Diyalog Gazetesi
2016-01-21 09:14:41

Halkımız bunu hak etmiyor

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 21 Ocak 2016, 09:14

Kuzey Kıbrıs’ta yıllardan beri su sıkıntısı vardır...
Kuyulardan çekilen ve kontrolsüz bir şekilde dağıtılan suların kullanılması sakıncalıdır...
İnsanımız; yıllardan beri ‘mecburiyetten dolayı’, belediyelerin dağıttığı kalitesiz suyu kullanıyor...
Kanser hastalıklarındaki patlamanın önde gelen nedenlerinden birinin de kalitesiz ve sağlıksız su kullanımının olduğunu uzmanlar söylüyor...
Kuzey Kıbrıs’ta su sıkıntısına büyük ölçüde çözüm sağlayabilecek yeterince baraj yapılamadı...
Barış Harekatı sonrasında Türkiye’nin maddi yardımlarıyla hayata geçirilenler ise bakımsız bırakıldı...
Bunların bir kısmı artık su tutmaz durumdadır...
Aynı adayı paylaştığımız Rumlar; 1974 öncesinde olduğu gibi, 19745 sonrasında da suyu nöbete koymadılar...
Günün 24 saatinde musluklardan ‘içilebilir kalitede’ su akıtılıyor...
Bizde ise, bazı bölgelerde insanlara haftada bir veya iki gün kalitesiz su verilebiliyor...
Vatandaşlar haklı olarak, diğer günlerde susuz kalmamak için evin zemin katına ve çatısına birer, ikişer tonluk su depoları yerleştirdi...
Bu depolar için milyarlarca lira harcandı...
Hala harcanmaya devam ediyor...
Kuşkusuz önlem alabilmek için su kaynaklarınızın artması gerekiyor...
Daha çok baraj, daha çok arıtma...

Aradaki fark ortada
Rumlar, barajlarda biriken suyun yetersiz olması nedeniyle denizden arıtma yöntemi ile sorunu çözüyor...
Denizden arıtma pahalı bir yöntemdir...
Ancak; başka çareleri de yoktur...
KKTC’de barajlar oldukça yetersizdir...
Bir kısmının bakımsızlıktan kuruduğunu bir kez daha altını çizerek vurgulayalım...
Ve bugün itibarıyla kuzeydeki barajlarda biriken suyun miktarı sadece 5 milyon metre küptür...
Güneyde ise 109 milyon metre küp...
Aradaki fark, iki tarafın ‘ne şekilde yönetildiğini’ anlamak için yeterlidir...
KKTC’yi yönetenler, bugüne kadar işin hep kolayını seçti...
Su Dairesine yıllarca müdür atanmadı...
Mühendis eksikliği görmezden gelindi...
Sağlıklı projeler geliştirilmedi...
Baraj sayısı artırılmadı...
Mevcutların bakımı yapılmadı...
Bunun yerine, sıkışan belediyelerin kuyu kazarak ‘günü idare etmesi’ tercih edildi...
Kazıyorlar bir kuyu, çıkan suyu doğrudan şebekeye veriyorlar...
Bizler de ağzımızı, yüzümüzü bu tehlikeli sularla yıkamak zorunda kalıyoruz...
Zavallı bebekler, küçük çocuklar sağlıksız bir ortamda yetişiyor...

Hayatı yaşamak elimizde
Halkımıza yaşatılanlar ‘kader ve kısmetimizin’ bir sonucu değildir...
Yaşadıklarımız tamamen yönetimlerin beceriksizlik ve ihmallerinin bir sonucudur...
Yaşadıklarımız, devlet ciddiyetinden uzaklaşmış olmamızdandır...
Türkiye; cennetten bir parça olan Kuzey Kıbrıs’ın, zaman içinde çöle dönüşmesini istemediğinden dolayı, içilebilir kalitedeki suyu ayağımıza kadar getirdi...
Buna mecbur değildi...
Deniz altından döşenen su boruları ve göletlerin yapımı için bir milyar 600 milyon lira harcandı...
Bu çok büyük bir yatırım...
Avrupa Birliği’nin son 13 yılda bizlere verdiği tüm paranın üzerinde bir rakam...
Anamur’un tatlı suyu haftalardır Geçitköy barajına akıyor...
Geriye ne kaldı?..
Bu duyun evlerimize, bahçelerimize ulaşması...
Bunun için de Ankara bizlere “bırakın bir şirket, 600 milyonluk ek yatırımla suyu size taşısın ve zamanı gelince de devredip gitsin” diyor...
Önerilen Yap-İşlet-Devret Modeli’nin, KKTC açısından zararı nedir?..
Buna karşı çıkanların, gerekçelerini de halkımıza anlatmaları gerekiyor...
Yaptığımız yanlış, traji komediye dönüşen tutumumuz, artık Rumlar için de alay konusu oldu...
Ayağımıza kadar gelen suyu reddetme lüksümüz yoktur...
Hükümet bir an önce yanlıştan dönmeli ve Türkiye ile uzlaşıya varmalıdır...
Su hayattır...
Kimse halkımızın yaşamıyla oynamasın...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.