Kıbrıs’ın Güneyinde 2023 yılında kişi başına düşen GSYİH’nın 35 bin 600 EURO olduğu açıklandı. Kıbrıs’ın Kuzeyinde ise Kişi Başına Düşen Milli Gelir, 14 bin dolar civarında olmaktadır. Geçmişte, 2002 yılına kadar, Kuzeyin Kişi Başına Düşen Milli Geliri, Güneyin %40’ı kadardı. 2003 yılında Milli Gelir, önceki yıllara göre artmış olmasına karşın; ancak 4 bin dolar dolayına gelmişti. 2004 yılında ilk sıçrama gerçekleşmiş ve Milli Gelir, 8 bin dolara yükselmişti. Bu trend, 2008 yılına kadar her yıl artarak, 15 bin dolar dolayına yükseldi. Yani Güneyin milli gelirinin %60’ına yaklaştı. Fakat daha sonra, günümüze kadar, Orta Gelir Tuzağına saplandık. KBD Milli Gelir, günümüze kadar 15 bin doları aşamadı. 2002’den itibaren gelişme kaydeden ve 2004’ ten 2008’e kadar “ big bang” halinde ilerleyen bu temel, orada çakıldı kaldı. Ama Güney Kıbrıs, biz aynı yerde kalırken, her yıl daha da ilerleyerek 35 bin EURO seviyesine yükseldi. Güneydeki bu “istikrarlı” ilerleme, 1990’da AB üyeliğine başvurmakla ve arkasından da 1993 yılında AB ile Hükümetler arası görüşmelere başlamakla gelişti. AB üyeliğine uyum için reformlar yaptılar. Bu kolay olmadı. Büyük iç siyasi tartışmalar yaşadılar.
Güney, 1990’da AB üyeliği için başvurduktan sonra bunları yaşarken biz; 24 Nisan 2004 yılındaki Referanduma kadar; “ AB kıyma makinesi mi? Değil mi? ” tartışması ile boğuştuk. Ancak, o meşhur Referandumdan sonra, halkımızın iradesi ile bu süreçlere, “ Çözüm ve AB “ hedefi ile girdik. Bu nedenle ekonomide gerçekleşen o “ big bang “ gerçeğini yaşadık. Bununla bağlantılı olarak, AB Uyum çalışmalarına girmek ve demokratik hukuk devleti temelindeki gelişmeler ile Yargı Organımızın bağımsızlığının gelişmesi, basın özgürlüğünün ilerlemesi, ekonomideki pozitif yansımayı gerçekleştirdi. Bugün herkesin mülkiyet sorununda değerli bulduğu TMK’ nın, AİHM tarafından geçerli ve KKTC Yargısını da saygın kurum olarak değerlendirilmesi; “Çözüm ve AB” değerlerini öne almanın sonucudur. Ne zaman AB hedefi ve Kıbrıs sorununu çözümünden uzaklaştık; ekonomide, hukuk alanında gerilemeye girdik. Ekonomide yalnız Orta Gelir Tuzağında çakılmadık. Enflasyon ve gıda enflasyonunda Avrupa’da lider olduk. Demokratik alanda, Meclis yerine YGK ile ülke yönetmeye ve geçmişin çok ötesinde, skandallar ve yolsuzluklar batağına saplandık. Turizm, Üniversiteler ve Elektrik Enerjisi değerlerimizi krizlerin içine sürükledik. Şimdi ise basın özgürlüğü alanında, Diyalog TV kapatma ayıbından sonra, Ali Kişmir davası ile geçmişin ayıbı olan, “ Casusluk” davası benzeri davalar ile uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bu olumsuz gelişmeler, ekonomide derin krizler ve demokratik hukuk devleti temelindeki sapmalarla paralellik gösteriyor. Yani Güney, AB değerleri ile bütünleştikçe; tıpkı Bulgaristan, Polonya, Romanya, Bosna Hersek gibi ilerliyor. Biz ise “ AB ve Çözüm” değerinden uzaklaştıkça, ekonomide çakılıp kalıyor, demokratik hukuk devleti değerlerinden de uzaklaşıyoruz. Ali Kişmir meselesi işte bu gerilemenin bir sonucudur. Bu yanlışta egemen güçlerin ısrarı ise, ekonomik bozulmayı, 1990 sonrası gibi daha da derinleştirecektir.
Ali Kişmir; ekonomik, demokratik bozulma
Paylaş