Diyalog Gazetesi
2017-04-01 09:41:51

İhanete izin verilemez

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 01 Nisan 2017, 09:41

Kıbrıs Türk halkı uzun yıllar özgürlük mücadelesi verdi...
EOKA’nın kanlı saldırıları nedeniyle 1963’ten, 1974’e kadar büyük acılar yaşadı...
Türkiye’nin 20 temmuz 1974’te askeri müdahalesi sonrasında ise bu acılar ona erdi...
Harekat öncesinde ‘Cemaat Meclisi’ ile yönetilirken, bugün tanınmamış olsa bile bir devletin sahibiyiz...
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, 10 tane bakanımız, 50 tane milletvekilimiz, Yüksek Mahkeme Başkanımız, Sayıştay Başkanımız, Ombudsman’ımız, Polis Genel Müdürümüz, 28 tane belediye başkanımız, kaymakamlarımız, onlarca müdür ve müsteşarımız, 200’e yakın ‘müşsavirimiz’, 15 bin civarında kamu görevlimiz vardır...
Tanınmamış bir devlet olmamıza karşın, Türkiye’nin yardımlarıyla ayakta durabiliyor, güvenlik içinde yaşayabiliyoruz...
Tanınmış bir devlet olan, AB üyesi Güney Kıbrıs’taki hükümetlerden daha lüks bir yönetim anlayışımız var...
Örnek mi istersiniz?..
KKTC’de 5 bin adet Resmi Hizmet Aracı vardır...
Güneyde bir tane dahi yoktur...
KKTC’de; hiç çalışmadan, bağlı bulunduğu bakanlığa veya daireye hiç uğramadan ayda yaklaşık 7-8 bin TL maaş alan 200’e yakın müşavir vardır...
Güneyde benzeri bir uygulama yoktur...
Güneyin en büyük belediyesinde 250 kişi çalışırken, Lefkoşa Türk belediyesinde 800’e yakın personel vardır...
Güneydeki devlet televizyonunda çalışanların sayısı 200’ün altında, kuzeyde 700’ün üzerindedir...
Güneyde 3, kuzeyde 7 özel TV vardır...
Güneyde günlük gazete sayısı 5, kuzeyde 16’dır...

Fark nerede?

Örnekleri daha da çoğaltabiliriz...
Rumlar; 4 yıl önce ekonomik açıdan ağır bir darbe yedi...
Bankaları, dev firmaları, binlerce esnafı iflas etti...
Vatandaşların banka mevduatlarının yarısı buharlaştı...
Bir yandan ağır ekonomik kriz yaşanırken, diğer yandan cephanelik patlaması nedeniyle elektrik santralleri kullanılamaz hale geldi...
Aylarca karanlıkta kaldılar...
Fakat; ciddi bir çalışma ve dış yatırımlar sayesinde sıkıntıların büyük bir kısmını kısa süre içinde aşabildiler...
Yabancı yatırımcılara kucak açtılar...
Son 3 yılda e milyar Euro’luk yabancı yatırımın yanı sıra vatandaşlık dağıtarak 4 milyar Euro da ondan sağladılar...
Böylece toplamda 7 milyar Euro’luk bir gelir elde ettiler...
Yaşanan ağır ekonomik krize rağmen insanlarını susuz bırakmadılar...
Göletlerin yetersiz kaldığı dönemlerde denizden arıtma ile halkın ihtiyacını karşılama başarısı gösterdiler...
Ayrıca yolsuzluk ve suistimal olaylarına geçit vermediler...
Kuzeydeki devlet ihalelerinde ‘dolapların dönerken’, güneyde dolap döndürmeye çalışan 2 eski bakan, 2 eski belediye başkanı, bir ordu komutanı, Başsavcı Yardımcısı ve 5 tane kurum yöneticisi halen cezaevindedir...
KKTC’de ‘dolap döndürenleri’ sorgulayan ve yargılayan bir mekanizma son 43 yılda kurulamadı...
KKTC’de ‘dolap döndürenleri’ bir süre açığa alan, iktidar değişikliğinde yeniden eski makamına getiren ‘acı verici’ bir siyaset anlayışı vardır...

Kuyu suyu kanser hastası yaptı

KKTC’de 30 yıldan beri insanlar kuyu suyu kullanıyor...
Yemekler kuyudan çekilen ‘kullanılması sakıncalı’ sularla pişirildi...
Bulaşıklar, çamaşırlar, sebze ve meyveler kirli, pis sularla yıkandı...
Dişler, vücutlar da öyle...
Yüzlerce insan kanserden hayatını kaybetti...
Halen yüzlerce insan kanser belasına karşı savaş veriyor...
Türkiye; yaşadığımız bu sıkıntıları gidermek amacıyla bir milyar 600 milyon lira harcayıp, dünyada bir ilki ‘Asrın projesini’ gerçekleştirerek, KKTC’ye içilebilir kalitede suyu da getirdi...
Ne var ki; bazı kesimler suyun gelişine dahi karşı çıkarak düşmanca davranış içine girdiler...
Suyu, siyasete bulaştırdılar...
Yapılması gereken altyapı çalışmalarını yapmadılar...
Bu yetmezmiş gibi belediyelerin ana depolarına kadar ulaştırılan suyun, tüm bölgelere ulaştırılmasını KKTC’deki yönetimler başaramadı...
Daha da kötüsü bazı bölgelerde su iletişim hatlarına yönelik sabotajlar başladı...
Yaşanan bu insanlık dışı davranışlar karşısında KKTC yönetimlerinin sessizliği ve tepkisizliği Büyükelçi Sayın Derya Kanbay’ın dahi sabrını taşırdı...
Sayın Kanbay’ı rahatsız eden ‘sabotajlar’, aslında Kıbrıslı Türklere yönelik bir ihanettir...
Hiç kimse buna razı olmamalı...
Olanlar gün gele bunun vicdani rahatsızlığını dahi kaldıramaz...
Artık “yeter” diyoruz...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.