Diyalog Gazetesi
2017-08-29 09:51:32

Hasta çocuk kurtulur mu?

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 29 Ağustos 2017, 09:51

Türkiye’nin sağlık alanında gerçekleştirdiği refomların mimarı olan Sayın Recep Akdağ, bu kez Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görevi omuzladı...
Kıbrıs’a gerçekleştirdiği ilk ziyarette, eski bakanlardan farklı olarak ‘resmi temasların’ yanı sıra sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle de bir araya geldi...
Kuşkusuz ‘suda boğulan’ bir toplumun derdi de çok olur...
Doğal olarak sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin önceliği kendi sorunlarıdır...
Kimisi kuraklık paralarının ödenmesini ister, kimisi hastane, kimisi İlahiyat okulu...
Ne var ki; Sayın Bakan’ın, sağlıkta yakaladığı başarıyı Kıbrıs işlerinde de yakalayabilmesi için öncelikle teşhisin doğru konması gerekiyor...
Kucağınızda hasta bir çocuk tutuyorsunuz...
Cebinizde bol para var...
Fakat o hasta çocuğa hangi ilacı vereceğinizi bilmeniz gerekiyor...
Bunun için de işe tahlille başlarsınız...
İşte o nedenle KKTC için öncelik doğru teşhisin konmasıdır...
İsterseniz başlayalım:

Kıbrıs meselesi
 
Efendim Rumlar adanın tümünü istiyor, bizimle eşitliği kabul etmiyor. Ne yapalım biz de yolumuza devam edeceğiz...
Peki yolumuzun istikameti neresi?..
Bugün oldu hala Güzelyurt gibi birçok bölge insanı geleceğinden endişe duyuyor...
Oturduğu eve çivi çakmak istemiyor...
Ölenler Lefkoşa’daki mezarlığa defnediliyor...
Gençler; evlendikleri zaman Gönyeli civarında yaşamayı tercih ediyor...
Türk göçmenlerin yoğunlukta olduğu Güvercinlik’te, sınır köylerinden Akıncılar’da, Vadili’de, Paşaköy’de, Akdoğan’da hep ‘gelecek kaygısı’ vardır...
Böylesi psikolojik baskı altındaki insanlar uzun süre yaşayamaz...
KKTC’de yaşanan sıkıntılardan bir tanesi de budur...
Bu insanların önemli bir kısmı güneyde bırakmış oldukları mala karşılık kuzeyde mal alan, fakat bu malları KKTC’de ipotek gösteremeyenlerdir...
Harekattan bu yana 43 yıl geçtiği halde bu sıkıntının devam etmesi üzücüdür...
Öyleyse; Türkiye Cumhuriyeti artık bu insanların geleceği konusunda kesin bir taahhüt ortaya koymalıdır...
“Çözüm olur, ya da olmaz sizler yerinizdesiniz... Tazminat hakkınız da geçerlidir” diyebilmek gerekir...
O zaman herkes oturduğu eve, çalıştırdığı iş yerine gözü gibi bakmaya başlar...
Üretime dört elle sarılır...
Kıbrıs sorununda ikinci önemli mesele, haklılığımızı dünyaya anlatabilmektir...
Ne var ki; içte bile haklılığımızı reddeden gençler yetişiyor...
Kendi babalarını, dedelerini, annelerini, ablalarını Rum saldırılarından korumak için Türk Mukavemet Teşkilatını kurmak zorunda kalan insanlara ‘terörist’ diyen bir kısım öğretmen görev başındadır...
O zaman siz haklılığınızı önce kendi toplumunuza anlatacak ve ikna edeceksiniz...
Ama eğitim sistemi buna engeldir...
Bazı öğretmenlerin ideolojik düşünceleri de engeldir...
Bu hayati meselede KKTC hükümetlerinin önlem almaması aslında ‘devlete ihanetle eşdeğerde’ olmasına rağmen onlar koltuklarında rahat oturuyordur...
 
