Diyalog Gazetesi
2017-08-30 11:19:12

Hayati projeler

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 30 Ağustos 2017, 11:19

Türkiye; son 14 yıllık sürede Kıbrıs sorununun çözümü konusunda büyük çaba harcadı...
Hiç kimse bunu inkar edemez...
“Bir çakıl taşı vermeyiz” siyasetini terk ederek; 2004 yılında Maraş’ın, Güzelyurt’un ve daha birçok bölgenin Rumlara iade edilmesini kabul etti...
Ayrıca 40 bin kişilik ordusunu geri çekmeyi, bunun yerine sadece sembolik anlamda 650 kişilik Türk Alayı bulundurmayı da kabul etti...
Rumlar 2004 referandumunda Annan Planı’nı kabul etmiş olsalardı; Maraş kenti bugün turistlerle dolup taşacak, bundan milyarlarca liralık gelir sağlayacaklardı...
Yaklaşık 60 bin Kıbrıslı Türk bir kez daha göçmen olmayı kabul ederken, 80 bin dolayında Rum Maraş’la birlikte eski evlerine dönme şansı bulacaktı...
Ne var ki; AB üyeliğini garantileyen Rum liderliği bu planı reddetti...
Türkiye’nin gün gele AB’nin şartlarına boyun eğeceğini ve Kıbrıs’ı gözden çıkaracağını hesap ederek, adanın yeniden bütünleşmesine engel oldu...
Bir başka hesapları ise; Türkiye’nin terör ve sınır komşularında yaşanan olaylar nedeniyle çökmesiydi...
Ama bu hesap da tutmadı...
PKK ve diğer terör faaliyetleri Türkiye’yi teslim alamadı...
Türk milleti 15 Temmuz FETÖ darbesinin de üstesinden geldi...

İkinci deneme de başarısız oldu

Türkiye; Birleşmiş Milletler ve AB’nin telkinlerini de dikkate alarak Kıbrıs konusunda yeni bir girişim yapılmasına karşı çıkmadı...
Tam tersi ilk defa garantilerin dahi müzakere konusu yapılmasını kabul etti...
Mülkiyet konusunda Rumlara ‘hayal bile etmedikleri’ tavizlerin verilmesine engel olmadı...
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın açılımlarına destek çıktı...
Rumlar bunu da kabul etmedi...
Çünkü niyetleri siyasi eşitliğe dayalı federal bir çatı altında birleşmek değildir...
Rum siyasi liderliği müzakere sürecinde bunu saklasa da kilisenin başı federasyonun olamayacağını itiraf etmek zorunda kaldı...
Rumların mevcut eğitim sistemi değişmediği sürece; iki toplumun bir arada yaşamasının mümkün olamayacağını Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da Crans Montana sonrasında açıklamak zorunda kaldı...
Yabancı diplomatik gözlemciler de bunu gayet net bir şekilde biliyor...
Öyleyse bu eğitim sisteminin değişmesini ve yeni nesillerin yetişmesini bekleyecek halimiz de yoktur...
İki toplumu ‘zorlama ile birleştirip’ yeniden kanlı olaylara ortam hazırlamak insan haklarına aykırıdır...
AB’nin temel ilkelerine de aykırıdır...
Yapılması gereken, iki toplumun yan yana ve ‘iyi ilişkiler içinde’ yaşamasıdır...
Herhangi bir gerilim veya düşmanlık istemiyoruz...
Çatışma yaşanmasına da karşıyız...
İki toplum arasında ekonomik ve sosyal ilişkilerin geliştirilmesi için üzerimize düşenleri fazlasıyla yapmaya hazırız...
Ancak; kendi evimizi düzene koymaktan da geri duramayız...

Güçlü destek sürecek
 
Kıbrıs Türk halkının en büyük şansı; Anavatan Türkiye’nin artarak devam eden maddi ve manevi desteğidir...
KKTC’li politikacıların popülist icraatlarına karşın, Türkiye’nin yardımları sayesinde gerçekleşen güzel şeyler vardır...
Turizm ve eğitim alanındaki ilerlemeler çok sevindiricidir...
Peki eksiğimiz nedir?..
Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Recep Akdağ, iki günlük ziyareti sonrasında ana eksiklerin ne olduğunu tespit ederek Ankara’ya geri döndü...
Öncelik ‘içi dolu’ yeni bir hastanedir...
Daha iyi sağlık hizmetlerinin sunulabilmesi için oldukça büyük deneyimlere sahip, başarılı bir isim olan Sayın Akdağ’ın ajandasında öncelik yeni hastanedir...
Bunun dışındaki öncelikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
 *Ercan-Dağyolu-Girne arasındaki bozuk yolların yenilenmesi, bütçesi 7 yıl öncesinden hazır olan Girne-Lapta yolunun çift şerit haline getirilmesi ve Lefkoşa-Girne, Lefkoşa-Gazimağusa, Lefkoşa-Güzelyurt ana yollarında eksik koruyucu bariyerlerin bir an önce tamamlanarak can güvenliğinin sağlanması...
* Anamur suyunun tüm bölgelere ulaştırılması, insan sağlığını ciddi anlamda tehdit eden, ayrıca büyük harcamalar gerektiren su depolarının ortadan kaldırılması...
*Üretimi pahalılaştıran, evlerimizi karartan yüksek maliyetli elektrik üretiminden kurtulmak... Bunun için deniz altından kablo ile elektriğin bir an önce gelmesi...
*Hava ulaşımında fiyatların aşağılara çekilmesi, yeni uçuş noktalarının devreye girmesiyle birlikte turizm faaliyetlerinin geliştirilmesi...
Bunlar, Kuzey Kıbrıs’ta yaşam kalitesini artırmaya yönelik hayati projelerdir ve bir an önce gerçekleştirilmelidir...
Sayın Akdağ’ın söylediği gibi; sudan sonra elektriğin gelmesi ‘Çığır açacak’ ikinci bir adımdır...
Yeni dönem hayırlı olsun...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.