Diyalog Gazetesi
2022-04-02 09:31:55

Yaşa ve bırak yaşasınlar

Metin MÜNİR

metinmunirt24@gmail.com 02 Nisan 2022, 09:31


Beyninin konuşma ve konuşulanı anlama merkezinin arızalanması nedeniyle film kariyerine son verdiği açıklanan Bruce Willis’e sağlıklı günlerinde “bir motto’n var mı,” diye sorulduğunda “ona yakın bir şeyim var” demiş:
“Live and let live.”
“Yaşa ve bırak yaşasınlar,” olarak çevirebilirim bu sözleri - ben sana karışmayayım, sen de bana karışma, ikimiz de istediğimiz gibi yaşayalım.
Ve diyebilirim ki bu, insanlığın düsturu olsaydı dünya daha barışçıl, daha mutlu bir yer olabilirdi. Ve olmaması bütün çatışmaların, bitmeyen düşmanlıkların, katliamların, soykırımların arkasındaki önemli nedenlerden biridir.
Kıbrıs 1960’ta İngilizlerden bağımsızlığını kazandığında nüfusu 750,000 civarında idi. Türkler bu nüfusun yüzde yirmisinden azını meydana getiriyordu. Rumlar adanın ekonomisine egemen iken Türklerin çoğunluğu yoksul çiftçi, küçük tüccar veya memur idi. Rumlar için hiçbir konuda tehdit değillerdi. Ama bu, Rumların Türk azınlığı ortadan kaldırıp adayı saf bir Rum devletine çevirme hırsına gem vurmadı. 
Orta Doğu’daki çatışmaların en büyük nedeni Sünni-Alevi düşmanlığıdır. Bir tek tanrı olduğuna göre, ona olan inançların hepsinin aynı veya birbirine yakın olması gerekir diye düşünebilirsiniz. Ama öyle değil. Sünniler çocukluklarından başlayarak Şiilerden nefret etmeyi öğrenirler. 
Bu Türkiye’de Sünnilerin çoğunluğunun Alevilere karşı duyduğu alerji olarak kendini gösterir. Aleviler ikinci sınıf vatandaştır. İnançlarına saygı duyulmaz. Yüksek mevkiler, devletin olanaklarından yararlanmak onlara büyük ölçüde kapalıdır. 
Bu tutumların arkasındaki mantaliteyi o zaman Başbakan olan Erdoğan, Almanya'nın Karlsruhe kentinde 14 Ağustos 2015’te düzenlenen "Gençlik Buluşması" etkinliğinde şu sözlerle özetledi:
“Eğer Alevilik Hz. Ali'yi sevmek ise benden daha Alevi’si olamaz. “Ancak Alevilik bir dinse Tayyip Erdoğan orada yok.”
Ama Alevilik, Aleviler için bir dindir ve bu gerçek demeçlerle değiştirilemez.
Türkiye’de Türk ve Sünni olmayana karşı büyük bir tahammülsüzlük var. Osmanlı’nın çok katmanlılığının kalıntılarını devralan Cumhuriyet kurulduğundan beri Rumları, Ermenileri, Yahudileri, Kürtleri, Maronitleri ve genellikle Hıristiyan azınlıkları kaçırmak veya asimile etmek için elinden geleni ardına koymadı.
Osmanlı İmparatorluğu sadece Türk ve Müslüman değildi. Roma İmparatorluğu gibi çok milletli, çok dilli, çok ırklı, çok dinli idi. Avrupa kültürünün ve tarihinin ayrılmaz bir parçası olan bir Avrupa imparatorluğu idi. Osmanlı Türkleri o zamanlar Hıristiyan dünyasında (ve bugünün Türkiye’sinde) bulunmayan bir “birlikte yaşama” kültürüne sahipti. 
Bu kültür Osmanlı çökmeye başlarken kayboldu. Bu kültüre sahip olmaması Türkiye’nin de yükselememesinin önemli nedenlerinden biridir.
Ne yapalım ki insan kendisi gibi olmayana tahammül göstermeyi beceremeyen ilkel bir yaratıktır.
Kendimi bu düşüncelere kaptırdım, ama sevdiğim aktörlerden olan Bruce Willis’i unutmadım: Die Hard, Pulp Fiction, Red gibi filmlerde izlediğimiz 67 yaşındaki aktörü saf dışı bırakan hastalığın adı afazi’dir. Afazi, konuşmayı ve konuşulanı anlamayı zorlaştıran veya imkânsızlaştıran bir beyin hastalığıdır. Etkileri yıkıcıdır ve hastaların günlük hayata katılmalarını kısıtlar. Bir numaralı nedeni beyin kanamasıdır. Tedavisi yoktur…

Yorumlar (18)

