Diyalog Gazetesi
2016-02-05 08:51:40

Böyle mi devam edecek?

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 05 Şubat 2016, 08:51

Narenciye üreticisi yıllardır kan ağlıyor...
Ürettiği ve sattığı ürünün bedelini zamanında alamayan bu insanların önemli birkısmı banka faizlerini ödeyemez duruma geldi...
Özellikle Güzelyurt’taki üreticilerin bir de gelecek kaygısı vardır...
Her müzakere sürecinde onlar yeniden göç ve işsizlik korkusu yaşamaya başlıyorlar...
Bölgedeki patates üreticileri için de aynı durum söz konusudur...
Onlar da narenciye üreticileri gibi ürettiklerini satamıyor, ya da sattıkları ürünlerin bedelini zamanında alamıyor...
Elde ettikleri gelirlerle, bahçelerine yeterince bakım yapamıyor, aile mensuplarının ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma geliyor...
Sadece ev ve bahçelerini terk etme kaygısı bile, bu insanların sağlıklarını olumsuz yönde etkiliyor...
Çok sayıda insan hastalıklarla boğuşuyor...
Kimisi erken yaşlarda hayatını kaybediyor...
Ne var ki; ülke yönetenlerin ve sivil toplum örgütlerinin gündeminde ekonomik sorunlar yoktur...
Onların gündeminde sadece kamudaki maaş tartışmaları ve bitmek bilmeyen grevler vardır...
İhmal edilmiş bölgeleri ekonomik açıdan canlandıracak plan ve programlar yoktur...
Yazık ve günah değil mi?..

Tüm kesimler huzursuz
Ülkemizde üretimle ilgili sektörlerin tümünde huzursuzluk ve gelecek kaygısı vardır...
Ürün bedelini zamanında alamayan çiftçiler sıkıntılıdır...
Hastalıklarla mücadele edemez duruma gelen hayvan üreticileri de öyle...
Sattığı sütün bedelini zamanında alamayan hayvancıların her 2-3 ayda bir bakanlık kapısını aşındırması ve eylem kararı almak zorunda bırakılmasının temelinde yılların ihmalleri vardır...
Hayvancı gibi, süt ürünleri imalatçıları da Rum tarafının ‘Hellim’ konusundaki tavırları yüzünden endişelidir...
Yakın bir gelecekte, ihracat kapılarının tamamen kapanması olasılığı karşısında hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın ciddi adımlar atması kaçınılmazdır...
Müzakerelerin en kritik aşamasında, Kıbrıslı Türk üreticileri yok etmeye çalışan Rum Yönetimi’ne artık net mesajlar verilmelidir...
Tek yanlı iyi niyet jestleri ile yarım asırlık sorunu çözemeyeceğimizi onlara gür bir sesle söylememiz gerekiyor...

Siyaset gemisi battı
KKTC’de öyle basit sorunlar vardır ki; bunların kısa sürede çözüme kavuşturulması olasıdır...
Yeter ki niyet olsun...
Her şeyi parasızlığa ve imkânsızlığa bağlamak yerine, çözüm üretmek siyasilerin görevi olmalıdır...
Haftada 2 gün toplanan Meclis’te karşılıklı eleştirilerle zaman tüketmek yerine, hiç olmazsa yılın sadece bir ayını ciddi icraatlara ayırmak zorundadırlar...
Halkın, siyasete olan güvenini yok eden onlardır...
Bunu düzeltmek de onların elindedir...
Hastalıklı hayvanlara çare bulmak bu kadar zor olmamalıdır...
Mektup dağıtamaz hale gelen posta servislerini canlandırmak da öyle...
İstenmesi halinde çok kısa sürede hem eğitimde, hem de sağlıkta ‘Tam Gün’ uygulamasına geçilebileceğini herkes biliyor...
Bu ülkede hala çok düşük dozda uyuşturucu suçundan tutuklananlara yüksek miktarlarda para cezası öngören yasa değişikliğinin yapılmaması nedeniyle yargıçların yaşadığı sıkıntılara çözüm getirecek olan yine Meclis’tir...
Küçük bir ülkede, devlet ciddiyetinin ayaklar altına alınması nedeniyle sosyal medyada kişilere yönelik ağır hakaretler, tehdit ve şantajlar artarak devam ederken, siyasilerin sessizliğini ve bu konuda herhangi bir yasanın geçirilmemesini anlamak mümkün değildir...
İnternet suçlarıyla ilgili yasal eksiklik nedeniyle polisin de yargının da elini, kolunu bağlayan Meclis’tir...
Meclis’in bu tavrı yüzünden insan hakları ayaklar altındadır...
Peki bunlarla kim ilgilenecek?..
Acil önlemleri kimler alacak?..
Devletin önlem almaması halinde, herkesin kendi önlemini alma noktasına getirilmesinin nelere mal olacağını ve ne tür üzücü olayların yaşanabileceğini özellikle Meclis’teki siyasi partilerin liderleri ve milletvekilleri düşünmeli ve harekete geçmelidir...
Tahammül sınırının son noktasındayız...
Bunu görmemek insanlık suçudur...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.