Döviz krizi ne moral; ne de yaşama dair pek çok alanda öngörülebilir hareket etme bıraktı. Bu kriz, bir anda onlarca yıl, bin bir çile, emek, bilgi ve alın teri ile yaratılan toplumsal birikimi eritti.
Evladının eğitiminden, ev borcunun taksitinden, evine götüreceği ekmekten hatta işinden endişe dorukta. Her işletme geleceğinden endişeli. Bu hal içinde ne olması gerekir arayışından evvel bu sorunla ilgili olarak yakın geçmişimizde yaşadığımız ve bu sorunun daha da büyümesine yol açan yaşanmışlıklara değinmek isterim. Önce bu sorunu bütün olumsuzluğu ile kabul etmek gerekir. Sonra da her kesimin bu sorunu aşmak için düşüncesinden yararlanacak bir toplumsal ortak platform için çaba harcamak gerekir. Bunun oluşması için de erkte olanların dünkü ve bugünkü tavırları sorgulanmalıdır. Bundan ders çıkartılmalıdır.
Cumhurbaşkanı Sayın Tatar, toplumun moralinin bozulmaması amacı ile sorunla ilgili, “merak etmeyin bu da geçer” diye demeçler veriyor. Öte taraftan birlik ve beraberlikten söz ederek, bu sorunu tartışan her insana ve kesime hamasetle saldırıyor. Halbuki dün, 4’lü koalisyon döneminde döviz krizi bu günkü boyuttan daha az patladığında ve 4’lü hükûmet bir kısım tedbirlerle bunun önüne dalgakıran olmaya çalışırken Sayın Tatar, o dönem ana muhalefet partisi başkanı olarak inanılmaz bir muhalif söylemle verip veriştiriyordu. Acıdan bal süzmeye çalışıyordu. Nitekim CB olduktan sonra Sayın Gökhan Altuner’le yaptığı söyleşide “çok da iyi ve etkili muhalefet” yapmıştım diye de dönemle övündü. Sonra 4’lüyü övünerek yıktı. Arkasından Başbakan oldu. Başbakan olduktan sonra dövizde küçük bir gerileme olunca da “Başbakan oldum dövizde düştü” diye nutuk da çekti. Arkasından Pandemi ve yine döviz krizi geldi. Cumhurbaşkanı olunca da döviz krizi top yaptı. Şimdi birlik ve beraberlikten söz ediyor ve sorun üzerinde tartışma yapılmasını dahi hamasetle engellemeye çalışıyor. Bu arada Başbakan Sayın Sucuoğlu ekonomik yaşamla ilgili toplantı düzenledi. Ancak bu toplantıya emek örgütlerini davet etmedi. Toplantı sonrası ise “inşaat, eğitim ve turizm sektörlerinin üzerinden gözünü ayırmayacağını” ifade etti. Fakat bu döviz krizi ile ilgili tek bir sonuç açıklamadı.
Bunları niçin yazdım? Sayın Tatar, döviz krizinin bu denli büyük olmadığı 4’lü koalisyon döneminde yapıcı değil, krizin acı sonuçlarının üzerine basarak muhalefet yaptı. Böylece kendisinin ve partisinin dar siyasi çıkarlarını önde tutu. Ama Başbakan ve Cumhurbaşkanı olunca da arkasından bu sorun kar topu gibi yuvarlanarak ve gittikçe de büyüyerek kafasında patladı. Aynı şey Sayın Sucuoğlu için de geçerli. İşte bundan ciddi bir ders çıkartmak gerekir. Eğer günümüzün muhalefeti de yalnızca bu krizin acı sonuçları üzerinden siyaset yapar ve yapılacak seçimlerde bu acılar üzerinden oy toplamayı toplumsal ortak payda arayışının önüne korsa, Sayın Tatar’ın, Sayın Saner’in ve Sayın Sucuoğlu’nun başına gelenin beş beteri gelir. Bu nedenle toplumsal ortak payda gerekir.
Şunu kimse unutmasın, sol dünya görüşü olmayan bir toplum; soluksuz kalır. Liberal ve sağ dünya görüşü olmayan bir toplum da, solgun ve hantal olur. Bu nedenle sol, sağ, liberal tüm görüşlerin canlı var olup, özgürce tartıştığı ama bir birleri arasında ise köprüler kurdukları bir siyaset ve düşün dünyasına ihtiyaç en öndedir. Bu krizi bu temelle aşabiliriz.
Acıdan bal dökme
Paylaş