Hayvan Üreticileri eylem yapıyor. Kısa bir süre öncesinde de Kasaplar Birliği eylem yapmıştı. Hükümet ise önce ette narh uygulaması sonra da ithal et ve donmuş kıyma ithali izini kararları aldı. Ancak Kuzey Kıbrıs’ta artan kırmızı et fiyatları ile ilgili olarak iki eylem daha var. Bunlardan biri Tüketicilerin ilan edilmemiş aktif eylemidir. Önemli sayıda Kıbrıslı Türk tüketici kırmızı et ihtiyacını Güneyden gerçekleştiriyor. Ayrıca “ kaçakçılık” da eylemliliğini artırdı.
İşte bu tartışmalar ve karşılıklı suçlama ve eylemler devam ederken, Dünya Bankasının Kuzey Kıbrıs ile ilgili raporu yayınlandı. Bu raporun içeriği ile ilgili daha sonraki makalelerde elbette ki değerlendirme yapacağız. Ancak raporun açıklanmasında; Dünya Bankası Güney Avrupa Yöneticisi Sayın Goran Tinjic, “ Kıbrıs Türk ekonomindeki gıda enflasyonunun Avrupa ekonomileri arasında en yüksek olduğunu” belirterek; bunun “hali hazırda geçim derdi çeken en kırılgan kesimler için ciddi bir risk oluşturduğunu” ifade etti. Yani ciddi bir şampiyonluğumuz var! Gıda enflasyonunda şampiyonuz. Bu durum, Sayın Goran Tinjic’in ifade ettiği jargonla, “ geçim derdi çeken en kırılgan kesimler” olan , başta Asgari ücretli emekçiler ve yoksulluk maaşı alanlar olmak üzere, çalışan kesimlerin önemli bir kesimi bu “kırılganlık” içindedir. Üstelik bu durum, yalnız bu “ kırılgan” kesimleri etkilemiyor. Aynı zamanda çok önemli bir sektörümüz olan Turizm sektöründe de maliyet artışına yol açarak, dış rekabet konusunda önemli soruna da yol açıyor. Bu gıda enflasyonu, ayrıca başta et, et ürünleri; süt, süt ürünleri, gıda üretimi yapan sanayi, esnaf, aile işletmelerinde de sorunlar yaratıyor. Bu durum Kalite eksilmesine, Açık Göz enflasyonuna da yol açarak, ahlaki, vicdani erozyona da sebep oluyor.
Avrupa çapında gıdadaki şampiyonluk devam ederken, bizden daha alt sıralarda yer alan İngiltere’de de Kırmızı Et nedeni ile ciddi bir tartışma başladı. Bu tartışma, 39 Mağazası olan ünlü Morrisons Market zincirinin Yeni Zelanda Koyun eti satışına başlayacağını açıklaması ile başladı. Buna İngiltere, Ulusal Çiftçiler Birliği ( NFU) tepki gösterdi. Birliğin Genel Müdürünün açıklamasındaki bir husus ise bizle benzerlik gösteriyor. Genel Müdür Sayın Phil Stocer açıklamasında, İngiltere Başbakanı Sayın Rishi Sunak ile gerçekleştirdikleri “ Tarladan Çatala Zirvesinin çıkışında bu kararı öğrenmemiz hayal kırıklığı yarattı” dedi. Bu olayın nedeninin iklim nedeni ile çok yoğun gelişen yağışlar ve hayvansal üretim de sorun yaratan Mavi Dil hastalığı olduğu ifade edildikten sonra, Yeni Zelanda’dan koyun eti ithalatının hayvancılığı daha da zora sokacağı söylendi. Peki bu hal neden oluşmuş? Yorumcular bu durumu; artan hayat pahalılığı krizi nedeni ile tüketicilerin konut bütçelerinin daraldığı bu dönemde alış veriş alışkanlıklarını değiştirerek, daha ucuz fiyatlara ulaşma çabasına bağlıyor. Peki Gıda Enflasyonunda Avrupa Şampiyonu olan bizde, insanların kaçağa veya Güneyden et alış verişi yapmasına eğilim göstermesinin gerçekleşmesini kim yadırgayabilir? Peki çare et ithalatı mı? Biz aynı zamanda makro düzeyde ciddi bir Dış Ticaret açığına sahibiz. TL nedeni ile ciddi döviz krizinin ve belirsizliğinin yaşandığı Kuzeyde, TL- Döviz ilişkisinde hiç etkimizin olmadığı gerçeğinde, bu halkın bin bir çile ve emekle elde ettiği dövizin, beslenme ve gıda için kırmızı et ithalatı ile daha fazla yurt dışına gitmesi ve Dış Ticaret açığını daha da artırması hangi yurt, toplum ve insan sevgisine sığar? Üstelik yarın TL, Dolar, EURO, Sterlin ilişkisini de bilmiyoruz.. Peki ne yapmamız gerekir?
Buna cevabı aramadan evvel çok söylediğimiz ama duymama rolü yapılan bir gerçeğimiz, Dünya Bankası Raporuna da yansıdı. Dünya Bankası Kıdemli Ekonomisti ve Raporun Başyazarı Sayın Natasha Rova; n“ girdi çıktı Tabloları analizi ve üretim süresi ile maliyetini düşürmeye, yönelik ada içi fırsatları değerlendirmekten” söz etti. Ayrıca şu gerçeklere de vurgu yapıldı. “ Kanıta dayalı politika yapmayı güçlendirmek. Veri toplama uygulamalarının geliştirmek. Politika yapımında veri kullanımının teşvik etmek. Veri okur yazarlığına yatırım yapmak” Yani öncelikli olarak politik yaşamda ve sivil toplum alanında veri özürlü halimize son vererek, enflasyona karşı mücadeleyi veri temelli ele almak esas olmalıdır. Gerisi, “kapıldım bahtımın rüzgarına “ şarkısını devamlı dinlemek demektir.
Et, Dünya Bankası ve İngiltere
Paylaş