Diyalog Gazetesi
2014-06-03 03:53:02

Buy one get one free

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 03 Haziran 2014, 03:53

Rum lideri Nikos Anastasiadis; ağırlıklı olarak EOKA’cıların yer aldığı DİSİ Partisi’nin lideriydi...

Glafkos Klerides’ten sonra partinin başkanlığına getirilen Anastasiadis, Kıbrıs sorununun çözümünü amaçlayan Annan Planı’nın kabul edilmesi için yoğun çaba harcamıştı...

Onun bu tavrı; Kıbrıslı Türklerin, DİSİ’ye olan güvensizliğini de büyük ölçüde ortadan kaldırmıştı...

Anastasiadis şimdi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’dır...

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın adayı ziyareti sırasında sergilediği ‘taktikler’ ne yazık ki, KKTC siyasileri tarafından görmezden gelindi...

Veya fark edilmediği için tepkisiz kalındı...

Biden; Anastasiadis’i ziyarete gittiği zaman askeri törenle karşılandı...

Tören sonrasında saraya girerken, Anastasiadis tarafından başka bir istikamete yönlendirildi...

Bunu görüntülü olarak izledik...

Kendisini, sarayın bahçesinde bulunan Makarios’un büstüne götürüp, eline bir de çelenk verdikten sonra, saygı duruşunda bulunulmasının gelenek olduğunu söyledi...

Biden kendisine söylenenleri yaptı...

Çelengi koyup, büstün önünde saygıyla eğildi...

 

Devleti yıkan kimdi?..

 

Halbuki; Kıbrıs sorununun çözümüne katkı koymak için binlerce kilometre yol alıp, adaya gelen Biden ve ABD Yönetiminin, Makarios’un yaptıklarını iyi bilmesi gerekiyor...

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın temelinde 1963 Rum saldırılarının olduğunu bilmezden gelemezler...

Ve o saldırıları örgütleyen kişinin, hayatını ENOSİS’e adamış Makarios olduğunu da inkar edemezler...

Düşünün ki; bir din adamı, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı makamına oturmuş...

Henüz 3 yaşındaki bir devleti yok etmek ve adayı Yunanistan’a bağlamak (ENOSİS) için, diğer topluma karşı silahlı saldırı başlatmış...

Binlerce kişiyi evlerinden, işlerinden, köylerinden etmiş...

Devlet hizmetlerindeki Kıbrıslı Türkler; 3 bakan dahil, silah tehditi altında istifa etmek zorunda kalmış...

Başta ABD olmak üzere tüm devletlerin sorgulaması gereken kanlı saldırıların ve bundan kaynaklanan dramatik olayların baş kahramanı Makarios’un huzurunda bir de saygıyla eğilmek, gerçekten insanlık adına üzücüdür...

 

Gizli silahlar satışta

 

Koltuk ve çıkar kavgasıyla gün dolduran bizdeki siyasilerin de bu tür olayları görmezden ve duymazdan gelmeleri daha da üzücüdür...

Halbuki; Makarios’un ‘cübbe arkasına saklanarak’ yaptıkları aradan yıllar geçtikten sonra da ortaya çıkıyor...

Ve bunlar, 1974 öncesini dünyaya anlatmakta zorlanan Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin elini güçlendiriyor...

Bedavadan belge vererek ‘al ve kullan’ diyor...

Rum basını iki gün önce önemli bir ifşaatta bulundu...

Makarios’un 1972 ve 1974 arasında Çekoslovakya’dan ‘gizlice getirdiği’ silahların satışa çıkarıldığını duyurdu...

Toplam 3 bin 782 adet silah, Başpiskoposluğun bodrum katında bulunmuş...

Savaş durumlarında bile düşman ülkelerin dini yerleri ve hastaneleri saldırıdan uzak tutuluyor...

Ve Makarios’un, bu gerçekler ışığında, dini bir mekanı silah deposu olarak kullandığı, aradan yıllar geçtikten sonra bir kez daha gün ışığına çıkıyor...

Silahların ‘Buy one get one free’ (bir alana bir bedava) yöntemiyle satılacağı bildirildi...

Eğer tarihi ve mekanı gizlenmezse, bu silahların tümünü Kıbrıslı Türklerin satın alması ve bir mekanda teşhir edilmesi gerekiyor...

Bunu düşmanlık yaymak için önermiyorum...

Kıbrıs sorununun 1974’te ‘Türk işgali (!)’ ile başladığını iddia eden Rum propagandasını çürütmek için öneriyorum...

Kendi küçük dünyalarında, kısır çekişmelerle zaman harcayan ve hayati konularda tamamen ilgisiz kalan bizdeki siyasileri bir küçük adım olsa bile hareketlendirmek için...

Hepsinden önemlisi ‘eğer bir gün’ Rumlarla anlaşmaya gidilecekse, Kıbrıslı Türkler açısından Türkiye garantörlüğünün önemini herkesin aklına sokmak için öneriyorum...

Güneyde halen 200 bin civarında ‘seferinin’ evinde silah vardır...

Çözüm olması halinde bu silahların, yeniden Başpiskoposluk sarayının bodrum katında muhafaza edilmemesi için ‘gözümüzü dört açalım’ diye öneriyorum...

Yoksa iyi niyetli tüm gelişmelere başından beri ‘evet’ diyoruz...

Ama iyi niyetli olmak, ikinci bir aptallık anlamına gelmiyor!!!

 

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.