Kanaatimce, Altılı Masa olarak anılan muhalefet bloğunun önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve yasama organı seçimlerini kazanması durumunda gündemine alması gereken sorunların başında ‘’hukuk ve adalet’’in yeniden tesisi gelmektedir. Hukukun adaletle zorunlu bağlantısının AKP-MHP iktidarı tarafından kategorik olarak reddedilmesinin kaçınılmaz sonucu olan sistematik hak ihlâllerinin olağanlaştığı ülkemizin bugünkü şartlarında bu gerçekten de acil bir sorundur.
Bunu söylerken, elbette, ülkenin önemli ve acil çözüm bekleyen diğer sorunlarını görmezlikten geliyor değilim. Daha önce değişik vesilelerle yazdığım gibi, Türkiye’nin elbette devlet-toplum ilişkileri konusunda paradigma değişikliğine ve bununla tutarlı bir kapsamlı anayasal yenilenmeye ihtiyacı var. Keza, tipik bir otoriterlik reçetesi olan halihazırdaki ‘’başkancı rejim’’in terk edilerek gözden-geçirilmiş bir parlamenter sisteme geçilmesi ve geçiş sürecinin ayrıntılı olarak planlanması da acil bir ihtiyaç durumundadır.
Bu arada, enflasyonu düşürmek, TL’nin yabancı paralar karşısında yeniden değer kazanmasını sağlamak ve halkın yaşam şartlarının düzeltip refah düzeyini artırmak üzere ekonominin yeniden rayına oturtulmasının aciliyeti de elbette göz ardı edilemez.
Şu var ki, temel hak ve özgürlük ihlâllerinin toplumun hemen hemen her kesimini vurduğu, hukukî güvenliğin tamamen ortadan kalktığı ve mahkemelerin adalet dağıtma amacından saptıkları bir ortamda insanların diğer alanlardaki büyük değişiklikler için psikolojik olarak kendilerini hazır hissetmeleri hiç te kolay değildir. Vatandaşlar için hak-hukuk güvenliği ve adaletle muamele gördükleri duygusu yapılmak istenen her iyi şeyin başıdır.
Ayrıca şunu da unutmamak gerekir: Yargısal adalet, hukuk kurallarının adil olması kadar onların mahkemeler tarafından hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasına da bağlıdır. Hatta daha da ileri giderek denebilir ki, bir ülkede yasalar ve diğer hukukî mevzuat adaletin standartlarını tam olarak karşılamasa da, kural adaletindeki bu eksikliğin ehil ve adalet duygusuna sahip bağımsız mahkemeler sayesinde önemli ölçüde telâfi edilmesi mümkündür. Onun için, iktidar sorumluluğunu üstlenmeye hazırlananların yargısal adalet meselesini siyasî gündemin ön sıralarına almaları gerekmektedir.
Bu gerçeğin iktidara gelmeleri halinde muhalefet partilerine yüklediği acil ve somut görevlerin başında, yargının meslekî personelinin -başta, hâkim ve savcılar ile avukatların- ehliyet ve liyakatini ve tarafsızlığını garanti edecek tedbirler almak gelmektedir. Bu da öncelikle Hâkimler ve Savcılar Kurulu üzerindeki Cumhurbaşkanı ve çoğunluk partisi vesayetini kaldırmadan başarılabilecek bir iş değildir.
Buna, hâkim ve savcıların mesleğe kabul kriterleri ile staj dönemindeki pratiğe yönelik eğitimlerinin tarafsızlık ve ehliyeti gözetecek şekilde yenilenmesinin eşlik etmesi gerekir. Buna benzer şekilde, yargının yasal bir unsuru olan avukatların yetiştirilmesi meselesinin de Barolar Birliği’yle işbirliği halinde yeniden düzenlenmesine ihtiyaç vardır.
Ancak, bütün bunların başarılması üniversitelerdeki hukuk eğitiminin de gerek müfredat, gerek eğitim kadrosu, gerekse öğretim elemanı yetiştirme sistemi bakımından ciddî olarak gözden geçirilmesine bağlıdır ve dolayısıyla bu amaç doğrultusunda hukuk fakülteleriyle işbirliği yapılması gerektirmektedir.
Öte yandan, mahkemelerin adil kararlar verebilmeleri bakımından özellikle ceza davalarındaki yargılama usulünün bunun için elverişli olması son derece önemlidir. Bu da en başta usul kurallarının davanın taraflarının karşılıklı olarak kendi tez ve konumlarını hakkıyla ortaya koymalarına imkân verecek, ceza davalarında özel olarak savunma hakkına riayeti garanti edecek ve davaların gereksiz yere uzamasının önünü kapatacak nitelikte olmasıyla, kısaca adil yargılamayla sağlanabilir.
Son söz olarak, hukuk ve adalet meselesi yola konmadığı, kısaca ülkede hukukun üstünlüğü tesis edilmediği sürece siyasal rejime ve devlet mekanizmasına ilişkin diğer düzeltmelerin bekleneni vermesi imkânsızdır. Aslında ekonominin düzelmesi bile büyük ölçüde hukukî istikrarın tesisine ve bireysel hakların korunmasına bağlıdır.
Türkiye’nin hukuk ve adalet sorunu
Paylaş