile uyuturken Rusyayi meşgul edip ayri bir cephede Suriyede Rusya etkinliğini kirmakti. Aynı senaryo ile Kibrisi NATOya alıyoruz söylemleri hangi cepheyi açacak veya hangi cephede hangi ülkenin etkinliğini kıracak ve bundan kim zarar görecek.