Ta eskiden beridir iç politika, dış politikayı; dış politika da iç politikayı etkiler denir. Bu doğrudur. Ama günümüzde bu daha farklı bir noktaya geldi. Maalesef dış politika, iç politikanın bir unsuru oldu.
Hellimle ilgili AB’nin aldığı kararı, ne Cumhurbaşkanlığı ne de UBP-YDP- DP Azınlık Hükümeti ciddi olarak değerlendirmedi. Halbuki bu karar, pek çok yan içinde ciddi bir başlangıç noktasıdır.
Olayı konuşulmayan bir yan üzerinden ele alalım. Hellim ve Hallumi’nin Kıbrıs’ın ortak ürünü olarak AB indinde coğrafi olarak tescil edilmesi üzerine; Sayın Anastasiadis, mutluluğunu bir mesajla duyurdu. Karar, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar için gerçekten çok önemli bir kazanım. Ama ben Sayın Anastasiadis’in mesajının içeriğinden önce mesajını üç dilde; yani Yunanca, Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanmasını önemli buldum. Çünkü “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” resmi dillerinden biri de Türkçedir.
Ancak, “Kıbrıs Cumhuriyeti” AB üyesi olmasına karşın Anayasası hala buzdolabındadır. Bu nedenle Anayasada resmi dillerden olan Türkçe hala AB’nin resmi dili olamadı. Fakat Sayın Anastasiadis AB’nin aldığı karara dönük mutluluğunu Yunanca yanı sıra Türkçe olarak da duyurdu. Vay be Hellim Hallumi ne mübarek şeysin öyle. İçine sindirmediği siyasi eşitlik ilkesi nedeni ile Federal Çözüm dinamiğini Crans Montana’da sakatlayan Sayın Anastasiadis’e diğer resmi dili, Türkçeyi de hatırlattın.
Bu bakımdan eğer dış politika, iç siyasetin aracı haline dönmese; Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, “kamu diplomasisini” de harekete geçirerek, Türkçenin, AB’nin resmi dillerinden biri olması için bu olayı etkin diplomatik girişimle ele alırdı.
Çünkü tescil, Hellim ve Hallumi olarak yapıldı. Yani Kıbrıs’ın iki ana ve siyasi eşit toplumunun ana dillerindeki isimlendirme ile bu tarihsel ürün tescil edildi. Kıbrıs Türk Toplumunun, adanın dünü, bugünü ile yarınında Kıbrıslı Rumlar gibi sözü olan iki ana toplumundan biri olduğunu, bu tarihsel AB tescil kararı ifade etmiş oldu. Bu siyasi zorunluluktan ötürü, Sayın Anastasiadis olayı kutlayan mesajını Türkçe ve Yunanca olarak duyurdu. Evet, bu karar her açıdan bir başlangıçtır. Tarımsal üretim, hayvancılık, süt üretimi ile Hellim imalatı için ciddi bir başlangıçtır… Ama bunun yanı sıra, Sayın Anastasiadis’in, içine sindiremediği siyasi eşitlik ilkesinin, sırt dönemeyeceği gerçek olduğu da bunun, Hellim ve Hallumi olarak AB’deki tescili yeniden gösterdi. Bundan ötürü, Türkçenin AB’nin resmi dilleri arasına girmesi ve siyasi eşitlik içinde söz konusu karar yeni fırsatlarında başlangıcıdır. Bu bakımdan BM Parametrelerini ret değil, esas almak önemlidir.
Söz konusu karar, Yeşil Hat Tüzüğünün de geliştirilerek Hellimin ihracatını da içeriyor.
Demek ki Güneydeki bağnazların, Pandemiyi fırsat sayarak, Yeşil Hat Tüzüğünü iğdiş etme ve Larnaka, Baf havaalanlarında Kuzeye geçecek olan AB üyesi olmayan ülkelerin Rus, İsrailli, İngiliz ve diğer ülke vatandaşlarını turizmi engellemek için bu adımı atma niyetlerine karşı girişim içinde Hellim kararı yeni ve etkili bir fırsatı da içeriyor. Ama buna ne Cumhurbaşkanı ne de Dışişleri Bakanlığı gık çıkarmıyor. Zaten zamanında, Yeşil Hat Tüzüğüne de sıcak bakmamışlardı. Bu bakımdan Hellim, Hallumi kararını çok yönlü ele almak gerekir. Hem Türkçenin AB’nin resmi dilleri arasına girmesi, hem de Yeşil Hat Tüzüğünün gelişerek işlemesi içinde bu yeni imkanlar sunuyor. Püf noktası; dış politikayı, iç popülist siyasetin aracı kılmamaktır.
Hellim, Türkçe, Yunanca, Anastasiadis
anadolu yakası escort - ataköy escort - escort ataköy
Paylaş