Diyalog Gazetesi
2017-08-07 06:22:31

Akıncı’ya anlamsız saldırılar

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 07 Ağustos 2017, 06:22

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ilk günden itibaren dünyanın anlayabileceği dilden konuştu...
 Sadece bizim değil; Kıbrıslı Rumların acılarından da söz etti...
İki toplumun da barış içinde yaşayacağı bir çözümü sağlayabilmek için elinden gelen her türlü gayreti gösterdi...
Terörist ELAM’ın parlamentoya girmesini ve Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılar sonrasında tek bir Rum’un cezalandırılmamasını büyük bir sorun haline getirebilir ve masadan çekilebilirdi...
Ama onu da yapmadı...
 Bize göre; alınması gerekenleri almadan Güvenlik ve Garantilerin tartışılmasını kabul etmemeliydi...
Ancak; sınırlarını zorlayarak bunu da yaptı...
Rumların 1977’den itibaren değişmez ‘çözüm şartlarının’ tümünü kabul etti...
Neydi bu şartlar?..
Tek egemenlik, tek devlet, tek vatandaşlık...
Daha başka?..
Avrupa Birliği (AB) özgürlüklerinin kabulü...
Yani Serbest Dolaşım, Serbest Yerleşim, Serbest Ticaret ve Mülkiyet Hakkı...
Akıncı bu şartları da kabul etti...
 Özellikle ‘Sebest Yerleşim’ şartını kabul etmek, gün gele kuzeydeki çoğunluğun Rum olmasına yol açabilecek kadar tehlikeli bir şarttı...
Ne var ki; Rum tarafı bu kez ‘Sıfır Garanti, Sıfır Asker’ şartını masaya getirdi...
Yunanistan Dışişleri Bakanı bu konuda direksiyonu ele alarak, tüm Rum siyasilerini peşinden sürükledi...
Ve “Türkler nasıl olsa garantilerin tartışılmasını kabul etmeyecekler” düşüncesiyle Crans Montana Konferansı’nı kabul etmek zorunda kaldı...
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Crans Montana Konferansı’nda çok büyük riskleri göze alarak garantilerin değiştirilmesine ‘yeşil ışık’ yaktı...
Rum-Yunan tarafı bunu da reddetti...
Alaycı ve aşağılayıcı bir lider
 Lefkoşa görüşmelerinde kapı vurma ve masayı terk etme terbiyesizliğini gösteren Rum liderinin, daha sonraki süreçlerde neler yaptığını Akıncı artık anlatmaya başladı...
Doğru olanı yaptı...
Hatta geç bile kaldı...
Müzakerelerin en kritik aşamasında, çözüme ulaşabilmek için Rum liderine “Türkiye ve Yunanistan Başbakanlarını da davet ederek, bu işi bitirelim” teklifini yapan Akıncı’ya, bir süre sonra “Ben bunu unuttum” cevabını vermek nasıl bir siyaset anlayışıdır?..
Sadece bu alaycı ve aşağılayıcı hareket bile Rum tarafının ‘İki bölgeli, iki toplumlu bir çözümden yana olmadığını’ göstermiyor mu?..
Sayın Akıncı bu gerçekleri gecikmeli de olsa halkına anlattığı için bazı kesimlerin saldırısıyla karşılaşabilir...
Ancak toplumun ezici bir çoğunluğunun bundan memnuniyet duyduğunu görebiliyoruz...
Hala memnuniyetsizlik belirten, hatta Rum liderliği yerine kendi liderine saldıranlara Rum Başpiskoposu Hrisostomos’un, Crans Montana sonrasındaki açıklamasını bir kez daha hatırlatalım:
“Türkiye tüm askerlerini çekse ve garantörlüğü sonlandırsa, hatta diğer tüm tekliflerimizi kabul etse de federal devlet kurulamaz...Kurulsa da kısa sürede yıkılır...”
Niyetin ne olduğunu hala anlamayanlar varsa, onları yalnızlığa terk etmek doğru olandır...
Eğer Kıbrıslı Türkleri; Maronitlerin konumuna düşürmek isteyen partiler varsa onların bu kez halktan çok ağır bir darbe yiyeceklerini de hep birlikte göreceğiz...
Ne yapılmalı?
Bizim arzumuz Rumlarla kavga etmek değildir...
Bundan sonraki süreçte yine ikili ilişkileri geliştirmek için çalışmalıyız...
Karşılıklı geçişleri, sosyal ortamlarda buluşmayı sürdürmeliyiz...
Kuzeydeki mülkünü satmak veya takas etmek isteyenlere Mal Tazmin Komisyonu aracılığıyla hakkını vermeliyiz...
Unutmayalım ki; mülkiyet konusunda mağduriyet tek yanlı değildir...
Kıbrıslı Türklerin 1963’ten itibaren kayıpları vardır...
Çerez parasına elimizden alınan mülkleri, yıkılan binaları hesap dışı bırakamayız...
Bugün 350 bin dolayında Kıbrıslı Türk başka ülkelerde yaşıyorsa, bunun ana nedeni 1963’te başlayan saldırılardır...
Bundan sonraki süreçte Kıbrıs tarihini hem kendi çocuklarımıza, hem de yabancılara daha iyi anlatmalıyız...
Ders kitaplarını elden geçirerek, çocuklarımıza 1 Ağustos’u da, 1 Nisan’ı da, 15 ve 20 Temmuz’u da; Kaymaklı’yı, Tahtakale’yi, Erenköy’ü, Aleminyo’yu, Taşkent’i, Geçitkale’yi, Atlılar, Muratağa ve Sandallar’ı anlatmalı;“Sağlam barışiçin dik duruşu” öğretmeliyiz...
Sınır olaylarında öldürülen Isaak ve Solomu adlı 2 Rum için her yıl bıkmadan usanmadan eylem düzenleyen Rumların karşısında 85 kişinin katledildiği Dohni’yi (Taşkent) unutma hakkımız yoktur...
Çözüm, barış, dostluk ve kardeşlikten yana olduğunu söyleyenler...
KKTC Meclisinde ant içerek görev yapan ve devletten maaş çekenler halk size soruyor:
“Kendi insanlarınızla niye dost olmayı denemiyorsunuz?.. Doğruları açıkladığı için kendi Cumhurbaşkanınıza niye saldırıyorsunuz?..”
Herkese güzel bir hafta diliyorum...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.