Anastasiadis, Yunan bayraklarıyla eylem yapan ve Kıbrıslı Türklere saldıran ELAM üyelerine neden ‘akılsızlar’ dedi?..
Gerçekten bunlar akıldan yoksun insanlar mı?..
Kesinlikle değil...
Anastasiadis’in ‘akılsızlar’ demesinin nedeni, tam da garantilerin konuşulduğu bir dönemde Kıbrıslı Türklere yönelik saldırıların, Rum tezini zayıflatmış olmasındandır...
Aslında bu insanlar akılsız değildir...
Tam tersi, kendilerine öğretileni uygulama becerisine sahip insanlardır...
Daha iki hafta önce Rum okullarına genelge göndererek EOKA’nın ve Grivas’ın ‘yüceltilmesini’ isteyen Anastasiadis’in kendisi değil miydi?..
EOKA’cı bir geçmişi olan Anastasiadis; bu terör örgütünü kuran ve teroristleri örgütleyerek 1950’den itibaren adada tedhiş hareketi uygulayan Grivas’ın yüceltilmesini isterken, bunun milliyetçi, şöven düşünceleri körükleyeceğini bilmiyor muydu?..
Elbette biliyordu...
Ancak, bu faşistlerin çok kısa bir süre içinde cesaretlenerek, saldırıya geçebileceklerini hesaplayamamıştı...
Yanıldığı nokta budur...
Peki mesajın içeriği nedir?..
EOKA’yı ve Grivas’ı yüceltin ki; yakında çözüm olması halinde ENOSİS’i nasıl gerçekleştirebileceğimizi şimdiden düşünmeye başlayalım!..
Hazırlık yapalım...
Çünkü; iki bölgeli, iki toplumlu federasyon ‘ideal bir çözüm’ değil ‘acı verici’ bir denemedir...
Bu denemeyi mümkün olan en kısa süre içinde sonlandırmak için Grivas’ın EOKA ruhuna ihtiyaç vardır...
Polisin utanmazlığı
ELAM’ın bu yaptığı ilk değildir...
Beş yıl önce Larnaka’da, Kıbrıslı Türk müzisyen Sertunç Akdoğu’yu onlar bıçakladı...
Geçtiğimiz yılın mart ayında konferans vermek için Limasol’a giden Mehmet Ali Talat’a sopalarla saldıran onlardı...
Atalasa’daki askeri kampta eğitim aldıklarını belgeleriyle deşifre eden Andros Kiprianu’ydu...
Ve bu faşist ELAM’ı yargılayıp, cezalandırmak yerine, seçimlere katılmasına izin veren Rum liderliği ile kilisedir...
Kilise, elini siyasetten çekmediği sürece; iki toplumun bu adada barış içinde ve birlikte yaşaması mümkün değildir...
Rum eğitim sisteminde Türk düşmanlığı aşılayan dersler kaldırılmadığı ve hangi ırktan olursa olsun, herhangi birisine yönelik saldırı karşısında 10 yıldan başlayan hapislik cezası verilmediği sürece, Rum gençleri, Türklerle bir arada yaşayamaz, ortaklığı kabul edemez...
Rum siyasi liderliği ve Yunanistan hükümeti, ENOSİS’in asla gerçekleşemeyeceğini, Kıbrıs’ın sonsuza dek ‘ayrı bir devlet’ ve bağımsız olarak yaşayacağını AB, ABD ve BM nezdinde yazılı belge ile tahhüt etmediği sürece; Türk askeri bu adadan gidemez, Türkiye garantörlükten vazgeçemez...
Bu gerçeği önce bizim, sonra Rumların, sonra da dünyanın anlaması gerekiyor...
Burası Berlin değildir
Üzücü olan şu ki; dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan Almanya bile, hala Kıbrıs gerçeklerini anlamış değildir...
Anlamış olsaydı, Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier, o talihsiz açıklamayı yapmazdı...
Steinmeier, adaya gelmezden önce ‘Berlin’in birleşmesini örnek göstererek, Kıbrıs’ın da birleşmesine yardımcı olabileceklerini söylemişti...
Halbuki; Berlin’de yaşayanlar; aynı ırktan insanlardı...
Tümü Alman’dı...
Kıbrıs’ta Hristiyanlar ve Müslümanlar vardır...
Kıbrıs’ta Hristiyan Ortodoks olan Rumlar, hiçbir zaman Müslüman Kıbrıslı Türklerle ‘eşitlik’ çerçevesinde bir yaşama razı olmadı...
Almanya Dışişleri Bakanı öncelikle adanın geçmişine bir göz atmalı...
Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin neden 1964’ten bu yana adada bulunduğunu öğrenmeli ve sonra konuşmalıdır...
Ve şu gerçeği asla unutmamalıdır...
Kıbrıs’ta kalıcı barışı isteyen bizleriz...
Annan Planı’na “evet” diyen ve halen yürütülmekte olan müzakerelerde tek yanlı tavizleri veren bizleriz...
Bu kadar iyi niyete karşın hala ambargo altında tutulan ve AB yardımlarından yeterince yararlanamayan bizleriz...
Sayın Akıncı, kayıpların araştırılması için 41 yıldan beri hiç kimsenin araştırma yapamadığı askeri karargâhların açılmasını sağladı...
Derinya ve Aplıç Kapıları’nın açılması konusunda hem askeri makamları, hem de Ankara’yı ikna etti...
Ne var ki; Rum tarafı ‘yasal engel’ iddiasıyla iki toplumun yakınlaşması çerçevesinde GSM birleşmesini de kabul etmedi...
Almanya ve diğer AB üyesi ülkelerin artık bu gerçekleri görmesi ve Kıbrıslı Türklerin statüsünü yükseltmesi gerekiyor...
Bu ülkede kalıcı bir çözüm için yapılması gerekenler bellidir...
Bunları yapsınlar, ondan sonrası kolaydır...