Ruh İkizi 3 Yıl Önce

“İnsanı, kendisi gibi olmayana tahammül göstermeyi beceremeyen ilkel bir yaratık.” Olarak tanımlamanıza ilave edecek bir şey kalmamış. Dünya’nın neresine bakarsanız bakın hemen hemen aynı şeyleri görürsünüz. Lakin Orta Doğru da dozajı fazladır. Geri kalmışlıkla da orantılıdır. Acı olan, bu ilkellikten, yakın zamanda da çıkış pek olası görünmüyor. Teşekkürler Sayın Mm. Her yazınız, aklını kullanmayı bilene bir yol.

mustafa yüksel 3 Yıl Önce

Biraz klasik deyiş olacak ama yine de söylemeliyim. Cumhuriyet bir ulus devlet yaratma projesiydi. Onun için ister zorunlu ister gönüllü olsun bir ‘miktar’ asimilasyon gerekliydi.

Sarp Ege 3 Yıl Önce

Üst düzey bir askerden dinlemiştim. Her ne kadar sayıca Rumlardan az nüfusa sahibiz ama Türk'lerin genelde tarım ve çiftçilikle uğraşmaları nedeni ile tapulu toprak oranının çok daha fazla olduğuna dikkat çekmişti. MM'nin geçmişte Rumların Türk'leri bertaraf etme konusuna değinmesi tam isabet olmuş. Teşekkür ederim. 1 Nisanda Güneyde kutlanan EOKA 'nın 75. kuruluş törenlerinini dikkatle analiz etmekte fayda var. Bu örgütün 1955- 59 arasında yaklaşık 200 Türk, 100 Ingiliz, 400 AKEL' ciyi ortadan kaldırıldığını unutmamak gerekir. Kültür seviyesi arttıkça mezhepçilik olayı biter düşüncesindeyim.

Ruh İkizi 3 Yıl Önce

Montaigne uzun sure bir arkadaşıyla hiç sorun yaşamaz ve arkadaşlık ilişkileri devam eder. Nedenini soranlara, “Çünkü o, o idi, ben de bendim.” der.

Beyhan Alkan 3 Yıl Önce

Halamın evinin duvarlarında çerçevelenmiş,hat sanatıyla yazılmış yazılar vardı.Bunlardan birisinde" Gönül kabesinde insan seçilmez,seçenden uzak dur hamdır sevdiğim" yazardı.Kendisi de "Yaradanı sev yaradandan ötürü" ifadesinin ete kemiğe bürünmüş haliydi.Kendimi inşa sürecine başladığım zamanlarda,bana sihirli dokunuşları hiç de az olmamıştır. Bugün de hem duygusal hem düşünsel anlamda nafakamı aldım usta. "Düşünülmemiş sorgulanmamış hayatın,yaşam olmadığı" düsturuyla yeni yazınızda buluşmak üzere.

Ege’de Bir Sahil Kasabası 3 Yıl Önce

Yazdıklarınıza katılmakla birlikte şu hususu da eklemek isterim. Bugün Ramazan ayının ilk günü. Oruç tutmayanlara karşı da zaman zaman sözlü ve fiziksel saldırı oluyor ne yazık ki.

Sarp Ege 3 Yıl Önce

75 sehven yazılmış. Düzeltiyorum EOKA 'nın kuruluş yılı 1954 olup, aradan 68 yıl geçmiş.

Levent 3 Yıl Önce

EOKA'nın 75. kuruluş törenleri mi???? Hemen gerekli tedbirleri almamız lazım. Allahım sen bizi koru!

Güven Kasap 3 Yıl Önce

Türkiye’de herkesin kendini ait hissedebileceği bir üst kimlik bir türlü yaratılamadı. İslam, Türkçülük gibi değerler çok spesifiktir. Daha çok refah, eşitlik, adalet, kardeşlik veya bunlara benzer herkesin ihtiyacı olduğu ortak değerler ortaya konması gerekirdi. Bu hedefe ulaşmak için ne yapılabilirdi? Örneğin kamu kaynaklarının bölgelere daha adil dağıtılması, dil konusunda daha hoşgörülü olunması, yönetimde mümkün olduğunca farklı kesimlerin olması. Bunlar toplumun tabiri caizse gazını alan, onları rahatlatan önlemlerdir. Bu tür önlemler bugün bile etkili bir şekilde uygulanmıyor.

