Diyalog Gazetesi
2017-07-07 10:01:46

Haksız kararlar ve talepler

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 07 Temmuz 2017, 10:01

 Avrupa Parlamentosu nihayet öteki yüzünü gösterdi...
 Türkiye’ye “Seni üye yapmayız, Kıbrıs’ta kalmanı da istemiyoruz” dedi...
 Hem de Crans Montana’da tarihi Kıbrıs müzakerelerinin devam ettiği bir günde...
 Buna karşın, Türk heyetinde iyimserlik devam ediyor...
 Anastasiadis’in kamuoyuna açıkladığı öneriler konusunda “kabul edilemez” diyen de var, çözüme saatler kaldığını söyleyenler de...
Hayırlısı olsun...
Kıbrıslı Türkleri yeniden tehlikeye atmayacak bir çözümü istemeyen yoktur...
Fakat sulandırılmış bir garanti sistemi ve 650 askerle güvenlik düşüncesi yeterli değildir...
 Rum lideri Anastasiadis, sadece kendi halkını düşünerek hareket ettiği için, Kıbrıslı Türklerin güvenlik endişelerini anlamazdan gelerek, büyük güçlerin de yardımıyla sonuca ulaşmak istiyor...
Crans Montana’da müzakere yaparken, ABD Başkan Yardımcısı Pence aracılığıyla Başkan Trump’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a baskı kullanması yönünde talepte bulunması ve buna umut bağlaması dikkat çekicidir...
 ABD’nin eski Başkan Yardımcısı Joe Biden da 3 yıl kadar önce Ruhban Meclisi’nde yaptığı 40 dakikalık konuşmanın 20 dakikasını Kıbrıs sorununa ayırmıştı...
Oldukça iddialı sözler söyleyen Biden; Erdoğan ile İstanbul’da yapacağı görüşmede Kıbrıs sorununu çözeceğini belirtmişti...
“Adanın bugünkü bölünmüşlüğü Türkiye’nin çıkarlarına da uygun düşmüyor” diyen Biden, bu açıklamadan sonra Türkiye’ye 2 kez, bir kez de Kıbrıs’a ziyaretler gerçekleştirmişti...
Ne var ki; bu ziyaretler de Kıbrıs sorununun çözümü için yeterli olmadı...
Çünkü sorunun kaynağı ne Erdoğan’dır, ne de Kıbrıslı Türkler...
Sorunun kaynağı, Kıbrıs’ı tek başına yönetme arzusundan vazgeçmeyen Rumlar ve onlara büyük destek veren AB’dir...
Kıbrıslı Türkler ve Türkiye; özellikle son 13 yılda, Kıbrıs sorununun çözümü için büyük çaba harcadı...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bürgenstock’ta, dönemin Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’le görüşerek “Gel şu sorunu bitirelim” dedi...
Kendisini medyanın önünde ortak açıklamaya davet etti...
Ama Karamanlis, arka kapıdan kaçtı...
Sonra Annan Planı gündeme geldi...
Erdoğan, Kıbrıslı Türkleri cesaretlendirerek “evet”i güçlü bir şekilde destekledi...
Ne var ki; Rumlar “hayır”la bu tarihi fırsatı reddetti...

İstedikleri her şey vardı

Annan Planı’nda, Rumların son 43 yıldan beri söylediklerinin tümü vardı...
Türk askerinin adadan çekilmesi ilk şartlarıydı...
Türkiye bunu kabul etti...
Rumlar, “Tüm göçmenler evlerine dönmelidir” diyordu...
Annan Planı sayesinde yaklaşık 80 bin Rum göçmen evlerine dönebilecekti...
Geriye kalanların bir kısmı Türk idaresinde yaşayacak, bir kısmı da Girne’deki mülkünü, Limasol, Larnaka veya Baf’taki Türk mülkü ile takas yapacak, ya da parasını alarak huzura kavuşacaktı...
Rumlar; Türkiye’nin ilk defa bu kadar cesur adımlar atması karşısında dahi uzlaşıya yanaşmadı...
Güçlü bir şekilde “OHİ” diyerek, adanın yeniden bütünleşmesi fırsatını bertaraf etti...
Öyleyse sorununun çözümü sadece Erdoğan’ın elinde değildir...
Önemli olan Erdoğan’ın uzatmış olduğu zeytin dalını, Yunanistan’ın da tutması ve Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerle ‘ortak yaşamı’ ve ‘ortak yönetimi’ içlerine sindirmesidir...
Rum liderliğinin ve Rum medyasının son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘çözümün önündeki engel’ olarak göstermeleri ve Padişahlık suçlamalarında bulunmaları çok üzücüdür...
Kıbrıs’ta sınır kapılarının açılmasını da, Rumlara vize şartının kaldırılmasını da Erdoğan sağladı...
Ne var ki; Erdoğan Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan’ın Cumhurbaşkanı değildir...
Adada çözüm olsun diye ne Türkiye’nin çıkarlarını yerle bir eder, ne de Kıbrıslı Türkleri savunmasız bırakır...
Yarım asırlık bir sorunu ABD’nin veya AB’nin baskılarıyla çözemeyiz...
İki tarafın da “evet” diyeceği bir paket hazırlanmalıdır...
Veya zoraki evlilikten vazgeçilmelidir...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.