Avrupa Birliği, Rusya’ya ‘ekonomik ambargo’ uyguluyor...
Neden?..
Ukranya’ya müdahale ettiği için...
Güney Kıbrıs, AB üyesidir...
Ve ambargo kararına uyuyor...
Fakat diğer yandan Ruslarla ‘sirttaki oynamasını’ beceriyor...
Müthiş bir başarı!..
Bu yılın ilk 8 ayında güneye giden Rus turistlerin sayısı 700 bine ulaştı...
Rum Yönetimi, AB’nin ‘ambargo kararına’ uyarken, diğer yandan Rusları ‘buziki ile’ büyülüyor...
Ruslar; Doğu Akdeniz’deki İngiliz-Amerikan etkinliğini dikkate alarak, Rumlarla Sirttaki oynamayı kabul ediyor...
Hatta bununla yetinmeyip, Rum lideri Anastasiadis’i Moskova’da ‘rulet masasına’ davet ediyor...
Anastasiadis; Rusya ile savunma konusunda yapılacak anlaşmaların AB tarafından herhangi bir tepki görmeyeceği düşüncesiyle Ocak ayı için yoğun bir hazırlık yapıyor...
Kısacası; Kuzey Kıbrıs; Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle, Türkiye ise genel seçimlerle ilgilenirken, Rum tarafı ‘atı alıp, Üsküğdar’ı geçmeyi’ hayal ediyor...
İngiltere’nin sessizliği
Garantör ülkelerden İngiltere’nin, son gelişmelerle ilgili sessizliği de dikkat çekicidir...
Rusya’nın bölgede daha etkin bir konuma gelmesi...
Kıbrıs’ın doğal zenginlikleriyle ilgili anlaşmalarda ve sondaj faaliyetlerinde Kıbrıslı Türklerin dışlanması, İngiltere’yi hiç mi ilgilendirmiyor?..
Türkiye’nin, bu noktada tek başına bırakılması, İngiltere ve ABD açısından üzüntü verici değil midir?..
Özellikle Başkan Yardımcısı Joe Biden’in, 37 dakikalık telefon görüşmesinde Rum lideri Anastasiadis’e ‘Türkiye’yi uyaracağı’ yönünde güvence verdiğine ilişkin iddialar çok düşündürücüdür...
Çünkü; uyarılması gereken taraf Güney Kıbrıs ve Yunanistan’dır...
Ayrıca Avrupa Birliği...
Birliğin üyesi olmuş bir Kıbrıs’ın hala bölünmüş kalması AB için büyük ayıptır...
AB’nin ilkelerine ve felsefesine aykırıdır...
Öyleyse; Rum tarafını ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ diyerek, Kıbrıs’ın ‘tek yasal sahibi’ olarak görmek ve cesaretlendirmek yerine; kapsamlı çözüme zorlamak gerekir...
AB bunu yapmadığı ve Rum tarafını cesaretlendirdiği sürece, Kıbrıs’ın bölünmüş kalacağı bilinmelidir...
Türkiye garantörlük görevini yapıyor
Gelinen noktada, kendi içimizdeki bazı çevrelerin bile; bölgeye araştırma gemisi gönderdi diye Türkiye’yi suçlamaları üzücüdür...
İnsanlık adına utanç vericidir...
Ayıp ve günahtır...
Türkiye, 2003 yılından beri karşı tarafa barış elini uzatıyor...
Bir adım önde politikasını ‘her şeye rağmen’ sürdürüyor...
Kıbrıs’ın tüm zenginliklerinin iki topluma ait olduğunu belirterek, çözümün bir an önce sağlanmasını ve iki toplumun da bu zenginliklerden faydalanmasını öneriyor...
Türkiye; son 10 yıldan beri ilk kez ‘kalıcı barış halinde’ adadaki askerlerini çekmeyi kabul ediyor...
Yaklaşık 60 bin Kıbrıslı Türk’ü yeniden göçmen durumuna düşüreceğini bilerek; onlarca bölgenin Rum tarafına iade edilmesini onaylıyor...
Ama Rum tarafı masa başında ‘iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu’ kabul ettiğini söylemekle birlikte, diğer yandan kendi egemenliğini tüm adaya yaymak istediği için çözüme yanaşmıyor...
Sadece zaman kazanıyor...
AB’nin yanı sıra, bazı İslam ülkelerini ve Rusya’yı da yanına alarak, Türkiye’yi ‘yalnızlaştıracaklarını’ , böylece ‘nihai hedefe’ ulaşabileceklerini düşünüyorlar...
Ama yanılıyorlar...
Kıbrıs; Türkiye için bir milli meseledir...
Türkiye; Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehlikeye sokacak her türlü girişimi bertaraf etmekle mükelleftir...
Garantör olarak buna hakkı vardır...
Eğer bazıları ‘krize oynamaktan’ medet umuyorsa, onları şimdiden ‘hep birlikte’ uyarmalıyız...
Bu oyunun bedeli ağır olur...