Diyalog Gazetesi
2024-09-15 09:51:48

Yoksulluğu yenmenin anahtarı serbest piyasalardır: (1) Vietnam örneği* Jon Miltimore

Mustafa ERDOĞAN

15 Eylül 2024, 09:51

Bugün sütunumu bir konuk yazara bırakıyorum

Phung Xuan Vu kardeşiyle beraber yiyecek dağıtım merkezine gittiğinde tam sekiz yaşındaydı. Açlıktan karnı ağrıyordu ve endişeliydi; gıda karnesini kaybedeceğinden veya yiyecek dağıtan görevliler tarafından geri çevrileceğinden korkuyordu. Vu onlarca yıl sonra hatırlıyordu: ‘’Görevliler dostça değildiler. Buyurgandılar ve gücü ellerinde tutuyorlardı. Hakkımız olan yiyecek için yalvarmak zorunda olduğumuzu hissediyorduk.’’

Vu’nun ailesi, yerel standartlarla değilse de, yoksuldu. Bir bisikletleri vardı ki Vietnam’daki bütün ailelerin söyleyemeyecekleri bir şeydi bu. Yine de yiyecek için saatlerce beklemek zordu.

Vietnam’ın Köprü Nesli: Uzun Savaştan Hızlı Büyümeye adlı kitapta Vu çelimsiz ve susamış vaziyetteki okul çocuklarının pirincin içine taşları katıp teraziyi yanıltan görevliler tarafından azaltılmış yiyecek tayınları için sıcak altında nasıl saatlerce beklediklerini hatırlıyor. Vu ‘’Bu bizi kızdırıyordu ama memurlarla kavga edemez veya tartışamazdık’’ diye anlatıyor kitabın yazarlarına. ‘’Çocuklar olarak ne yapabilirdik ki?’’

Vietnam nasıl dünyadaki en yoksul ülke haline geldi?

Vietman çoğu insanın bildiği bir ülkedir ama birçok kişinin onun tarihi hakkındaki bilgisi Amerikan birliklerinin çekilmesinden iki yıl sonra, Saygon’un düştüğü 1975 yılında biter.

Başkan Ho Şi Minh 1969 yılında Amerikalıların yenilmesinin sosyalistlerin Vietnam’ı ‘’on kat daha güzel bir şekilde yeniden kurmalarına’’ imkân vereceğini vaat etmiş olsa da, savaş sonrası döneme damga vuran iktisadî çöküntü olmuştur. Vietnam öncelikle bir tarım ekonomisiydi ve çiftliklerin kolektifleştirilmesi Stalin ve Mao’nun önceki kolektifleştirmelerinden pek farkı olmayan sonuçlar doğurmuştu.

İkinci Beş Yıllık Planında (1976-1980) Vietnam tarımdaki yıllık büyüme oranlarında çok iddialı (% 8’den 10’a) hedefler belirlemişti. Oysa ticarî hasıla yıllık olarak sadece % 2 artmıştı, bunun esas nedeni de komünistlerin Güney Vietnam’daki çiftliklerin neredeyse % 25’ini kolektifleştirmiş olmalarıydı.

Bu sonuçlar felâketti. Uluslar Yoksulluktan Nasıl Kurtulur kitabının yazarı Rainer Zitelman 1980 yılı itibariyle, bir zamanlar pirinç ihracatçısı olan Vietnam’ın yılda ancak 14 milyon ton pirinç ürettiğine işaret etmektedir ki bu onun kendi nüfusunu beslemek için gerekli olan 16 milyon tonun altındadır.

Planlamacılar keza Vietnam’daki sanayileri devletleştirmek için abartılı politikalar oluşturdular. Başlangıçta sadece yabancıların sahip olduğu şirketlerin devletleştirilmesi amaçlanıyordu ama sonunda devletleştirme politikası Vietnam’daki bütün işletmeleri içine alacak şekilde genişletildi. Fiyat kontrolleri de -özellikle de kira kontrolleri- Vietnam’ın iktisadî gerilemesinde hayatî bir rol oynadı. Vietnam’ın Dışişleri Bakanı Nguyen Co Thach 1980’lerde gazetecilere ‘’Amerikalılar Hanoi’yi yıkamadı ama çok düşük kiralarla kendi şehrimizi biz yıktık’’ diyordu.

Bu politikalar Vietnam’ın ekonomisine büyük zarar verdi. 1980 itibariyle Vietnam dünyadaki en yoksul ülkeydi -Somali, Etyopya ve Madagaskar’dan da daha yoksul- ve bu durum on yıl kadar aynen devam etti.1980’ler boyunca, hatta 1990’lara kadar açlık pek çok Vietnam’lının kaderi oldu; 1993’e gelindiğinde Vietnam nüfusunun % 80’i yoksulluk içinde yaşıyordu.

Fakat başka birçok benzerinden farklı olarak, Vietnam hep yoksul kalmadı. Bugün modern tarihin en dikkate değer ülkelerinden birinde, Vietnam’da yoksulluk -Asya Kalkınma Bankası’na göre- % 4 civarında seyretmektedir.

Yoksulluğun üstesinden nasıl gelinmez?