Eylül Eylül 3 Yıl Önce

İnsanlara sahip olduğu inanca göre dini ritüellerini yapıp yapmadığını sormak devleti yönetenlerin işi olmamalıdır. Halk geçinemiyoruz diye bağırırken, asıl sorulması gereken ihtiyaçları üzerine olmalı. İnsan olmak devlet olmak bunu gerektirir... Teşekkürler sayın M.Münir

Turkish power 3 Yıl Önce

Sayın üstadım ne Şiilik ne Sünnilik ne de alevilik din değildir İslamiyet dindir problem Hz Muhammed vefat ettikten sonra Hz Aişe ebubukir omer Osman sonra Muaviye taraftarları (hizipleri)ile hz Ali taraftarlarinin (hiziplerinin) iktidar mücadelesi ve islamiyette ruhban sınıfı ve mezheplerin olmadığı iddia edilmesine rağmen hristiyanlar gibi mezhepcilige donulmesidir bunlar şirk midir degilmidir

adamlar 3 Yıl Önce

Alavilik din mi deel mi sen mi karar veracan???? Noooldu nerde yazayo din olup olmadı???? Elinde belge mi var???? Devlat adamlar ne diyolatsa onu kabul etmekle yukumlu. Ister gunese taparım ıster ata sana ne sana ne sana ne sana ne?????!!!!!!!! 1 milyon lişi güneşe tapar, saygı gösterecen ama sen diyon bu din deel. Bırak gidişine yaaaa din nedir anlamamışın

adamlar 3 Yıl Önce

Agzına saglık!Ne guzel demişin sagol varol!

Ercan 3 Yıl Önce

Neyin parçası olduğumuzu bilir , nefsimizi kontrol edersek, “live and let live” ulaşmak çok kolay

Turkish power 3 Yıl Önce

Adamlar nikli vatandas dinin ne olduğundan haberin yok cahil önce aç oku Selçuklu tarihini fatih/uzun Hasan Yavuz/sahatayi cekismelerini aleviliginin kökenini Sünni ve Şii mezheplerinin yorumlarını Hz Ali Muaviye çekişmelerini kıçından haberin yok sallayıp duruyorsun hem kelsin hem fodul

adamlar 3 Yıl Önce

evet biraz cahilim ama abdal deelim.al bak sozluğe bahtım. din ne bilion mu,bilmiyon.söyleyeyem. Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet. der turk dıl kurumu,devletin kurumu. burdan ne anladın sen emmi??????!!!!!!! sen kendi dininin içine sıkışmışın!! sen zannediyon dunyada bir senin dinin var.hala selçukludan bahsediyon.nooldu????neden susuyon?????cevap versene??????kel olduumu söylemişin. kelsem sana ne??????? sananeeeeE????benimle alay edeceğene lafının altını doldur altını.boş konuşmadan.milletin görünüşünden yürüyon.bah baş örtülü kızları başka şeyler giyiynenlere kötü bahalnlardan ne farkın var??????? kendine gel.haklı cıkmak ıcın alay ediyon.artık elitler gibin türk millketine yukardan bakamayacaksınız

İlker Cankara 3 Yıl Önce

Mücadele üzerinden yüz sene geçtikten sonra, konforlu bir ortamda geriye bakarak Türkiye Cumhuriyetinin kurucu felsefesini eleştirmek kolaydır.. O eleştirileri o zamanın koşullarını, batan imparatorlukları, yükselen milliyetçilik akımlarını ve Osmanlı'nın yaşadığı travmaları dikkate alarak yapmak lazım. Aksi taktirde yorumlar havada kalıyor, yere sağlam basmıyor. Kurucular sağlam bir sistem kurmuşlar, tepemizdeki şarlatanlar, etrafımızdaki kaosa rağmen dimdik ayakta. .

Mehmet 3 Yıl Önce

Birlikte yaşama kültürüne sahip tek bir ülke var mı oldu mu tarihte? Osmanlı ve Roma’nın geçim düzeni zorunlu olarak farkı olanların aynı devlet düzeninde yaşamasını gerektirmiş ve her millet kendi mekanında ötekine bulaşmadan yaşamaya zorlanmıştır. Öyle ortak bir Osmanlı ve Romalı kimliği falan da yoktur. 19. yüzyılda uluslaşma ortaya çıkınca da birbirine saldırmaktan çekinmemişlerdir. Şimdi Kıbrıs’ta ne zaman bir Kıbrıslı kimliği oldu? İngiliz kuralcılığı ve duvarı sayesinde birbirine bulaşamayan Türk ve Rumlar, İngiliz gidince Rumlar’ın saldırganlığı ile yüzleşmediler mi? Sözde yüzyıllardır birlikte yaşamış olduğumuz Yunan ve Ermeni milleti Türklere çok mu sempati duyuyordu? Anadolu’nun bir Türk toprağı haline geldiğini ne zaman kabul ettiler ki? Biz Türkler kendimizi aşağılamayı ne kadar sever olduk böyle, özellikle aydın kesim, Türk olmaktan neredeyse utanç duyuyor. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim: Neredeyse 50 yıldır ambargo altında olan Kuzey Kıbrıs’ın gerçekten bu ambargoyu hakettiğini düşünüyor musunuz? Rumlar’ın yerinde bugün biz olsaydık, çoktan adada barış sağlanmış ve ambargo kalkmış olmaz mıydı? Kendimize haksızlık ediyoruz.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.