Diyalog Gazetesi
2016-07-20 09:41:23

Gidenler dönmez

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 20 Temmuz 2016, 09:41

Türkiye oldukça kritik bir süreçten geçiyor...
Gündemde sadece ‘Darbe Girişimi’ var...
Cumhurbaşkanı, Başbakan, hatta bakanlar her gün yeni bir şeyler açıklıyor...
Tutuklamalar, işten çıkarmalar artarak sürüyor...
Demokrasinin galip gelmesini ve sıkıntıların kısa sürede aşılmasını gönülden diliyoruz...
Çünkü Türkiye’de yaşananlar, Kıbrıs’ı da etkiliyor...
Darbe gecesinden itibaren, insanlarımız ciddi endişeler yaşamaya “Acaba ne olacak?” sorusuna yanıt aramaya başladı...
Böylesi kritik durumlarda, Kıbrıslı Türklerin aklına 2 soru geliyor:
Birincisi; Kıbrıs’taki Türk ordusunda acaba zayıflama olur mu?.. Olursa, Rum bize ne yapar?..
İkincisi de dövizin yükselmesi ve borç miktarının artması...
Dövizin bir süreliğine yükselmesi elbette herkesi olumsuz bir şekilde etkiler...
Ama bunun telafisi vardır...
Harcamalarını kısarak, durumu idare edebilirsiniz...
Ne var ki; Türk ordusunun pozisyonu hayati önem taşır...

Rotsas’ın uyandıran açıklaması
 
Nitekim; Rum lideri Anastasiadis’in partisi DİSİ’nin eski milletvekillerinden Hristos Rotsas’ın açıklaması, endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koyuyor...
Darbe gecesi büyük bir fırsatın kaçırıldığını belirterek “Halbuki Rum ordusu Girne kıyılarına dayanabilir, 43 bin Türk askerini esir alabilirdi” diyor...
Kuşkusuz, artık dünya tarihinde 2 tane 15 Temmuz darbesi vardır...
İlki 1974 yılında Yunan Cuntası tarafından gerçekleştirildi ve başarısızlıkla sonuçlandı...
İkincisi de 2016’da Türkiye’de gerçekleştirildi ve o da başarısızlıkla sonuçlandı...
Netice itibarıyla 15 Temmuz darbeleri artık bir değil, ikidir...
İlk darbenin başarısızlığını ve arkasından bugünkü gibi 20 Temmuz Barış Harekâtı’nın geldiğini unutmuş görünen Rotsas’ın açıklamaları bazılarımıza ‘saçma’ gelebilir...
Ancak; Rum tarafındaki düşüncenin ve hayallerin ne olduğunu öğrenmek açısından Rotsas’ın söylediklerini hafife alamayız...
Rum siyasi liderliğinin bugüne kadar bizlerle eşit koşullarda çözüm yapmaması ve kilisenin çözümsüzlüğe destek vermesinin arkasında hep bu tür düşünceler vardır...
“Türkiye elbet birgün sıkışacak, zora girecek ve bize de fırsat doğacak...”
Tarihte benzeri bir olayın yaşandığını inkar edemeyiz...
Türkiye zora girmeseydi adayı 1878’de İngilizlere verir miydi?..
Verdikten sonra adaya geri dönmesi çok uzun yıllar aldı...
Aradan geçen süre içinde buradaki Türk nüfusu azalırken, Ortodoks Hristiyanların sayısı artış gösterdi...
Toprak zengini Türkler, gün gele azınlığa düşürüldü...
 
Özgürlük kolay elde edilmedi
 
Bugün 20 Temmuz 1974’teki askeri harekâtın 42’nci yılını içimiz buruk bir şekilde kutluyoruz...
Türkiye’de yaşananlar karşısında çok üzgünüz...
Ancak her ne şart altında olursa olsun, Türkiye’nin bu ada üzerindeki garantörlüğünün devam etmesi gerektiğini ısrarla söylemeye devam etmeliyiz...
“Giderler ama ihtiyaç olursa yine gelirler” söylemi inandırıcı değildir...
Osmanlı 1878’de gitti, Türk ordusu 1974’te gelebildi...
İngilizler 1960’ta gitti, bir daha gelemedi...
Elimizdeki gücün kıymetini ve önemini bilirsek, bu adada huzur içinde yaşamaya devam edebiliriz...
Çözüm kapılarını sonuna kadar açık bırakma şansımız vardır...
Rumlar; sinsi planlar kurmak yerine, bizlerle paylaşımı kabul ederse; müzakereler ‘kalıcı bir çözümle’ sonuçlanabilir...
Çözümün temel şartı ise bu adada iki toplum varlığının kabul edilmesidir...
Kıbrıslı Türkler; Rumların varlığını kabul ediyor, ortaklık yapmak istediğini her fırsatta dile getiriyor...
Karar vermesi gereken Rumlardır...

Yorumlar (1)

Erdil Nami 9 Yıl Önce

O zaman süreç ancak hem ekonomik hem de nüfus olarak guclenmekten ve her zama Anavatan'a avuç açan ve aciz bir toplum manzarası göstermekte kurtululmakran geçer bu da çelik gibi azimli kararlı bir siyasi iradeyi gerektirir. Nerede ?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.