Partilerin geçici aday listeleri YSK tarafından ilan edildi...
Hayırlı uğurlu olsun...
MDP’den yarışa katılacak olanların sayısı 29...
Diğer 7 partinin 350 adayı ile birlikte 379 yapıyor...
Buna 10 da bağımsız adayı ekleyin; etti mi 389...
Bir avuçluk ülkede bu kadar çok milletvekili adayının bulunması demokrasinin güçlü olmasını mı anlatıyor; siyasetin içine düştüğü durumu mu yansıtıyor?..
Halkın bu konudaki tavrı çok önemlidir...
Seçime katılmak, oy kullanmak, siyasetle ilgilenmek doğaldır...
Ama bizler hemen her gün siyasetle yatıp, siyasetle kalkıyoruz...
Sürekli hükümet değiştiriyoruz...
Bakanlarla birlikte, üst kademe yöneticileri de değişiyor, çok sayıda insan ‘Müşevirler Ordusuna’ aktarılıyor...
Halktan toplanan vergiler, anlaşılmaz bu düzen sayesinde gereksiz yerlere harcanıyor...
Sonra hastanelerimizin durumundan, tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunlardan, susuzluktan, elektriğin pahalılığından söz ediliyor...
Müthiş bir çelişki yok mu ortada?..
Hemen her evde 2 tane araba var, ama yollarımızın durumu çok kötü...
Ölümlü kazalar oluyor, üzüntü kısa sürede sona eriyor...
İnsanlar yine günlük yaşama dönüyor...
Evine ateş düşenler ise sokağa çıkamayacak duruma geliyor...
Onlar ve biz
Dikkat çekici bir özelliğimize daha değinmek zorundayız...
O da Türkiye’ye yönelik tavırlardır...
Sanki karşımızda bizlere sürekli kötülük yapan, ekmeği önümüzden alan, kırbaçtan geçiren, haklarımıza el koyan bir ülke muamelesi yapıyoruz...
Kuşkusuz halkın ezici bir çoğunluğunun Türkiye’ye bağlılığı, sevgi ve saygısı vardır...
Ancak siyaset kısmında durum böyle değildir...
Belirli bir kesim, Türkiye’ye saldırı üzerinden politika geliştiriyor...
Halkı da yanlış bilgilerle, bu temelsiz siyaset anlayışının peşinden sürüklemeye çalışıyor...
Barış Harekatı’ndan bu yana ambargo altında yaşayan bu ülkeye yabancı yatırımcı gelmiyor...
Uzun yıllar Türkiye’den yatırımcı gelmemesini eleştiren, yerden yere vuran bizlerdik...
Sonrasında, risk alıp da adaya gelenler oldu...
Onlara nasıl davrandığımızı anlatmaya gerek yok...
Buraya ne kadar para harcadıklarını sorup, öğrenmeden; elimizdekileri silip, süpürdüklerini söyleyebilecek kadar yalana sarılabiliyoruz...
Teşvik uygulamasını, bu yatırımcılara devletten para yardımı yapma olarak takdim ediyoruz...
Devleti yönetenler de bunun yanlış olduğunu anlatmıyor...
‘Teşvik’ adı altındaki uygulamanın, tüm yatırımcılar için geçerli olan gümrük muafiyeti olduğunu söylemiyor...
Rum tarafı, Arap ülkelerini, Çin’i, Rusya’yı, son olarak Amerika’yı dolaşarak yatırımcı getirmek için uğraşırken, tüm altyapı masraflarını garanti ediyor ve vergi bağışları dahil çok sayıda teşvik listesiyle şirketleri ikna etmeye çalışıyor...
Larnaka, Limasol limanları yabancılara devrediliyor...
Ayia Napa’da ikinci yat limanının yapımı Mısırlı şirkete veriliyor...
Limasol’da ikinci alış-veriş merkezinin işletmesi İsrailli yatırımcıya sunuluyor...
Yine Mısırlı yatırımcıya, denzin içinde turistik ada yapma izni veriliyor...
Bizde ise “Bunların ekonomiye hiçbir katkısı yok” denilerek, temelsiz iddialarla 3-5 yatırımcıyı bezdirmek için çaba sarfediliyor...
Yazık günah değil midir?..
Temel ihtiyaçlarını ‘buldukları sürece’ yerli ürünlerden karşıladıkları halde, yine temelsiz iddialarla bunu yalanlıyor, sahte rakamlarla insanları olumsuz yönde etkilemeye çalışıyorlar...
Mehmetçik Belediye Başkanı, kısa bir süre önce turistik tesislerin köylerden yumurta, süt ve süt ürünü ve sebze temin edemediklerinden yakınırken, bunu duymazdan geliyorlar...
Turistik tesislere yüklü miktarda et, süt, tavuk, yumurta, süt ürünleri, gıda ve temizlik maddesi, alkollü ve alkolsüz içecek satanların büyük bir kısmı da kabuğuna çekilmiş, gerçekleri konuşmaktan kaçınıyor...
Konuşan 3-5 kişi “Bu alımların durması halinde hepimiz batarız” dediği zaman, kulaklar tıkanıyor...
Bizleri, Türkiye aleyhtarı bir anlayışla nereye sürüklemek istediklerini anlamak zorundayız...
Bu temelsiz ve tehlikeli siyaset anlayışının 7 Ocak seçimleriyle birklikte terk edilmeyeceğini de görebiliyoruz...
Ve üzülüyoruz...