Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas, 5 Ocak günü Atina’da, Birleşmiş Milletler Temsilcisi Eide ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada aynen şunları söyledi:
“Kıbrıs müzakerelerinde başarısızlık olamaz... Sadece gecikme olabilir...”
Yani bu sorun Cenevre toplantılarında da sonuçlanmayabilir!..
Peki neden?..
Çünkü uyguladıkları strateji ‘Uzun Vadeli Mücadeleye’ dayanıyor...
Lefkoşa görüşmelerinde, Kıbrıs Türk tarafından istedikleri tüm tavizleri aldılar...
En önemlisi ‘Dönüşümlü Başkanlığı’ kabul etmeden, 4 temel özgürlüğün eksiksiz uygulanmasını garantiye bağladılar...
Kuzeyde Türk nüfusun çoğunlukta olmasını kısa sürede bertaraf edebilecek ‘serbet yerleşim ve mülkiyet’ hakkını kabul ettirdiler...
Buna ilaveten mülkiyette ilk sözün mal sahibinde olmasını ve son sözü Mülkiyet Mahkemesi’nin söylemesini de kabul ettirdiler...
Sadece bu husus; Rum mülkü kullanan herkesin yaklaşık 3 yıl süreyle mahkeme kapılarında bekletilmesi, bu süre zarfında malına ‘malım’ diyememesi demektir...
Parasını ödeyerek satın aldığı mülkün KKTC’den mühürlü tapusunun geçersiz olması, hatta ciddi tazminat talepleriyle karşılaşması, 3 yıldan sonra da uzun yıllar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargılanması demektir...
Ve Kıbrıs Türk tarafı büyük bir cesaretle bunların tümünü kabul etti...
Buna karşılık olarak da ‘Dönüşümlü Başkanlığı’ talep etti...
En sona kalsın
Rum lideri Nikos Anastasiadis kurt bir politikacıdır...
Ekibinde Avrupa hukukunu iyi bilen müthiş insanlar vardır...
Kıbrıs Türk tarafından istediklerini elde ettikten sonra ‘Dönüşümlü Başkanlık’ konusunun en sona bırakıldığını açıkladı...
Sonra Cenevre’ye gidildi...
Burada Kıbrıs Türk tarafının ısrarına karşın bu konuyu görüşmedi...
Müzakereler başarısızlıkla sonuçlanınca adaya dönüldü...
Dünya kamuoyundan gelen baskılar sonucunda masa yeniden kuruldu...
Ama bugün oldu hala Dönüşümlü Başkanlık kabul edilmedi...
Hal böyle iken Kıbrıs Türk tarafı ‘büyük bir cesaretle’ müzakere masasına ‘harita’ koyma taahhüdü vererek 5’li konferansı kabul ettirdi...
Rum tarafı, 5’li konferans olarak açıklanan Cenevre toplantılarına ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de katılacağını açıkladı...
Yani Akıncı toplum lideri, Anastasiadis Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı...
Bununla da yetinmeyerek AB liderlerini ve Güvenlik Konseyi üyesi 15 ülkenin temsilcilerini de Cenevre’ye davet etti...
Buradaki amacın ne olduğunu anlamak için, kendini ‘şeytan’ gören Eide’nin Atina’daki açıklamasına bakmak yeterlidir...
Eide şöyle diyor:
“Sadece Kıbrıslı liderlerin elinde olsaydı bu mesele biterdi...”
Haritayı alıp, süreci erteleme taktiği
Gelinen noktada Rum tarafının, Yunanistan’la birlikte hedefi şöyle özetlenebilir:
“Cenevre’de liderler açık kalan konuları görüşmeye devam etsin. Ancak tam uzlaşı olmasa bile haritalar 11 Ocak’ta masaya konsun. Garantörler de 12 Ocak’ta bir araya gelsin...”
Garantörlerin buluşması sırasında masanın etrafını saran tümü Rum tezlerinin ezeli savunucusu ülkeler Türkiye’ye şunu diyecek:
“Gördünüz mü Sayın Erdoğan, iki lider buraya kadar tüm sorunları çözmüş durumda... Yunanistan da garantörlükten çekilmeye hazır. Öyleyse siz de bırakın Kıbrıslılar artık birlikte, barış içinde yaşasınlar...”
Kıbrıslılar bu tür taktikler karşısında ‘I love you’ sözünü kullanmayı çok severler...
Sevsinler sizi...
Türkiye; Kıbrıslı Türklerin taleplerini dikkate almadan bir adım atmayacağına göre, Rum-Yunan tarafının istediği tavizi vermeyecek...
Yani garantörlükten çekilmeyecek...
Stratejik açıdan bu kadar büyük önemi bulunan bir adayı Yunanistan’a altın tepsi içinde hediye etmeyecek...
Kıbrıslı soydaşlarının geleceğini tehlike altına sokacak ‘yeni bir güvenlik sistemine’ onay vermeyecek...
Böylece, Cenevre toplantılarına kısa bir ara verilmesi talep edilecek...
Türkiye’nin birçok bölgesinde bombalar patlarken, Kıbrıs siyasetinin daha tavizkar bir hal alacağını düşünerek bunu yaptıkları milim kuşku kaldırmıyor...
Çok yazık...
Aptallar bile Rum ve Yunan siyasetçileri kadar aptalca siyaset yapamaz...