Kuzey Kıbrıs’ın sorunlar içinde boğulmasının ana nedeni kötü siyasettir...
Bunu yıllardan beri iddia ediyorum...
Ve etmeye devam edeceğim...
‘Çok partili demokratik düzen’ sonrasında, küçük bir ülkeye yapılan en büyük kötülük ‘üçlü kararname’ ile atamalardır...
Hemen her yıl hükümet değişikliğinin yaşandığı bir yerde, sürekli müdür ve müsteşar değişimi yaşanıyorsa...
Görevden alınanlar ‘ayda 5-6 bin TL maaşla’ ve ‘müşavir’ adı altında evine gönderiliyorsa...
Sisteme yeni alışmaya başlamış bir insan görevden uzaklaştırılır, yerine deneyimsiz biri getirilirse...
O ülkede kamu düzeni bataklığa gömülür...
O ülkede düzen diye birşey kalmaz...
İnsanlar üstlerine karşı saygıyı yitirir...
Verilen görevleri yerine getirmemeye başlar...
Sorunun temelinde kötü siyaset vardır...
Bırakın parti değişimi, aynı parti bakan değiştiriyor, yeni gelen, kendi partisine mensup diğer bakanın atadığı insanları görevden alıyor...
Neden?..
Kendisine yakın olduğu için...
Önemli olan ülke çıkarı değil mi?
Ama bu ülkenin ihtiyacı ‘bakana yakın adam’ değildir...
Bu ülkenin ihtiyacı iş bilen, üreten ve insanlara hizmet eden bürokratlardır...
Bunun için deneyim gerekiyor...
Bunun için bilgi, görgü ve yetenek gerekiyor...
Böylesi özellikler ‘siyasi kararlarla’ yaratılamaz...
Başarı için eğitimin yanı sıra deneyime, yeteneğe ihtiyaç vardır...
Zaman zaman bu gerçeği siyasilerin bizzat kendileri de itiraf ediyor, ama hiç kimse değişime yanaşmıyor...
Meyhane masasında “atalım şunu, alalım ötekisini” deniyor ve sabah ilk iş bu karar uygulamaya konuyor...
Türkiye’den yardım alarak maaş ödeyebilen bir devletçiğin, müşavirler ordusundaki sayıyı sürekli artırmasının anlamı nedir?..
Bugün itibarıyla 200 müşavirin olduğunu ve ayda ortalama 5 bin TL maş aldıklarını düşünelim...
Ayda bir milyon, yılda 12 milyon TL yapıyor...
Siz bu para ile, yağmur yağdığında su altında kalan hastanelerinizi tamir edersiniz...
Tıkanan kanalizasyon borularını yenilersiniz...
Telekominikasyon sisteminizi yeniler, ülkeyi 2 tane GSM şirketinin tekelinden kurtarmış olursunuz...
Teknecik santraline filtre takar, insanları zehirlenmekten kurtarırsınız...
Beceri yoksa, yağcılık var
Hak etmediği halde üst makamlara gelen ‘bazı yöneticiler’ vardır...
Bunların övünecekleri başarılı bir icraatları yok...
Oturdukları koltuğun hakkını verebilmek için sadece ve sadece, birilerine ‘şirin görünme’ stratejileri uyguluyorlar...
Ellerindeki yetkiyi kullanarak, bir tarafa zarar vererek, diğer tarafa “bunu senin için yaptım” derler...
Sonra da kutlama için meyhane daveti beklerler...
Bugün kendilerinin yaptığını, bir başka gün diğerlerinin yapacağını düşünmezler...
Sıra kendilerine gediğinde ise ‘demokrasi ayıbından’ söz etmeye başlarlar...
Esas ayıp, ayakları baş, başları da ayak yapan kötü siyasettir...
Bu siyasetle hiçbir yere varılamaz...