İki toplumun mülkleri

Kıbrıs meselesine devam edelim...
Rumların dış dünyada en büyük propagandası mülkiyet üzerinde yürütülüyor...
“Türkiye kuzeydeki mal ve mülklerimizi istila etti” diyorlar...
İyi güzel de, güneyde kalan Tük mallarını bizler niye anlatmıyoruz?..
Larnaka Havaalanı’nın Türk toprağı üzerine kurulduğunu bilmeyenler olabilir...
Ancak son bir hafta içinde Baf Belediye Başkanı’nın yaptığı açıklamaları da mı göremiyoruz?..
Rum Başkan, Kıbrıslı Türklere ait malların özellikle siyasiler tarafından yağmalandığını, bu mallar üzerinden milyonlarca Euro’luk vurgunların yapıldığını söylüyor...
KKTC kanadı inanın bunları da görmüyor...
O zaman haklılığımızı dünyaya nasıl anlatacağız?..
Demek ki; Türkiye ile birlikte yeni bir politika geliştirilmeli ve dünya çapında tanıtım atağına girişilmeli, mal ve mülk yağmasının her iki tarafta da yapıldığının anlatılması çok önemlidir...
Güneydeki Türk mülkleri, kuzeyde kalan Rum mülklerinden daha azdır...
Çok doğru...
Öyleyse, fazla olanların parasını ödeyerek satın almalı, böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) ağır ceza davalarından kurtulmalıyız...
AİHM; geçtiğimiz yıllarda Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’ye bu konuda büyük bir iyilik yaptı...
 “Mal Tazmin Komisyonu’nu kurun ve satmak isteyen Rumların malını satın alın” dedi...
Üstelik fiyatlar, gerçek değerin üçte biri kadar...
Komisyon 650 civarında satış başvurusunu sonuçlandırdı...
Ancak 7 bine yakın dosya yıllardır bekliyor...
Neden?..
Para yok da ondan...
Türkiye, KKTC’nin de bu konuda elini taşın altına koymasını istedi...
Şerefiye Vergi Yasa Tasarısı birlikte hazırlanıp meclise gönderildi...
Bugün oldu o yasa geçirilmedi...
İşte bu teşhis, oturduğumuz topraklar üzerinde uluslararası savunma yapabilmemiz açısından hayati önem taşıyor...
Bunu çözmediğimiz sürece, kucakta bekleyen bebeği tedavi edemeyiz...
Ateşini bir süre düşürürsünüz, ama sonra yeniden yatağa düşer...