Vietnam’ın yoksulluktan nasıl kurtulabildiğini keşfetmeden önce, ulusların yoksulluktan nasıl kurtulamadıklarını anlamak önemlidir. Vietnam’ın bu konuda az rastlanır bir hikâyesi vardır. Son on yıllarda başka ülkeler de yoksulluğu azaltmada büyük adımlar atmış olmalarına rağmen, çoğu bunu başaramamıştır. Aslında, 2024’te en yoksul ülkelerin birçoğu -Burundi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Madagaskar, Somali ve diğerleri- çeyrek asır önce dünyanın en yoksul uluslarının arasındaydılar. Bu ülkeler keza dış yardımın da çoğunu almaktadırlar.

Birçok kişi -ve Birleşmiş Milletler gibi örgütler- dış yardımın yoksulluğun azaltılmasının anahtarı olduğunu iddia ederken başkaları da aksini düşünmektedir. New York Üniversitesi’nden iktisatçı William Easterly Beyaz Adamın Sorumluluğu: Batının Yardım Çabaları Niçin Çok Fazla Kötülük ama Çok Az İyilik Yapmıştır (2006) adlı kitabında onlarca yıllık uluslararası yardım girişimlerinin yoksulluğu azaltmaktan çok daha fazla bürokrasileri beslediğini ileri sürmüştür.

Easterly’nin zikrettiği bir örnek, yıllar boyunca kendi karayolu sistemini iyileştirmek için milyarlarca dolar almış olan Tanzanya’dır. Yirmi yıl kadar geçtikten sonra Tanzanya’nın karayolları halâ bir felâkettir, buna karşılık bürokrasisi şişmiştir. Easterly şöyle yazıyor. Tanzanya yardım yapanlar için yılda1000 yardım görevlisini meşgul eden 2400’den fazla rapor üretmiştir. Bu, yoksulluğu yukarıdan aşağıya çözümlerle azaltmaya çalışmakla ilgili problemdir.

Planlayıcılar karmaşık iktisadî problemleri çözmek için yeterli bilgiye sahip olduklarını düşünürler ama kanıtlar (ve iktisat teorisi) aslında buna sahip olmadıklarını göstermektedir.

Zitelmann yoksullukla mücadele eden otuzdan fazla ülkede kalkınma yardımı görevlisi olarak yarım yüzyıl harcamış olan Alman yazar Frank Bremer’den renkli bir anekdot paylaşıyor. Yerel bir köylü sohbette bir uzmanı kendi halkının acilen bir baraja ihtiyacı olduğuna ikna etmeye çalışmaktadır. Uzman ise ona bir baraja değil de aslında bir su deposuna, daha iyi analitik araçlara, daha eğitimli işçilere ve daha fazla işgücüne ihtiyaçları olduğunu söylemeye devam etmektedir.

Bu komik bir muhaveredir ama yoksulluğu azaltmak için yukarıdan aşağıya çözümleri yıllardır uygulamaya çalışan uluslararası yardım alanındaki Bremer’in onlarca yıllık tecrübesine dayanmaktadır.

Zambiya doğumlu iktisatçı Dambisa Moyo ise Ölü Yardım adlı kitabında, son yarım yüzyılda Afrikalı ülkelerin zengin ülkelerden aldıkları bir trilyonluk yardımın Afrika’da yoksulluğu azaltmakta başarısız olmakla kalmadığını, aynı zamanda onu azdırdığını savunmaktadır. Yardımın sistematik yoksulluğu azaltabileceği ve azalttığı düşüncesi bir efsanedir’’ diye yazıyor Moyo. ‘’Afrika’daki milyonlar yardım yüzünden bugün daha fakirdir; sefalet ve yoksulluk sona ermemiş, aksine artmıştır.’’

Vietnam yoksulluğun üstesinden nasıl geldi

Vietnam’ın tecrübesi birçok bakımdan Afrika’nınkine zıttır. Yeni başlayanlar için, Vietnam’a yardım 1980’lerde ve 1990’ların başlarında bitmişti. Sovyetler Birliği kendi ekonomik çöküşünü yaşadığı için, Vietnam’a gitmiş olması gereken milyar dolarlık yardım gönderilmemişti.

Bu arada kolektivist politikalar üretkenliği tahrip etmeye devam ediyordu. Vietnam plancılarının yaptıkları birçok yanlıştan biri, bir piyasa ekonomisi hayatî olan iktisadî müşevvikleri görmezlikten gelmekti.

Kooperatiflerde çalışan bütün diğer çiftçiler gibi annesine de çalışılan gün sayısına göre ödeme yapıldığını hatırlayan Bach Ngoc Chien ile Napier ve Ha mülâkat yaptılar. Üretilen işin kalitesi veya gıdanın miktarı önemli değildi. Kızıl Nehirde Konfiçyüs ve Marx adlı kitabında Claudia Pfeifer ‘’Bu durum çalışanları tembelleşmeye, işi savsaklamaya veya işe geç gitmeye teşvik etmişti’’ diye açıklama yapıyor. (Devamı yarın)

*Bu makale ‘’How Nations Defeat Poverty’’ orijinal başlığıyla 17 Haziran 2024 tarihinde American Institute for Economic Research’ün web sitesinde yayımlanmıştır. Internet adresi: https://www.aier.org/article/how-nations-defeat-poverty/yayımlanmıştır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.