Aplıç ve Derinya sınır kapıları da resmen açıldı. Bu gerçekleşene kadar toplumumuz içindeki tartışmalar iddiaları ve yapılan yorumları hatırlayan yoktur.
Bir kere bu iki kapı eş zamanlı olarak açıldı. Bu özellikle Güneyin bir zamanlar, Aplıç için gösterdiği isteksizliğe dönük gelişen bir tavırdı.
Ancak ne acıdır ki bu konu, hakikaten sınır kapılarının açılması, hatta Federal Çözüm konusunda istekli Kıbrıs Türk Toplumunun içinde de ciddi bir durumun oluşmasına yol açtı. Derinya sınır kapısının açılmasının alt yapı bakımından daha az külfet isteyeceği ama Aplıç kapısının ise daha çok yatırım istediğini bilen bir kısım insanlar, bu eş zamanlı açılma tavrını isteksizliğe bağladı.
Bunun sonucunda en azından radyo ve Tv’lerde konuşan bu kapıların açılması için irade koyan bölgesel sivil inisiyatiflerin sözcüleri, işi bölgecilik noktasına kadar vardıran iğnelemeler yaptılar.
Ancak sonuçta her iki sınır kapısı da eş zamanlı açıldı.
Açıkça yazmak isterim, eğer bu iki kapı için eş zamanlılık tavrı olmasa ve biri ötekinden önce açılsaydı, diğerinin açılması hala gerçekleşmeyecekti.
Bu nedenle bu süreçten çıkarmamız gereken ders, toplumsal demokratik birliğin önemidir. Birinin çıkarını, ötekinin önüne koymamak, en temel konularda toplumsal kazanımın gelişmesinin temelidir.
Bir diğer konu, sivil inisiyatifin duyarlılığıdır. Özellikle Aplıç ve Derinya sınır kapılarının açılması için başlayan süreçte bölgesel olarak ve ülke çapında da CTP, UBP, DP, TDP, YKP ve diğer siyasi eğilime mensup insanlar bu konuyu ortak payda yaptılar. Bu kapıların açılması için atılan ilk adımlarda sağ sol siyasi parti yetkililerinin ve mensuplarının yan yana durması önemli olmuştu. Bu konuda oluşan sivil inisiyatiflerde bu konuda devamlı enerji üretimi yarattılar.
Bu yalnız Kıbrıs Türk Toplumunun içindeki demokratik senteze dayanmadı. Gerek Aplıç, gerekse Derinya sınır kapılarının açılması için Kıbrıs Rum Toplumunun içindeki farklı siyasi eğilime mensup insanların ve sivil inisiyatiflerin de bu ortak hedefte birleşmesi çok önemli oldu.
Sonuç itibari ile iki tarafın askeri yetkilileri, devlet görevlileri de ortak paydanın gelişmesi için karşılıklı geri adımlar atma dahil, çözümler bulma kabiliyetini gösterdi. Buna BM ve AB'nin desteği eklendi.
İşte önce toplum içinde, sonra iki toplum arasında; bunun üstüne de her iki taraftaki askeri ve devlet yetkililerinin sonuç elde etmeye odaklı yapıcı tutumları, her iki kapının da açılmasını getirdi.
Örneğin bu iki kapının açılmasında gelişen ortam; Lokmacı, Metehan ( Kermiya) Bostancı ve Yeşilırmak kapılarının açılması sürecinden farklı oldu.
Çünkü, o kapıların açılması için toplum içinde ortak konsensüs ilk başta yoktu. Bir kesim, bu kapıların açılmasına şiddetle karşı çıkıyordu. Hatta toplumun yok oluşu olarak bu adımı görüyordu. Unutmayın ki bazı askeri yetkililer ve devlet içindeki bazı güçler, bu işe de karşı idi.
Dönemin CB ve Hükümeti bu konuda inanılmaz baskılar altında idi. Hatta iş ta Türkiye Genel Kurmayının meselesi haline getirilmişti. O dönemin koşulları gereği Türkiye’de ve Kıbrıs’ta sivil yönetimin terbiye edilmesi aracı olarak ta bu görülmüştü. Ama süreç içinde bu tutumlara karşı kararlı duruş yapılırken, akıl yolu ile toplumsal karmaşa değil, ortak payda arayışı gelişmiş, Güneyle ortak noktada buluşmak için inanılmaz eforlar sarf edilmişti.
Sonuçta o kapılar açıldı. Bugün bunun faydasını hem Kıbrıslı Türkler hem Kıbrıslı Rumlar yaşamaktadır.
İşte bu birikimlerin üzerine Aplıç ve Derinya sınır kapılarının açılması gelişti. Bu yeni durum bize önce toplum içinde, sonra iki toplum arasında ortak demokratik paydalarının bulunmasının önem ve değerini göstermektedir. Bu yüzden en temel sorunlarda ilk aramamız gereken ortak paydadır.
Aplıç ve Derinya kapılarının açılışının düşündürdükleri
Paylaş