Kıbrıs Rum siyaseti; 1963’ten bu yana hiç değişmedi...
Yaşanan o kadar acı olaya karşın, Kıbrıslı Türkleri ‘yasal devlet içinde’ azınlık olarak gören bu siyasetin kolay kolay değişeceğini sananlar aldanırlar...
Bizim arzumuz ve beklentimiz, Rum liderlerinin yeni bir siyaset anlayışını sergilemesidir...
Ama olmuyor...
Göreve kim gelirse gelsin, 50 yıl öncesindeki siyaseti devam ettiriyor...
Tekrar ediyorum; bu siyasetin özeti, Kıbrıslı Türkleri azınlık olarak görmek ve kesinlikle Rumlarla ‘eşit seviyeye’ getirmemektir...
Üzüntü verici bir durum...
1963’ten 1974’e kadar binlerce Kıbrıslı Türk evinden, köyünden kovuldu...
Çok sayıda insan hayatını kaybetti...
Canlı canlı toprağın altına gömülenler oldu...
Sonrasında 1974 harekatı geldi...
Allah onları şaşırttı ve Yunan Cuntası’nın 15 Temmuz 1974 darbesi nedeniyle, çarklar ters döndü...
Darbeden 5 gün sonra Türkiye adaya asker çıkardı ve katliamlara son verdi...
Bu kez 200 bin Rum, 50 bin dolayında Türk göçmen oldu...
Çok büyük acılar çekildi...
Yine de Rumların bu ırkçı siyaseti değişmedi...
Makarios’un yolunda
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucularından ve ilk Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios bir din adamıydı...
Buna karşın büyük insanlık suçu işledi...
EOKA’nın örgütlenmesinde ve Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılarda başrolü oynadı...
Onun siyaseti, uzun zaman içinde Kıbrıslı Türkleri bu adadan silmekti...
Kimisini saldırılarla yok etmek...
Kimisine İngiltere, Kanada ve Avustralya’da iş bularak adadan göç etmelerini teşvik etmek...
İnsanların göç edebilmesi için ne gerekirse onu yapmaktan geri kalmadı...
Kıbrıslı Türkler işsiz, parasız ve aç bırakıldı...
Buna dayanamayan on binlerce insan göç etmek zorunda kaldı...
Makarios; kanlı planlarına rağmen ENOSİS’i gerçekleştiremedi...
Tam tersi Taksim’i görerek, üzüntüsünden hayata veda etti...
Makarios’tan sonra göreve gelen tüm Rum liderler aynı siyaseti yürüttü...
Sadece iki tanesi; Vasiliu ve Klerides ‘daha şirin görünme’ becerisini gösterdi ama o kadar...
İki toplumun siyasi eşitliğini sağlayacak bir anlaşmaya gidilemedi...
Anastasiadis’in basın toplantısı
Şimdi son olaya geçelim...
Anastasiadis önceki gün ‘Kıbrıs Türk basını için’ özel bir toplantı düzenledi...
Makarios’tan başlayarak, diğer Rum liderleri de yılda bir kez bu türde organizasyon yapıyorlardı...
Türk basınına, Rum basınından farklı bir yaklaşım göstermelerinin temelinde ‘azınlıkları önemseme’ propagandası vardır...
“İşte gördüğünüz gibi biz Kıbrıslı Türkleri dışlamıyoruz” demeye getiriyorlar...
Kıbrıslı Türkleri dışlamıyorsanız, neden Rum basını ile birlikte çağırmıyorsunuz?..
Neden dış gezilere Kıbrıslı Türkleri de dahil etmiyorsunuz?..
İşin üzücü yanı, bu tür göstermelik basın toplantılarına Kıbrıs Türk basını ile Türkiye medyasının büyük ilgi göstermesidir...
Bizdeki bu anlayışın, Rum liderliğinin siyasetine büyük güç kattığını her ne halse hesap edemiyoruz...
Halbuki; onlar bizdeki siyasilere karşı böyle yaklaşmıyorlar...
Bir örnek verelim:
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rum basını ile bir araya gelebilmek, barış yanlısı siyasetini Rum toplumuna aktarabilmek için çok sayıda davet yapmıştı...
İlkinde bir sabah kahvaltısı organize etmiş ve güneydeki gazetelerin yazı işleri müdürlerini davet etmişti...
Sabahleyin kahvaltı salonuna girdiği zaman karşısında sadece bir foto muhabiri vardı...
Daha sonraki davetlerde, kişisel girişimler sonucunda 3 veya 4 gazeteci, Cumhurbaşkanlığı Sarayı dışında Talat ile bir araya geldi...
Hepsi bu kadar...
Siz isterseniz, katılan her gazeteciye 24 ayar altından yapılmış kalem hediye ediniz, yine de gelmezler...
Çünkü; azınlık sınıfın temsilcisi, yani küçük adam olarak görürler sizi...
Biz ise onların ‘azınlık planlarına’ yüksek katılımlarla destek veriyoruz...
Diğer tüm konularda olduğu gibi ‘anlaşılması’ zor bir durum...