İç sorunlar

Gelelim iç sorunlara...
Dağlar, denizler aşıldı ve Anamur suyu adaya geldi...
Ama Kıbrıs Türkü bu suyu kana kana içemedi...
Bugünkü uygulama değişmezse içemeyecek de...
Ayrıca hala suyun ulaşamadığı birçok köyümüz vardır...
Neden ulaşamıyor?..
Çünkü patlamış, parçalanmış asbestli borular, yüksek basınçlı şebeke suyuna bağlanamıyor...
Dolayısıyla bu insanlar musluklarından asbest tozuyla karışık akan kuyu sularını kullanmaya devam ediyor...
Uzmanlık alanımıza girmiyor ama çok sayıda araştırma sonuçları, asbest tozunun kullanılmasıyla akciğerdeki tahribatın büyük olduğunu ortaya koyuyor...
Zavallı köylülerimiz işte bu sularla yemek pişiriyor; çocuklarına pilav, fasulye yediriyor...
Ondan sonra alın kanser patlaması...
Sağlık Bakanlığı’nın bir yıllık bütçesinde 70 milyonluk ilaç parası tükeniyor, 10 milyon da eksiye geçiliyor...
Yuvalar dağılıyor, aileler acı içinde yaşıyor...
Rumlar da bu halimize baktıkça “Bunlardan adam olmaz... Bunlar hangi yüzle ortaklık istiyor” diyerek, bizimle dalga geçiyor...
Suyun ulaştığı birçok bölgede ise belediyeler ton başına 6-7 lira talep ediyor...
Maliyet 2,30, satış ise 7 lira...
İnsanlar muslukları açmaktan korkar olduğu zaman mutlu bir toplum yaratabilir misiniz?..
Toplum mutlu olmadığı sürece milyarlar akıtsanız da, ulusal davayı güçlü bir şekilde savunamaz, inandırıcı olamazsınız...
İşte o nedenle Sayın Akdağ’ın ‘iç sorunlar konusunda’ önceliği suya vermesini öneriyoruz...
“Bunu bile başaramadılar” diyenlerin mahçup olmasını istiyoruz...
İç sorunların en önemlisi ise TC-KKTC ekonomik protokollerinin uygulanmasıdır...
Küçük bir ülkede 28 tane belediyenin olması gülünçtür...
Bir belediyenin sadece 250 nüfuslu olması dünya komedi tiyatrolarına aday olacak kadar gülünçtür...
Peki değiştirin bunu?..
Ekonomik protokole göre 2016 sonunda belediye sayısı yarı yarıya azaltılacaktı...
Ama yapılmadı...
Bunun gibi çalışma saatleri düzeltilmedi...
Proje üretilmediği için, ömrünü tamamlayan yollar yenilenemedi...
Yenilenmesi de mümkün değildir...
Çünkü protokol imzaladığınız bu ülkenin Karayolları Dairesinde 150 kişi vardır ve bunların 125 tanesi ofiste görevli memurdur...
Teknik ekip yoktur...
Araçları yetersizdir...
Olan araçlara mazot koyacak paralarının olmadığını kendileri söylüyor...
Siz isterseniz her yıl 100 tane protokol imzalayın ve milyarlarca lira gönderin, sorunlar çözülemez...
Teşhisi tam koyup yürümekte fayda vardır...
“Yatırımcı gelsin” deniliyor...
Sayın Akdağ, Ankara’ya dönmezden önce bir de önemli yatırımcılarla görüşün bakalım ne diyecekler...
Bu ülkeye yatırım yaptığına bin pişman olan bu insanlara karşı KKTC kurumlarının neler yaptığını onlardan dinleyin...
Eğitim sektörüne geçelim...
Yaklaşık 90 bin öğrencinin adaya gelmesi büyük bir olay...
Bunu büyük ölçüde YÖK’ün, KKTC’ye denklik vermesine borçluyuz...
Ancak bu sektörün de kokusu çıkmaya başladı...
Gereğinden çok fazla izin vermekle sektör başarılı olamıyor...
 
Mezun olan gençleri ciddi bir sınavdan geçirmeye ne dersiniz?..

Bakalım kaç tane lisan bilen insan bulacaksınız?..
Ayrıca bu gençlerin trafik, sosyal dayanışma, Türkiye ve KKTC tarihi hakkında neler öğrendiklerini sorgulayın...
Evet; üniversiteler ülke ekonomisine hayat veren iki sektörden biridir...
Öncü sektör turizmdir...
Bu iki sektörün daha da gelişebilmesi için bürokratik engellerin sonlandırılması, ulaşım olanaklarının da geliştirilmesi gerekiyor...
THY ihtiyaç oldukça sefer sayısını artırıyor olabilir...
Ancak uçuş fiyatları çok yüksektir...
Ayrıca Rum ambargosunu kırabilmek için THY’nin, Türkiye üzerinden Ercan’a daha çok dış uçuş gerçekleştirmesi çok önemlidir...
Seksen milyonluk Türkiye’de çok daha büyük sorunları kısa sürede çözebilirsiniz...
Ancak 300 bin nüfuslu KKTC’de egemen olan popülizme dayalı siyasi yapıyı ‘icraat yapar hale getirmekte’ zorlanacaksınız Sayın Akdağ...
Kıbrıs kazanı, bildiğiniz gibi değil...
Kolay gelsin...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.