İngiltere Kıbrıs’ın 3 garantör ülkesinden biridir...
EOKA’nın nasıl bir terör örgütü olduğunu bizden iyi biliyor...
Çünkü 1955-1959 yılları arasında bombalı saldırıların hedefi, adadaki İngiliz yönetimiydi...
Şimdiki Rum lideri Anastasiadis’in talimatıyla, Rum okullarında ‘yüceltilen’ Grivas’ın, adaya nasıl silah çıkardığını ve İngiliz yönetimine karşı neler yaptığını arşivlerde bulmak zor değildir...
İngiltere, iki toplumlu yeni bir devletin kurulması sonrasında 1960 yılında adayı terk etti...
Bunu sadece Kıbrıs’ta yapmadı...
Singapur ve Malezya’dan, daha sonra Hong Kong’tan da çekildi...
Ancak; Kıbrıs ile diğer ülkelerden çekilme koşulları arasında çok büyük farklılıklar vardır...
Kıbrıs’tan çekilmesini sağlayan kanlı EOKA saldırılarıydı...
EOKA; 1960’tan sonra terör saldırılarına devam etti...
Hedef bu kez Kıbrıslı Türklerdi...
Kanlı saldırılar tam 11 yıl devam etti...
O dönemde İngiliz üslerinde görev yapan askerlerin unutulmaz hatırları vardır...
Hamile kadınlarımızın üslerden kalkacak helikopterle Türkiye’ye gönderilmelerine dahi EOKA tedhişçileri engeller çıkarıyordu...
Yüzlerce insanımız katledildi...
Binlerce insanımız köylerini terk etmek zorunda bırakıldı...
Yerlerinde kalanlar can korkusuyla yaşadı...
Ve 15 Temmuz Yunan darbesi, ENOSİS amacıyla yürütülen kanlı saldırıların sonuncusuydu...
İster Türk, ister Rum, isterse İngiliz olsun...
Herkes bu tarihi gerçekleri anımsamalı ve geleceği şekillendirirken, geçmişteki acıların bir daha yaşanmayacağı önlemlerin alınmasına yardımcı olmalıdır...
Ne yapılabilir?..
Gelinen noktada, bundan sonrası için nelerin yapılabileceğini tartışabiliriz...
Müzakerelerin en yoğun döneminde, KKTC lideri ‘aylar içinde’ çözümden söz ederken, EOKA’nın yerini alan ELAM’ın, Kıbrıslı Türklere saldırması, Rum toplumundaki anlayışın bir milim dahi değişmediğini, tam tersi düşmanlık duygularının daha da tırmandığını gösteriyor...
İlkokuldan başlayarak, tüm öğrencilere Türk düşmanlığı üzerine kurulu eğitim verilmesi nedeniyle, değil ‘aylar içinde’ , 5-10 yıl içinde bir çözüm olması halinde Kıbrıslı Türklerin bu adada, huzurlu ve mutlu bir yaşam sürebilmesi ‘asla’ mümkün değildir...
Türk gördüğü zaman gözleri dönen, yere tüküren, eline geçirdiği bir aletle saldırmayı kahramanlık bilen bir gençlik var karşımızda...
Türk askerinin çekilmesi, garantörlüğün de sonlandırılması halinde her 4 Rum’un karşısında bir Türk’ün olacağını düşünerek; başımıza nelerin gelebileceğini hep birlikte hesaplamak zorundayız...
Böylesi bir durum aslında sadece Kıbrıslı Türkler açısından değil, Kıbrıslı Rumlar açısından da tehlikelidir...
Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin kan gölüne dönüşmesi istenmiyorsa, bu aylar içinde çözüm meselesini ‘yıllar sonrasına’ tehir etmenin ‘insanlık adına’ bir gereklilik olduğunu kabul etmek zorundayız...
Saflığı bırakalım
Biz Kıbrıslı Türkler çok saf ve duygusal insanlarız...
En ufak bir olay karşısında üzülür, ağlarız...
Yaşadığımız acıları erken unuturuz...
Bağışlayıcı bir özelliğimiz vardır...
Bizlere yönelik kanlı saldırıları tarih kitaplarımızdan çıkaracak kadar ‘barış’ sevdalısıyız!..
Ama, müzakere masasında Rum liderliğine ‘eğitim sistemini’ değiştirmelerini ve düşmanlık aşılamaktan vazgeçmelerini söyleyemiyoruz...
Bugün hala karşımıza çıkıp da Türklere saldıranların 100-200 kadar ‘çapulcu’ olduğunu söyleyebiliyorlar...
Kesinlikle 100-200 değildir...
Bin, 10 bin, 100 bin de değildir...
Belki 800 bin...
Yüzde 90’dan fazla bir kesimin, kesinlikle Türk düşmanlığı üzerine yetiştirildiğini kabul etmek zorundayız...
İnsanlık adına, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi adına bu gerçeği kabul etmek zorundayız...
Bundan 5 yıl önce Sertunç Akdoğu’yu bıçaklaan ELAM teroristleri cezalandırılmadı...
İki yıl önce Talat’a saldıranlar da cezalandırılmadı...
İngiliz okulunda, Türk ve Rum çocuklarını yakınlaştırmaya çalışan Müdür Muavini, ırkçı bir kararla okuldan atıldı...
Anastasiadis buna onay verdi...
Anastasiadis, Rum eğitim sistemini düzeltmek yerine EOKA ve Grivas’ın yüceltilmesi talimatını verdi...
Güney Kıbrıs’ta daha bir ay kadar önce yeni bir EOKA müzesi açıldı...
Malzemeler de Atina’dan geldi...
Anastasiadis’in döneminde yeni EOKA anıtlarının sayısı ikiye katlandı...
Sonuncusunun iki hafta kadar önce Baf’ta açıldığını Rum basınından öğrendik...
Hammond’a sesleniş
Kıbrıs’a kısa süreli bir ziyaret yapan İngiltere Dışişleri Bakanı Hammond’a, Başbakan Cameron’a, hatta Kraliçe Elizabeth’e seslenmemiz gerekiyor...
Rumların ırkçı, faşist saldırılarından sadece bizler çekmedik...
Sizler de çektiniz...
Ne zaman çözüme az kaldığı söylense, AKEL liderliğinin “Çözümden sonra Kıbrıslı Türk kardeşlerimizle birlikte İngiliz üslerini de adadan söküp, atacağız” dediğini, buradaki Yüksek Komiserliğin not ettiğini biliyoruz...
Kıbrıs, sadece bir cennet parçası değildir...
Stratejik açıdan büyük önemi vardır...
Öyleyse bu önemi kaybetmek ne İngiltere’nin işine gelir, ne de Türkiye ve Yunanistan’ın...
Yunanistan, AB üyesi olduğu için, garantörlükten çekilse bile Kıbrıs’ı garanti edecek AB sisteminin içindedir...
İngiltere’nin, AB üyeliğinin devam edip, etmeyeceğini, referandum belirleyecek...
Türkiye ise bu kulübün dışındadır...
Ve Kıbrıs sorunu çözülse dahi, Türkiye’yi ‘asla’ üye yapmayacaklarını adımız gibi biliyoruz...
Öyleyse; halkımızı ve haklarımızı neden tehlikeye atacağımızı bizlere kim izah edecek?..
Kalıcı bir çözümün herkesin çıkarına olacağını söyleyenler; böylesi bir düşünce yapısıyla, Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin ne tür çıkarlar elde edeğini bizlere açıklamalıdırlar...
Hedeflenen bizleri topluca başka diyarlara göndermek ise...
Buna izin vermeyeceğiz...